Nazan ALPTEKİN

Nazan ALPTEKİN

Mail: nznalptekin@gmail.com

Bir Nusubet Bin Nasihattan İyidir

İşim gereği her okul döneminde yüzlerce ebeveyn ile tanışıyorum. Okulumuza, çocuklarını yazdırmak için gelenlerle en az yarım saat süren görüşmelerim oluyor. Zaman zaman görüşmelerdeki anekdotları not tutsam muhtemelen birkaç yıla kalmaz konuyla ilgili çok satanlarda başa oturacak bir kitap yazarım diye içimden geçiriyorum.


Bunca görüşme ve saatlerce süren konuşmalarda ortaokulun ikinci yarısındaki ve özellikle lise çağındaki tüm öğrencilerde gözlemlediğim çok önemli bir konu var. Çoğu anne-baba ilk 15. dakikaya varmadan çocuklarının gelecek kaygısından bahsetmeye başlıyorlar. Gelecek kaygısı derken anlatmak istediğim; çocuklarının kendi gelecekleri ile ilgili kaygı hissetmemeleri ve bu doğrultuda akıllarını başlarına alıp çalışmadıklarının şikâyetleri.  Hepsi, gün gelip de çocukları üniversiteyi kazanamazsa “ben sana demiştim.” sözünü söylemek zorunda kalacaklarından korkuyorlar. 


Gelen giden bunca aileyi gördükçe, yukarıda anlattığım konuda beyin fırtınası yapmaya başladım. Hangi yöntem izlenmeli de çocuklarımıza dediklerimiz dinletebilelim? 


Kelin merhemi olsa önce kendi başına sürer… Ben de aslında tam da bu durumdayım ama kendi oğluma çok faydam dokunamasa da başka çocuklara ve ailelerine belki düşüncem ışık olur ümidindeyim.


Tavsiyem şu; Çocuklarınıza öğüt vermekten ve onları tehdit etmekten vazgeçin. Ne öğüt ne tehdit işe yaramıyor. Yapılacak en güzel iş, sevgili ergenlerinizle onların eşref saatini yakalayıp hissettirmeden kısa mesajlarla ve başkaları üzerinden verdiğiniz örneklerle –sanki birinin çocuğunun yaptığı hatayı dedikodu yapar gibi ona aktarmanız şeklinde- konuşmanız.


Benim gelen çocuklara yaptığım başka bir iletişim yöntemi daha var. Size bu sırrımı anlatayım: Gelen her liseye başlayacak öğrenci adayına mutlaka emeklilik hayalini sorup anlattırıyorum. Bu onların kendi geleceklerini düşünmelerini sağlıyor. Ardından onları akademik sınava alıyorum. Değerlendirip, sonucu önlerine koyuyorum. Gerçeklerle yüzleşiyorlar. Sonuç olarak nasihat etmemiş, henüz bilmediği olaylara nasıl davranması gerektiği konusunda uyarılarla boğmamış oluyorum. Kendi analizini yapan çocuk bunu bir yetişkinden duymadığı için tepkilenmiyor. Tepkilenmeyen çocuk karar verme yetisine sahip oluyor ve doğru davranma eğilimine geçiyor.


Bu ayki yazım eğitim üzerine oldu. Muhtemelen hem benim üniversite sınavlarımın yaklaşmasından hem oğlumun TEOG sınavına odaklanmış olmamızdan, başka bir konu aklıma gelmedi. Eğer deneyimlerim sizlere bir nebze ışık olduysa ne mutlu bana.


Şimdilik izninizle. Sözü çok olanın yalanı bol olur deyip susayım. Bu aylık bu kadar olsun. Gelecek aya inşallah diyelim; Aşk’ınız daim olsun, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...


Ataol Behramoğlu' nun "Yaşadıklarımdan Öğrendiğim  Bir Şey Var" isimli şiiriyle veda edeyim:


Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:

Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi

Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten

Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

...


Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle

Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı

Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına

Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar