Ercan BABACAN

Ercan BABACAN

Mail: yazarlar49@teknikelektrik.com

Bosna’yı Ziyaret İçin Nedenlerimiz 2

Bosna Hersek farklı tarihsel dönemlerin izlerini gezip inceleyebileceğimiz ülkelerden biridir. 


Coğrafyasında yaşayan tarihsel sürece baktığımızda Bizanslıların, Osmanlıların ve Slav kökenli Avusturya Macaristan İmparatorluğunun ön plana çıktığını görebilmekteyiz.


Bizanslılar döneminden beri Slav kökenli Boşnakların, Sırpların, Slovenlerin ve Hırvatların yaşadığı Bosna Hersek tarihin en güzel sahnelerine ev sahipliği yaptığı gibi yine tarihin en dramatik ve en korkunç sahnelerinin de yaşandığı ülke olmuştur. Topraklarında var olan kültür ve medeniyetlerin izlerini asırlardır taşıyan Bosna Hersek’te her medeniyet bir acı veya tatlı bir iz bırakmıştır. Ancak belki de en önemli izlerin başında Osmanlıların bıraktığı izler gelmektedir diyebiliriz.


Bugün başta Saray Bosna olmak üzere ülkenin birçok yerinde ilim ve fikir ocakları ile Bosna Hersek’in Avrupa’nın bir dönemler en önemli ilim merkezi haline gelmesinde şüphesiz Osmanlıların, Fatih Sultan Mehmet Han’ın etkisi büyüktür. Osmanlılar bölgede ilim ve fikir ocakları olan medreseler, camiler ve vakıflar kurarak Bosna topraklarında yüzyıllarca sürecek ilmi ve fikri çalışmalar yürüttüler. Belirli bir kültür seviyesine ulaşan bu topraklarda insana ve insana dair ne varsa ona yönelik saygıdan, barıştan ve değerden dolayı değişik dini ve etnik kimlikler bir arada yıllarca huzur içinde yaşayabildiler. Bugüne kadar varlıklarını sürdürebilmiş tarihi mekânlar böylesi bir geçmişin izlerini bizlere halen sunabilmektedir.


Bosna Hersek’in imaretine öncülük etmiş İsa beyden tutun serhat beyliğinin yanı sıra vakıf insan kimliği ile Bosnayı yeniden imar eden Gazi Hüsrev Bey’e, küçük yaşta memleketinden koparılmanın anısına memleketinin topraklarında başta Drina Köprüsü olmak üzere çok önemli eserler armağan eden; Osmanlı imparatorluğunun büyük vezirlerinden Sokullu Mehmet Paşa’dan Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa’ya, Hersekzade Ahmet Paşa’dan Bosnalı İsmail Paşa’ya, hayrına Kurşunlu Medresesi imar edilen Selçuk Hatun’dan, Balkanların gözü pek akıncılarından Malkoç Bey’e,ve elbette Bosna Hersek’in ikinci bir Endülüs akıbetine uğramaması için olağan üstü gayret gösteren bilge kral Aliya İzzet Begoviç’e birçok değer; bu topraklarda sonraki nesiller için derin izler bırakmıştır.


Saray Bosna’yı ziyaret etmenin belki de en iyi nedenlerinden biridir Gazi Hüsrev Bey Camii ve Külliyesi Saraybosna ziyaretinin ilk durağı olan Gazi Hüsrev Bey tarihsel yolculuğun en belirgin örneğidir. Emrindeki on bin serdengeçti ile sürekli cihada koşan, Avrupa’nın içlerine doğru sürekli İslamı tebliği hayatının düsturu edinen 2.Beyazıt han’ın torunu Gazi Hüsrev Bey; Saray Bosna’yı ziyaret edenler için dönemin tarihsel kodlarını cömertçe sunan büyük bir sancak beyidir. 


1531 Yılında Mimar Sinan’a yaptırdığı Gazi Hüsrev Bey Camii, sancak beyinin hayatının anlamsal özetidir esasında. Yaşamı boyunca kazanımlarının tümünü toplumun menfaatine vakfı düstur edinmenin yaşayan örneğidir Gazi Hüsrev Bey Cami ve Külliyesi. Toplumun menfaatine neler yok ki. Camisi, Hamamı, Bezistanı, Medresesi, Taşlı Hanı, Hamamı, İmarethanesi, Misafirhanesi, Muvakkıthanesi, Saat Kulesi, Hastanesi ve bunları ayakta tutmak için vakfettiği iki yüz dükkânı ile Bosna topraklarında, insanlığa çok önemli mesajlar vermiştir Gazi Hüsrev Bey.


Sırplar ile olan savaşta hedef haline gelen Gazi Hüsrev Bey cami 1996 yılında yeniden restore edilerek Avrupa’nın ortasında İslamın ve oluşturduğu medeniyetin en güzel mührü olarak varlığını sürdürmeye devam etmektedir.


16.yüzyıldan beri çarşı olma hüviyetini koruyan Başçarşı, klasik Osmanlı çarşı pazar ve konaklama mekânı olarak görülmeye değer bir mekansal tasarım olarak varlığını halen sürdürmektedir. 


Çeşmesinden hamamına halen Türkçe adlar ile anılan sokaklarındaki dükkânları ile lokum eşliğinde kahve sunulan dinlenme mekânları ile dört tarafı cami ile çevrilmiş alanı ve Arnavut kaldırımlı sokaklarındaki doğallığı ile aşina olduğunuz mekânsal özellikleri uzaklarda da yaşayabileceğiniz bir imkân sağlamaktadır.


Sosyal yaşamın özel alanlarından Bosna evlerini merak ediyorsanız Svrzo Evi 18.yüzyıldan beri size haremlik selamlığı, Osmanlı mimari tarzı, gündelik kullanım araç gereçlerin mini müzesi ile kapılarını açar ve bu topraklarda yaşayan insanlara dair en özel bilgilerin ipuçlarını verir.


Yakın tarihin izlerini taşıyan Kolar ailesine ait bir Saraybosna evi var ki savaşın ve esaretin izlerini görmek gibi çok önemli bir nedeni bağrında taşımaktadır. Söz konusu evin altından başlar,1993 yılında yapılan, 800 mt uzunluğu ile kent merkezini dış dünyaya bağlayan tek çıkış yolu olan Umut Tüneli.200 bin kişinin hayatını kaybettiği Saraybosna’da 300 bin kişinin hayata tutunabildiği bir çıkıştır Umut Tüneli. Saraybosna havaalanının hemen dibinde bulunan ve bugün müze olarak varlığını sürdüren tüneldeki anılar; savaşın ve yaşamın zorlu izlerini ziyaretçilerine sergilemeye devam etmektedir.


Nehirler ülkesi diye de bilinen Bosna Hersek’te  altmışa yakın tarihi köprü bulunmaktadır. Her biri üzerinde ayrı bir hikâye her biri etrafında ayrı bir sosyo kültürel tarih yatan köprülerin en meşhurları hiç şüphesiz Sokullu Mehmet Paşa’nın Vişegrad’ta yaptırdığı Drina köprüsü, Mostar’ın simgesi haline gelen eşsiz doğal manzarası ile Mostar Köprüsü ve Saraybosna kent merkezindeki Latin Köprüsüdür. 


Köprünün etrafında gelişen olaylarla, Osmanlı’nın Bosna macerasını anlattığı romanı ile Bosnalı ünlü yazar İvo Adric’e Nobel ödülü kazandıran Drina Köprüsünü ve Latin Köprüsünü görmek ve hemen üzerinde cereyan eden bir suikastın dünya savaşına nasıl dönüştüğünü hatırlamak iyi bir nedendir ziyaret için. 

Latin Köprüsü; Saraybosna’nın meşhur yedi taş köprüsünden biridir. Avusturya Krallığının veliahtı Arşidük Franz Ferdinand ve onun hamile eşinin Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip tarafından 28 Haziran 1914 tarihinde bu köprüde öldürülmesi 1.dünya savaşının çıkmasına sebep olmuştu. Sırp milliyetçisi Gavrilo,Saraybosna’nın Avusturya İmparatorluğundan koparılarak Sırp İmparatorluğuna katılması için bu suikasti planlamıştı. Bu olayda hiçbir suçu olmamasına rağmen Saraybosna da büyük birçok zulüm ve kötü şartlara boğulmuş tıpkı gelecekte yaşayacağı benzer bir kaderin kurbanı olmuştu.


Batılı sömürgecilerin ve totaliter rejimlerin zulümlerine defalarca maruz kalmış Bosna Hersek; tarihin belirli dönemlerinde çeşitli savaşlar, zorunlu göçler ve ambargolar ile ciddi sınavlar vermek zorunda kalmıştır maalesef. Her şeye rağmen Bosna Hersek ve Bosna halkı umutla, inatla ve emin adımlarla inanç ve kimliklerine bağlı yaşam mücadelesi vermiş, Avrupa’nın ortasında örnek bir ülke olarak varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadır.

Devam Edecek…


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar