Birazcık Empati

Günlerdir hastayım. Ara ara ateşim de var. Başımın ağrısı ilacın etkisiyle azalınca uykusuzluktan sızabiliyorum değilse akşam saat altı gibi işten eve gelip yedide sürüne sürüne yatağa girip gece boyu sağdan sola dönüp durarak sabahı ediyorum. Sızabildiğim birkaç saatte de kabus üstüne kabus görüyorum. Sabah ise gece boyu dayak yemiş gibi hazırlanarak yola koyuluyorum.

Biliyorum, malum mevsim değişikliği hastalığı bu. Okulda neredeyse öğretmenlerin yarısı hasta, öğrencilerin de hemen hepsi salya sümük. Geçecek… Lakin geçmeyen ve beni boğan kâbuslar devam edecek. Bunu biliyorum.

Bundan iki hafta önce başladı gördüğüm kâbuslar. Yıllar önce de olmuştu ama her nasılsa o dönemi atlatmayı başarmıştım. İşte yine hortladı. Nedeni aynı. Elimden gelenin yetmediğini bilmenin sancısı ile duyduğum sıkıntı.

Sanırım her şeyi baştan anlatmalıyım:
İşyerimde aynı zamanda veliyim. Üç senedir de Okul Aile Birliği Başkanıyım. İki hafta önceki toplantıda her sene olduğu gibi çocuklara sosyal sorumluluk öğretmek amacıyla bir proje başlattım. Yine bir kardeş okul bulalım ve onların eğitimine destek olalım dedik. Bu projeyi aslında sıklıkla tekrarlıyoruz. En son Ardahan’da bir köy okuluna yardım gönderdik. Zor şartlarla yapılan eğitimlerine birkaç defter, boya kalemi ve eğitim araç gereci yollayınca yüzlerinin nasıl güldüğünü gördüğümüz fotoğraflarla teşekkür ettiler bizlere. Mutlu olduk.

Bu sefer daha yakında bir okul bulalım ve ara ara gidebileceğimiz bir okul olsun bu istedik. Nitekim hemen yanımızda yatılı bir bölge okulu olduğunu öğrendim. Ve ziyaretlerine gittik. İşte o akşam kâbuslarım başladı.

Okul parçalanmış aile çocuklarının alındığı yatılı bir okul. Devletimiz sayesinde bu zamana kadar eğitim görüp bir nebze olsun ellerinden tutulmuş. Fakat dünya kadar eksikleri var. Örneğin, en çok ihtiyaçları olan rehber öğretmenleri yok. Çünkü okul 4+4+4 sisteminden dolayı sadece ortaokul olarak kalacak ve mevcut az olacağı için rehber öğretmen atanamıyor diye bilgi aldık. Oysa bu ülkede en çok onların buna ihtiyacı var. İstanbul’da tek olan bu okul maalesef yeni sistem nedeniyle ilkokul ve lise öğrencilerine kapılarını kapamış. Peki, onlar ne yapacak?

Yardımlarla ayakta duran bu okulda 5 TL kişi başı sabah, öğlen ve akşam yemeği parasını devlet veriyor. Geçen sene firmalardan biri nevresim takımlarını temin etmiş. Tanınmış bir spiker, kız çocuklarının ped ihtiyaçlarını karşılatmış. Ama sonuçta; elden gelen öğün olmaz, olsa da zamanın da bulunmaz der atalarımız.

Şimdi biz de dünya kadar kalem, defter, temizlik malzemesi, şampuan gibi acil ihtiyaçlar için seferber olduk. Bir süre de bunlarla idare ederler. Ya sonra? Velev ki başka birileri de ara ara yardımlar getirdi ama benim esas kâbusum bu çocuklar ilkokul ve liseyi nerede okuyacak? Anne yok, baba yok başta, kim nereye çekse oraya gidecekler. Bir görseniz nasıl pırlanta gibiler, nasıl zeki bakan gözleri var ve hepsi ilgiye aç.

İşte bu dostlar. İki hafta içinde birkaç kez daha gittim ziyaretlerine. Hani geçim derdim olmasa kendimi bu işe adayacağım ama olmuyor işte… Elim kolum bağlı.

Sözü çok olanın, yalanı çok olur imiş, bu sefer yalan değil apaçık acı gerçekler var. Şimdilik izninizle,Aşk’ınız daim olsun, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...