Yıllardır öğrendiğiniz emeklilik ile ilgili tüm bildiklerinizi, hayallerinizi unutun. Şimdi size taze emekli birinin ilk izlenimlerini anlatacağım.
Öncelikle, öyle geç saatlere kadar uyuma hayalinizi unutun. Hele ki benim gibi hala okula yolladığınız bir çocuğunuz varsa bunu hayal bile etmeyin.
Evde olunca ev işleri çoğalıyor gibi görünse de aslında çoğalan ev işleri değil de sizin her şeye elinizi sürmek gibi bir içgüdünüzün devreye girip yorgunluktan sizi bayıltınca anlıyorsunuz, suçlu sizsiniz.
Emeklinin bir başka ruh hali de, yıllarca uzak kalmak zorunda kaldığı hobilerine ve arkadaş görüşmelerine saldırması. Gün yetmiyor kardeşim, gün yetmiyor…
Takvimin şaştığını da söylemem gerekli mi bilmiyorum. Bir bakıyorum Pazartesi bir bakıyorum Cuma… Yahu ne zaman bitti koca hafta demekten yıldım.
Televizyondaki her türlü abuk programlara istemesen de dalıyorsun. Hele haberleri seyretmek ayrı bir aksiyon. Sakinliğin sinirle bu kadar çabuk yer değişebildiği başka an yok. Yıllarca bihaber yaşamışım, neler oluyor diye ağzı açık seyredip yeni lûgatlar ekleniyor kelime haznene.
Eğer geleceğe yatırım yaptıysan emeklilik keyifli ama bağlanan aylık tek umudunsa vay haline. Kısa zamanda göçmek daha hayırlı.
Emekli olduğun işyerine gittiğinde başka bir ruh hali devreye giriyor. Hele benim gibi tüm hayatınla bağlı olduğun işinden ayrılmışsan oraya gidiş ve gelişler sırasında ufak travmalar yaşıyorsun.
Aile fertleri emekli olduğunun bilincine vardıysa bir başka vay haline durumu ortaya çıkıyor. Ne kadar angarya iş varsa üstlenmek zorundasın. Örneğin annen illa beni arkadaşlarıma götür, yıllardır görmedim diye tuttururken itiraz edecek bir bahane olmadığı için kuzu kuzu ev gezmelerine başlıyorsun.
TV programlarındaki abuk anlardan kurtuldum dediğinde sağlık programlarıyla burun buruna geliyorsun. Ya psikolojik ya biyolojik bir hastalığının olduğuna inandırılıyorsun, dikkatli ol.
Ev tamir programları da bir başka cazibe içeriyor… Bir anda evi komple yıkıp yeniden yaptırmak içgüdüsü sarıyor her yanını.
Neyse ki dizi takıntım yok. Asla da olmayacak.
Hani yazımın başında dedim ya; ne kadar yapamadığın hobin varsa onlara saldırıyorsun diye. İşte, ben de çocukluğumdan kalma bir sevgimle sarmaş dolaş oldum. Quilling desem birçok kişi anlamayacak. Türkçesi “kâğıt telkari”. Boş kalan tüm vakitlerde elimde renkli kâğıtlarla bunu yapıyorum. Merak ederseniz facebookta “Nane’nin quilling dünyası” yazın, bakın, yorum da yapın.
Şimdilik bana izin. Gelenek bozulmasın; Sözü çok olanın yalanı bol olurmuş diyerek bitireyim yine. Aşk’ınız daim olsun, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...
Facebook Yorum
Yorum Yazın