Boşanmalarda Mehirin Sosyolojik, Psikolojik ve Maddi etkisi

Türkiye istatistik kurumundan alınan bilgilere göre, boşanmaların %39,6’sı evliliğin ilk beş yılı içinde gerçekleşti. Boşanmaların 2014 yılında %39,6’sı evliliğin ilk 5 yılı, %21,8’i ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleşti.  


Evlilik süresine göre boşanmalar, 2013-2014

Boşanma sorunlarıyla ilgili birçok araştırmalar yapılmış ve makaleler yazılmıştır. TC. Başbakanlığına bağlı, Alile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünün yaptırmış olduğu bir araştırmanın sonuç kısmında %90 boşanma oranlarının altında “şiddetli geçimsizlik” faktörü adı altında sosyal kültürel ekonomik ve psikolojik etkenlerden bahseder.   Bu tespitlerden sonra boşanacak eşlerin ayrılmadan önce belki faydası olur düşüncesiyle psikiyatrist, pedagog ve aile danışmanlarıyla görüşmelerini tavsiye etmişlerdir. Ama işin ekonomik boyutuna ya girilmemiş ya da eksik bırakılarak ciddi bir öneri getirilememiştir. Bizlerde çözüm adına belki bir katkımız olur diye bu işin Kur’an boyutundan ele almak ve çözüm üretmek istedik. Kanaatimize göre bu tür sorunlar daha evlenmeden önce yapılan bazı yanlışlardan kaynaklanmaktadır. Sosyoekonominin aile üzerinde etkisini düşündüğümüzde Cenabı Allah’ın emrettiği mehrin çok büyük bir faktör olduğunu gördük. Gelin konuyu hep beraber ele alalım;  


Mehirin bugün için anlamının yitirildiği bir noktadayız. Kur’an’ı Kerimin üzerinde çokça durduğu mehir meselesi yabana atılacak konulardan olmasa gerek! Bu iş Allah’ın kitabında farz olarak  nitelendirilmesine rağmen, Müslümanların gözünde anlamını yitirmiş, sünnet değil, nafile kadar değeri yokmuş gibi algılanmakta ve uygulanmaktadır. Muhakkak mehirin maddi bir değeri olduğu kadar, psikolojik ve sosyolojik etkileri de vardır. Ki Cenabı Allah, Kur’an’ı Kerimin birçok ayetinde mehiri çokça tembihlemiştir. Olmazsa olmazların arasına giren mehirin bu günlerde bir değeri yok ise, acaba yaratıcı ne diye o kadar tavsiyede bulunsun! Bu ve bunun gibi soruları kendimize sorarken, bir tefsir dersinde cevabını bulduk. Hz. Musa, Firavunun elinden kaçıp Medyene ulaşınca Hz. Şuayb peygamber, kızlarından birini kendisine nikâhlamak istedi;


“(Kızların babası), ‘Bana sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan, o senden bir lütuf olur. Ama sana bir sıkıntı vermek istemem. İnşaallah beni iyi kimselerden bulacaksın’ dedi. (Mûsâ), ‘Bu seninle benim aramdadır. Demek ki, bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, bir düşmanlığa uğramayacağım. Söylediklerimize Allah vekildir’ dedi.” (Kasas Suresi 28/27-28)


Hocamız bu ayetleri tefsir ederken çok güzel tespitlerde bulunmuştur. ‘Mehir için teklif edilen değer/kıymet sekiz yıl veya on yıl çalışmanın karşılığı olabilecek iş gücü olarak düşünülebilinir’ demişti… Basit bir hesapla 1.300 Türk lirası aylık asgari ücretle çalışan bir işçi sekiz yılda toplam 124.800 Türk lirası eder. Bu değer ile Anadolu da mütevazı bir ev satın alına bilinir.  Kadının hayat sigortası sayılabilecek bu mehir veya mal, kadının bizatihi kendisinindir. Kanaatimize göre de en az bu değerde olması lazımdır. Çünkü bir gencin bu parayı bulması gerçekten güçtür. Ancak ailesi veya aşiretinin desteğini alır ve kendisi de gayret etmelidir ki bu mehri verebilsin. Parayı biriktirip evlenene kadar canı acıyacak olan bu gencin evvela ana-babasına ve aşiretine hürmeti eksik ol(a)maz. İstisnalar hariç genellikle ilk birkaç yıl uyum sorunu yaşanan evliliklerde büyük sorunlar hatta boşanmalara kadar iş büyür.  Bu nedenlerle düğün yapılıp aile olduktan sonra, evcilik oynuyor mantığıyla o erkek oyunbozanlık yapamaz. Yaptığı takdirde karısını boşamaya yeltenirse kadın ve mehir elden gidecek. Kur’an, erkeğin boşaması halinde mehirin kadına verileceği kuralını koymuştur.  Aşiretine yük olacak ve ailesinin o erkeğe ikinci şansı vermeleri kolay kolay görülmeyecektir. O nedenle aşireti de ayrılmaması için telkinlerde bulunur ve genelde araları sulh ile sonuçlanır olacağı görülecektir. 


Öbür yandan mehrin kıymetli olmasının kadın açısından şu hikmetleri vardır. Kadın o mal varlığıyla kendisi rahat olduğu nispette o kadar hür olur. Mal sahibi olduğu müddetçe hürmet görür. Kadınlarda sadakat ve yuvaya daha fazla bağlılık olduğu tecrübeyle sabittir. Kadın ise boşanıldığı takdirde fazladan üzüntü ve rızık endişesi olmadan özgüveni kendinde olacak bir şekilde insanlığını ezdirmez. Lakin gözü yükseklerde veya gerçekten zamanla o adamdan hoşlanmıyorsa kadının kendisi kocayı boşar. Ama sahip olduğu mehir (ev-mal) elinden gidecek. Bu sebepten kadın da evliliği sürdürmek için elinden gelen gayreti göstereceğinden eminiz. Gerçekten kadınlar anne olması hasebiyle fedakâr ve cefakârdırlar. Onun için gözü erkeğinden başkasında olmayan bu kadınların hayatlarını garantiye alacak bu mehirlerin elle tutulur bir değerde olması lazımdır. Böylelikle mal sevgisi bir aileyi ayakta tutacak bir çimento vazifesi yapacağı hakikat olarak ortaya çıkar. Oysa günümüzde mehirin maddi değeri olmayan bir dünya anlayışından olsa gerek boşanmalar çoğaldı. Kadının çok kolay elde edilir ve ulaşılır olması, aile ve aşiretlerin ve de kocaların kız bulmada ve evlendirmede etkin rol olmadığı bu ortamda özellikle erkek tarafların kaybedecekleri çok şeyleri olmadığından, olan kadınlara oluyor. 


Eğer bizler Kur’an’ın öğretilerine değer verip onun gösterdiği yolda yürürsek inanın, insanların hem dünya hem de ahiret saadetine kavuşmaları zor değildir. İnsanlık yuvaların dağılmasını önlemek istiyorsa mutlaka kitabın hikmetleri üzerinde düşünmeleri ve yaşamaları gerekmektedir. Eğer ebeveynler çocuklarının kendilerine hürmet etmelerini istiyorlarsa ve onların mutluluklarını istiyorlarsa kadına hayatını garanti edecek bir mehir tespit edip vermeleri gerekir. Ve konulacak şart Kur’an’i olup boşanma talebi kimden gelirse mehir karşı tarafın olacak şeklinde bir anlaşma yapılmalıdır. O zaman kimse mağdur olmaz ve kimse kimseden evlilik anlaşması istemeye de ihtiyaç kalmaz. Malum evlilik anlaşması, zengin olan kızın evliliği halinde erkeğe verilen haklarından tamamının feragati manasında kadını rencide eden çok çirkin bir sözleşmedir. Mehrin toplumun ve bireylerin üzerinde müspet manada sosyolojik ve psikolojik etkileri olacağına kanaat getirdiğimizi ayrıca maddi manada ülkenin ekonomisine katkı yapacağı göz ardı edilmemesi gerektiğini savunuyoruz. Hem böyle olunca evlenecek olan çiftlerin ev, kira derdi olamayacağı için rahat ve huzurlu bir evlilik olacağına inanıyoruz. Gençlere ve ebeveynlere sekiz yıl dişinizi sıkın derken ömrünüzün geri kalanını rahat yaşasın istiyoruz. Biz insanlığın bu standartlara çekilmesi ve eğitilmesini tavsiye ederken devlet dahi herkes üzerine düşeni yapması halinde boşanmaların ciddi manada azalacağına da inanıyoruz. Ha, bu arada fazladan evi olup kiraya veren kardeşlerimiz bize alınmasın lütfen... Hepiniz seviyoruz. Lakin Allah’ı daha çok seviyoruz… Onun için Allah’ın bu öğüdüne özellikle damat adayları ve onlarla beraber herkesi aşağıdaki ayetin mesajına davet ediyoruz.    


“Kadınlara mehirlerini gönül hoşluğu ile cömertçe verin. (Ey kocalar!) eğer onlar gönül rızasıyla size bir şey bağışlarlarsa, onu âfiyetle yiyin.” (Nisa Suresi 4/4)


1http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18628  

2http://ailetoplum.aile.gov.tr/a2369dc32358ee2b25/kutuphane_56_bosanma_nedenleri_arastirmasi.pdf

3Nisa 4/24

4Prof. Dr. Mehmet Okuyan, On Dokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi

5Nisa 4/19-20