1988-1989 yıllarıydı sanıyorum. Sezen Aksunun böyle bir şarkısı vardı. Üniversite de öğrencilik yıllarımdan hatırlıyorum. Beni kategorize etme… beni sınıflandırma demek. Beni isimlendirme, sıfatlandırma.
Bizde Teknik Elektrik Postasını çıkardığımızdan beri yazdığımız gerçekler veya gerçeğe yakın bilgiler, demo çalışmaları hoşuna gitmeyen bazı sanayicilerimiz, imalatçılarımızda ara sıra bize bu şarkıyı söylüyor. Beni kategorize etme…
Hiç unutmuyorum çok önemli bir sanayicimizin genel müdürü konumundaki bir arkadaşımız bana bir kere şöyle söylemişti. “ Tamam bu yazdığın bilgilerin, pasta oranlarının doğru olduğunu bizde biliyoruz. Hoşumuza gitmese de, kabul ediyoruz, ama bunları yazmak zorunda mısın? Bunları yazma çünkü başkaları da öğreniyor.” Yani “Beni kategorize etme”
Merhum Uğur Mumcu geldi aklıma 12 Mart 1971 muhturasından sonra yaşadığı bir anıyı anlatırken Cumhuriyet Gazetesinde o yıllar ( Ben seksenli yıllarda okumuştum.) “Muhtıra oldu, bitti ve biz o zaman Yön Dergisini çıkarıyorduk. Dergiyi tekrar canlandırmak için Ali Sirmen arkadaşımla birlikte Çetin Altan’a gittik. Ondan 12 Mart muhturasına karşı demokratikleşme ile ilgili yazı yazmasını istemiştik. Çetin Altan’ ın cevabı ise şu olmuştu. “ Ben artık limonata gibi yazılar yazacağım… Kusura bakmayın”…
Şimdi bizden de limonata gibi dergi çıkarmamız bekleniyor. Teknik Elektrik Postası kendi sektörüne karşı amme hizmeti görmektedir. Meslektaşlarını bilgilendirmek, piyasa şartlarından enforme etmek zorundadır. Hangi sayacın, anahtarın veya kablonun az yada çok satıldığını aşağı yukarı belirtmek zorundadır.
Yada hiç kimseyi rahatsız etmemek için pasta oranlarını yazmayıp Çetin Altan ’ın dediği gibi limonata gibi dergi çıkarmak gerekir.
Aynı tahammülsüzlük toplumumuzun her kesiminde var. Bütün alanlarda özeleştiriye ve gerçeklere kapalı kulaklar gözler ve susan diller isteniyor. Halbuki gerçekleri yazmanın veya bizim söylediklerimiz yanlış da olsa karşı fikirlerin yazılmasında söylenmesinde ne sakınca var. Eğer yanlış fikirler açıklanırsa karşısına doğru fikirler çıkacaktır ve hakikat anlaşılacaktır.
Aksiyon göstermiş bir objeye ancak farklı bir aksiyon göstererek cevap vermiş olursunuz. Yoksa senin yazdığın yanlış demek bir cevap değil reaksiyondur. Filanca marka anahtar’a veya kablo’ya %(yüzde) şu kadar oran yazıyoruz. O marka sahibi bizi arıyor senin yazdığın yanlış. “Tamam efendim doğrusunu söyleyin biz onu yazalım. Bizim gerekçelerimiz şu sizde gerekçenizi belirtiniz”. “Yok ben bir şey söylemem senin yazdığın yanlış gerçeği söylersem sende öğrenirsin.” Bu tabi gerçekçi bir yaklaşım değil. Bu bana Rahmetli Turgut Özal iktidarı zamanında “Alternatifinizi gösterin dediği zaman efendim biz programımızı açıklayamayız, yoksa siz öğrenirsiniz” diyen muhalefet’e benziyor. Bu cevap bana her zaman yetersiz ve aciz gelmiştir. Programı olan, alternatifi olan söyleyecek sözü olan çıkar söyler. Yoksa başkalarının sözleri yazıları sizi kategorize edecektir.
Facebook Yorum
Yorum Yazın