Bir Tutam Enerji, Bir Gıdım Dolandırıcılık, Bir Minik Ölüm Virüsü

Önüme bir video düştü. Yenilenebilir enerji ile ilgili. Sokak röportajından kısa bir bölüm içeriyordu. Heyecanla açtım. Elinde mikrofon tutan kişi sokakta yakaladığı adama soruyordu: Efendim, yenilenebilir enerji kaynağına bir örnek verebilir misiniz?

Bıyıklı yurdum insanı son derece konuya hâkim tavırla cevap verdi:

-Muz, elma, jaguastır (!) En sevdiğim muz, elma.

Donup kaldım. Güleyim mi, sinirleneyim mi, üzüleyim mi? Duygular arası gel-git yaşadım. Sinirlerim bozuldu. Gülmeye başladım ama sanki ağlar gibi. Sonra söylenmeye başladım. Dedim ki hadi yanlış anladın ve elma, muz aklına ilk enerji veren yiyecek geldi. Peki, jaguastır ne? Muhtemelen ejder meyvesi diyecekti diyemedi. Hem kel hem fodul. Hem cahil hem ukala. Hem aptal hem cesaretli. 
Üzücü olan ne biliyor musunuz? Hayatta kalmamızın tek yolu doğal enerji kaynakları. Bu dünyayı hızla tüketip öldürüyoruz. Nüfus katlanarak çoğalırken tüketilen pis enerji ile hayat kaynaklarını mahvediyoruz. Bunun gram farkında olmayan ve nefes alıp insan kategorisine giren insanlar var. Cehalet değil anlatmak istediğim. Fakirlik/yoksulluk da değil. Sadece bilinçli olmak. Elinden gelen bir şey olmasa da bil. Bil ki çocuğuna öğret. En azından gelecek nesil bilinçli yetişsin.

Bilinçli olmak artık bu yüzyılda mecbur olduğumuz bir durum. Enerji filan da değil her konuda bilinçli, uyanık, gözü açık olmak zorundayız. Göz göre göre dolandırıcılıklar başladı. Hiç olmadık yerlerden sızıyorlar. Dün bir arkadaşımın profesyonel olarak kullandığı instagram hesabı çalınmaya çalışıldı. Arkadaşım durumu anlayıp konuşmaya başladı ve savcılığa şikâyet edeceğini söyledi. Karşı tarafın verdiği cevap çok ilginçti: Sen fark etmesen senin üzerinden en az 300-400 bin lira toplardım, ne yapalım bu da bizim ekmek kapımız…

Yine dün başka bir arkadaşımın kayınpederi ormanlık alanda ölü bulundu. Sebebi uzun zamandır dolandırıcılara para kaptırmış ve kaptırmaya devam ediyormuş sonunda akıl sağlığını yitirmiş. Kendini evinin arkasındaki ormanlık alana vurmuş. Yine bir başka arkadaşımın babası tüm üzerine kayıtlı dükkanları dolandırıcılara geçirmiş… Önümde örnekler hızla artıyor. En son annemi aramışlar. Annem sizi dolandırıcılar sizi diye telefonu kapayınca bu sefer geri arayıp anneme ağızlarına geleni söylemişler.

Art arda gelen haberlere iki yıldır çığ gibi büyüyen korona virüs ölümleri de eklendi. Artık çember daraldı lafları boş. Çember member kalmadı ve artık her türlü önlem de kaldırıldı. Son veriler inanılmaz. Korona bağlantılı ölümler 18 milyonu geçmiş durumda. 5 milyon 940 bin resmi rakamlar. Sanki insan üremesine karşı bir çıkmış bir sebep gibi. Belki de -gibi- demek yanlış. Sanki sessiz bir savaş ile yok olan hayatlar. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bu dönem içinde anksiyete bozukluğu ve depresyon vakaları %25 artmış durumda. Nasıl artmasın ki? 

Bir yandan dünya ölüyor öte yandan yaşam zorlaşıyor ve bir taraftan gözle görülmeyen düşmanlar milyonlarca can alıyor. En büyük talihsizlik de bu kadar başa çıkılması zor olayların arasında dünyada yaşam sürüyor olmak. Koca evrenin milyonlarca yıl yaşının içinde tam da bu döneme denk gelip doğmak şanssızlık olsa gerek. Yine de Türkiye’de yaşıyor olmayı seviyorum ve ülkemle gurur duyuyorum.