Ercan BABACAN

Ercan BABACAN

Mail: yazarlar49@teknikelektrik.com

Bosnayı Ziyaret İçin Nedenlerimiz 1

Bosna Hersek’e gitmek, gezip görmek ve Bosna’yı anlamak için o kadar çok sebebimiz var ki… 


Soydaş olmak mı? Akraba topluluk olmaları mı? Din kardeşliği mi? Osmanlıya bağlı sancak tebaası olmaları mı? Geçmişimize dair derin izler bırakmaları mı? Müttefik olmaları veya yardımlarından dolayı vefa mı? Siyasi, askeri veya coğrafi stratejiler mi? Kültür ve sanat dünyamıza etkilerinden mi? v.s.


Sorular çoğaltılabilir veya eksilebilir. Fakat özellikle Bosna ziyaret edilince, o coğrafyadaki tarih sayfalarını bir bir yaşadıkça, insanı ile doğası ile aynı havayı teneffüs ettikçe, konuşup dinleyip düşündükçe; Bosna’yı mutlaka ziyaret etmek ve Bosna’yı Bosna’da anlamak için onlarca sebebimiz olduğunu anlayabiliriz. Nasıl mı?


İslam’ın adalet ve doğruluk kılıçları ile kalpleri fethettiği coğrafyadır 

Bosna Hersek. 


Her yılın haziran ayı sonunda Bosnalıların İslamı kabul edilişlerinin yıldönümü; Ayvaz Dede Şenlikleri ile kutlanmaktadır Saraybosna’da. Ayvaz Dede ve Osmanlı dervişleri; tek tanrı inancına sahip Bogomiller ile uzun yıllar gerek hal gerekse kal ehli olarak bir arada yaşamışlar ve sonunda Ayvaz Dede ve dervişanın gayretleri ile Müslümanlaşma dönemi hiçbir baskı ve zulüm olmaksızın başarı ile başlamıştır. Ayvaz Dede şenlikleri; yüreklerin İslam’ın aydınlığı ile fethedilişinin tescilidir diyebiliriz. Siyasallaşmış Hıristiyanlığın, ekonomik sömürü çarkının dişlisi olmuş kilisenin, zulüm ile toplumları baskı altına almış papalığın karşısında tevhidi inancı benimsemiş, Hz. İsa’nın Allah’ın kulu ve elçisi olduğunu kabul etmiş Bogomiller için İslam; çok da uzak değildi. İslam’ın adaleti, doğruluktan yana tavrı, hakkaniyeti ve tevhidi öğretileri ile Müslümanlarla olan münasebetlerin doğal sonucudur Bosna’nın Müslüman oluşu. Tarihin geçmiş dönemlerinde zaman zaman tahrif edilmiş hristiyanlık inancının ortasında, tevhidi inanca yatkın din anlayışı nedeniyle baskı ve zulüm altında yaşamıştır Bosna halkı. Kaderin garip cilvesi ile yüzyıllar sonra yine tevhidi bir dine mensubiyetinin bedelini ödeyecektir. Hak dine mensubiyetten ödün vermeyen, itikadını her zaman vahyin hakikatine dayandıran Bosna halkı bu açıdan da tanınmaya, bilinmeye ve ziyaret edilerek incelenmeye değerdir. 


Gönülleri fetih ile topraklarına siyasi, askeri ve kültürel emniyetin yerleşmesi demektir Bosna Hersek


1463 Yılından onlarca yıl önce Mostar’a 22 km kala olağanüstü doğa güzelliğine sahip Blagay Tekkesinde Sarı Saltuk efsanesi ile Bektaşi ve Nakşî dervişler Bosna topraklarındaki yürekleri çoktan fethetmeye başlamışlardı. Fatih Sultan Mehmet Han fethedilmiş gönüllerin yaşadığı coğrafyayı Osmanlı devleti resmi mührü altına 1463 yılında almaya başlamış ve dört asrı geçecek kültür, medeniyet ve siyasi- askeri gelişimi başlatmış oldu. Zayıflayan Osmanlı İdaresine yapılan baskılar sonucu 1878 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun kontrolüne geçen Bosna; tarihe mal olmuş dervişinden, paşasına, komutanından sadrazamına, âliminden tüccarına bir çok değer yetiştirmiştir. Bugün Blagay Tekkesindeki serin suların şakırtısında, Tekkenin huzur veren atmosferinde, bir imparatorluk edası ile dimdik duran dağdan süzülen ırmağı seyrederken tarih bir film şeridi gibi geçer zihinlerden. 


Blagay; Neretva’’nın önemli kollarından biri olan ‘’Buna Nehri’’nin doğduğu yer. Muhteşem kayalardan oluşan bir dağ ve o dağın içinden zamana ve mekâna meydan okurcasına yeryüzü ile buluşan sular. Suları soğuk, coşkun olmasına rağmen hemen yanı başındaki Alperen tekkesinin maneviyatı ile etkilenmiş gibi sessizce akıp gider zamana ve mekana karşı.Blagay’da zaman bir yanda akıp giderken, Alperenler tekkesinde bir an Bosna’nın dervişleri aklınıza gelir ve akıncı yeniçerilerin Bektaşi önderleri ile fetih sahnelerine, ilim ve irfan sahibi Nakşi Boşnak dervişlerin zikir sahnelerine takılırsınız birden. Evet artık Blagay sizin için hem bugünü hem de dünü yaşama imkanı vermektedir.


Bosna doğal bir tarihi film platosu gibidir. Her şehrinde her sokağında tarihin en etkili bir sahnesini yeniden yaşayabilirsiniz.


Tarihi bir an durdurup döneminin içinde sokak sokak dolaşmak, nerede ise tamamı taştan yapılmış sınır karakolu hüviyetli köydeki evlerin, hamamın, medresenin, kervansarayın ve saat kulesinin arasından kalesine tırmanıp etrafı temaşa etmek, avlusunda serin suları ile abdest alıp camisinde iki rekat namaz kılmak, meyve ağaçlarında o tanıdık bildik tatları hissetmek, yaşlı teyzelerin nasırlaşmış elleri ile ilmek ilmek işledikleri eserlere sahip olmak istiyorsanız, Poçiteli köyünü mutlaka ziyaret etmelisiniz.


Bosnanın İstanbul’udur Travnik. Bir resim karesine tıpkı İstanbul’da olduğu gibi onlarca camii sığdırabilirsiniz. 


Travnik kalesinden yeşilin bindir tonu arasına dağılmış şehrin konaklarına baktıkça acaba hangi evden hangi vezir, paşa veya komutan çıkmıştır diye düşünceye dalmamak mümkün değildir. Travnik vezirler şehridir, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 73 Travnikli Vezir kaydı düşer tarih. Yüzlerce Travnikli Boşnak; tarih sahnesinde ya devşirme ya da imparatorluğun sadık bendesi olarak yerini almış ve Osmanlıya - İslam’a olağanüstü hizmetlerde bulunmuşlar. 


Bosna genelinde olduğu gibi özellikle Travnik özelinde de tüm camiler tarih ansiklopedisinin birer cildi gibidir. Hangi camiyi ele alsanız, haziresinde yatan bir tarihi, avlusuna kondurulmuş bir sanat eserini, yanı başında oluşturulmuş sosyal ve ekonomik doktrini, sırtını verdiği bir ilim ocağını okumanız mümkündür.


Okumasını bilene Travnik’teki Elçi İbrahim Paşa Medresesi çok şey anlatır. Genelde tarihin özelde de Bosna tarihinin kodlarını, yaşanan olaylardan veya mekânlardan çözmek daha anlaşılır kılar söz konusu tarihsel bakışı. İşte Elçi İbrahim Bey Medresesi de Bosna ve Bosnalı Müslüman tebaanın nasıl bir tarihsel süreçten geçtiğini, mevcudiyeti ile bir şekilde anlatıyor bizlere.1705’de kurulan ve Osmanlı dönemi Bosnasında uzun yıllar hizmet veren 3 medreseden biridir Elçi İbrahimPaşa Medresesi. Tarihin fitne ve ihanet kokan yıllarında yakılan / yıkılan sonra yeniden inşa edilen, zaman zaman depo, hastane, huzurevi, yasaklı bina ilan edilen medrese bugün Türkiye Devletinin kurumu Tika tarafından asli hüviyetine tekrar kavuşturulmuş ve modern bir yapıda dini hizmetlerin verildiği eğitim yuvası olarak varlığını sürdürmektedir.


Kalesi ile doğal güzelliği ile Müslüman bir şehirde bulunması gereken tüm tarihi ve kültürel zenginliği ile Travnik şehri; Osmanlıyı İslamı ve aynı dili konuşan akraba topluluğu temsil etmeye devam ederken insana verdiği huzur ve emin duruşu ile görülemeye gezilmeye değer bir mekan hüviyetini korumaktadır.


Devamı gelecek…


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar