Nazan ALPTEKİN

Nazan ALPTEKİN

Mail: nznalptekin@gmail.com

Bir Tatlı Huzur

En sevdiğim başlıktır “Bir Tatlı Huzur”. Yılın en sevdiğim aylarından biri olan Ağustos’a da bu başlık yakışır dedim. Radyoda “Radyo Alaturka” çalar, ben örgü örerim… Hafif esinti, ocakta çaydanlık tıkırtısı, fırında pişen poğaçaların kokusu ve Zeki Müren’in o tane tane insanın içine işleyen sesi…


Eşim hadi boğaza inelim dediğinde bir çırpıda (!) hazırlanır çıkarız. Eğer yol boyu trafik de yoksa değmeyin keyfimize.


İnsanlar ya tatilde ya da sıcaktan pek dışarı çıkamamış olacaklar ki trafik İstanbul şartlarına göre yok denecek kadar azdı. Koca bir İstanbul turu atıp boğazdan Karaköy’e balık almaya gidelim dedik. Her saniyesi tarih dolu bu rotada tabii ki Aşiyan’ın da önünden geçtik. İkimiz de Aşiyan hikâyesini düşündüğümüzden emin olarak çal bi korna dedim eşime. Ve aşiyan âşıklarına selamımızı esirgemedik.


Nerden çıktı şimdi bu kornaya basma diyenlere işte bir mezarlığı aşk hikâyesi:


Delikanlı biri gece geç saatlerde aşiyan mezarlığının önünden geçerken, mezarlığın önündeki yıllanmış ağacın altında yere oturmuş ağlayan bir genç kız görür. Çok şık bir kıyafetle aşiyanın önündeki dev ağacın altına çökmüştür kız ve hıçkırıklarla ağlamaktadır. Delikanlı yardım etmek düşüncesiyle yanına gider. Kendini tanıtır. Neden ağladığını sorar kıza. Kız da yakın bir zamanda trafik kazası sonucunda tam da durdukları yolda arkadaşlarını kaybettiğini ve üzüntüsünden ağladığını söyler. Delikanlı kızı sakinleştirir, ayazdan korunsun diye kendi ceketiyle kızı sarmalar ve sabaha kadar sohbet ederler. Sabah gün ışırken kız artık evine gitmesi gerektiğini söyler ve başka bir söz etmeden arkasını dönüp aşiyan yokuşuna tırmanmaya başlar. Delikanlı onu izler, evini öğrenir. Aradan günler geçer fakat delikanlı o kızın etkisinden kurtulamaz. O gece sabaha kadar sokak ortasında geçirilen zamanda, kıza âşık olduğunu fark edince daha ciddi ve resmi bir ilişki için kızla tekrar konuşmaya ve kızın ailesiyle tanışmaya karar verir. Kızın evine gider. Kızı sorar. Kızın annesi, sanırım bilmiyorsunuz kızım vefat etti deyince delikanlı çok şaşırır. Bir kaç gece önce yaşadıklarını anlatır. Evin hanımı onu dinlerken bayılır. Evin beyi ile kendine getirirler kadını. Ayılırken imkânsız diye bağırır kadın. Benim kızım öldü... Delikanlı yaşadığına mı, anlatılana mı inanacağını şaşırmış durumda şok geçirir. Herkes biraz daha sakinleştiğinde baba anlatır. 


Kızım 2 yıl kadar önce arkadaşlarıyla eğlenmeye çıktığı gece eve dönerken, yolun aşağısında arkadaşlarıyla bir trafik kazası geçirdi der. 3 kişiydiler. 3’ü de öldü… Delikanlı inanamaz. İnatla “geçen gece onunla tanıştım” der. Üzerindeki kıyafeti tarif eder. Bu kıyafet kızın öldüğü gece üstünde bulunan kıyafettir. Kızın resmini görür işte bu der. Anne ve baba ne dedilerse de delikanlıyı bir türlü ikna edemezler kızın 2 sene öncesi öldüğüne ve bunu delikanlıya ispatlamak için onu kızın mezarlığına götürmeye karar verirler. Mezara gittiklerinde ise hepsi yeni bir şokla sarsılır.


Delikanlının ceketi kızın mezarının üstündedir... Delikanlı arka arkaya yaşadığı duygusal gerilimlere, daha fazla dayanamaz. Aklını kaybeder. Hala aşiyan mezarlığı etrafında dolaşan bu genci oralara dolaşmaya giden herkes görebilirmiş. Kızın annesi fenalaşır ve 1 hafta kadar sonra kalp krizinden ölür. Geride kalan baba (muhtemelen artık o da ölmüştür) ise yaşarken vasiyetimdir diye konu komşuya bir söz verdirir: “Bu delikanlı ve kızımı oradan geçen herkes ansın. Aşklara ve inanılmaz sayılan olaylara herkes saygı duysun” der. 


Bundan sebeptir ki;  belediye aşiyan mezarlığının önündeki o garip yolu bozamamış ve bu ağacı kesememiştir ve o ağacın altına âşıkların anısına bir bank koymuşladır. Ve yine bundan sebeptir ki; yıllardır insanlar aşiyan mezarlığının önündeki dev ağacın oradan geçerken 3 kere kornaya basarlar... Âşıkların anısına, kendi aşklarının gerçekliğini kanıtlamak için...


Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar