Acısıyla, tatlısıyla, sayısız hakem hatalarıyla, her kulüp taraftarı ve yönetiminin “Şöyle-böyle hakkımız yendi herkes falanca takıma çalışıyor” feryatları ile bir sezonun daha sonuna geldik.
Her ne kadar gerek federasyonlarda yapılan yanlış görevlendirmeler gerek bir kısım siyasetçilerin ve medyadaki isimlerin kutuplaştıran söylemleri bu başarıya gölge düşürmüş olsa da Trabzonspor’un şampiyonluğunu tebrik ediyorum. Sezon sonundan beri disiplini ve mücadeleyi bırakmayıp takım olarak üzerlerine düşeni yaptılar ve gayretlerinin karşılığını da özlemle bekledikleri şampiyonlukla aldıklarını düşünüyorum.
Hepimizin bildiği üzere futbol bir oyun. Hitap ettiği kitlelerin büyüklüğü ve dev bir ekonomisi olması bunun bir oyun olduğu gerçeğini değiştiremez. Takımlarına gönül veren taraftarların bu bilinçle hareket etmelerini ve birkaç dalkavuğun söylemleri ile bunu bir hesaplaşmaya/savaşa dönüştürmek isteyenlere pirim vermemeleri oldukça önemlidir. Ligde ter döken her kulüp birbirinin rakibidir. Rakip olan kulüplerdir taraftarlar değildir. Her fırsatta eski yaraları deşip taraftarları şiddetle karşı karşıya getirmek isteyen kim olursa olsun aklı selim tavrımızla onlara haddini bildirmeliyiz. Yukarıda da belirttiğim gibi Trabzonspor’un şampiyonluğunda ki büyük pay elbette kendisinin ancak bu şampiyonlukta özellikle İstanbul takımları dediğimiz üç büyüklerin de payı azımsanmayacak kadar yüksek. Başta İstanbul kulüplerinin kendi içlerinde yaşadıkları sorunlar ve bir türlü ligde istikrarı yakalayamamış olmaları (buna Fenerbahçe’nin İsmail Kartal dönemini eklemiyorum) Trabzonspor’un işini oldukça kolaylaştırmıştır. Ve onlarda ellerine geçen bu fırsatı iyi en iyi şekilde değerlendirdiler.
Takip edenleriniz bilir geçen ayki yazımda İsmail Kartal hocamıza verdiğim desteği ve daha tam galibiyet serisi yakalamışken ve görevinin başındayken yapılan ille de yabancı hoca söylemlerinin yine zamansız olduğunu dile getirmiştim. Bu yazımda yine hocamıza emeklerinden dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum. Bizim insanımızda birde böyle bir kompleks var. Yabancılara olan hayranlık ve onlara gösterilen tahammülü, kendi insanımıza çok görüyor ve başarıyı nedense yakıştıramıyoruz onlara. En ufak hatalarında yerden yere vurup hatta alay edebiliyorken işler iyi gidince rutinmiş gibi davranıyoruz. Tabi birde bu kişi aynı camianın insanı ve birazda alçak gönüllü ise hepten işi zor.
Her neyse artık lig bitti. İsmail Kartal kalacak mı gidecek mi? Yeni hoca kim olacak? Gibi soruların cevabını en hızlı şekilde vermeli yönetim. Geçtiğimiz yıllarda geç kaldılar bu kararları alırken. Umuyorum ki aynı hatayı yapmayıp varsa hoca sorununu erkenden çözerler ve yola devam edilecek hoca ile yine erkenden transfer hamleleri tamamlanmalı ve sezona rakiplerimizden önce hazır olmalıyız.
Geçtiğimiz günlerde Başkan Ali Koç katıldığı Beyaz Futbol programını dikkatle izledim. Kendisine sorulan tüm soruları samimi bir şekilde cevapladığına inanıyorum. Ayrıca hem TFF, MHK ve Türk futbolu hakkında oldukça önemli bilgiler verip değerlendirmelerde bulundu. Lakin her şey gayet güzel giderken tüm futbolseverler ekrana kitlenmiş programı izlerken bu güzel fırsatı program yorumcularından birine odaklanarak hesaplaşma durumuna düşürmesi bana göre doğru bir karar değildi. Çünkü karşılıklı yapılan ağız dalaşı, hem öncesinde hem de sonrasında yaptığı önemli açıklamaları gölgede bıraktı. Medya kanalları ve sosyal medya saatler süren programda sadece bu ağız dalaşlarına yer verdi. Rasim Ozan Kütahyalı zaten hatasını kabul ediyor. Bana göre Başkan Ali Koç, Rasim Ozan Kütahyalı ’ya Fenerbahçe aleyhine haksız bir şekilde yaptığı her eylem için teker teker özür diletip durumu farklı bir boyuta taşıyabilirdi. Başkan Ali Koç’un böyle bir programa katılması beni mutlu etti. Kendisini bu ve benzeri spor programlarında hatta diğer futbol kulüplerinin başkanlarıyla bir arada görmek isteriz.
Facebook Yorum
Yorum Yazın