Nazan ALPTEKİN

Nazan ALPTEKİN

Mail: nznalptekin@gmail.com

Bendeki Ada Tutkusu İflah Olmaz

Her yaz kalbim çarparak gittiğim adadan her yaz sonu gözlerimde yaşlarla veda ederim. Bu ağlak durumun sadece yazlığımın olduğu adaya ait olduğunu düşünürken geçen haftalarda yanıldığımı anladım; bendeki tutku tek bir adaya değil genel anlamda “ada” olan her yere ait bir tutkuydu. 

Büyükada’ya hatırladığım kadarı ile lisedeyken gitmiştim. Bu yaklaşık 33-34 sene öncesi, gençlik başımda duman zamanlarındaydı. O zamanlara ait hatırladığım tek şey adanın içime işleyen kokusu ve faytonlardı. Yıllar sonra tekrar gittiğimde ise kendimi adaya ait hissetmenin, adalı yaşamın bana verdiği hazzın, uzaktan görünen anakaranın kendimi özgür hissettiren o karşı konulmaz mutluluğuydu.

Ada’da olmak, ada’ da yere basmak, ada havasını içime çekmek, yosun, deniz, ot kokusunun yanında balıkçı motoru, vapur düdüğü ve martı sesi size kelimelerle ifade edemeyeceğim ruh hallerimin tavan yapmasına sebep oluyordu.

Ada aşkımı anlattığım birçok arkadaşım benim aksime adada yaşamanın zorluklarını söyleyip beni anlamadıklarını ifade ediyorlar. Belki de beni çeken bu zorluklarıdır diyorum kendi kendime. 

İşte bu duygularım depreşiyor iki haftadır. Önce Büyükada’da geçirdiğim hafta sonu ve ardından bir anda karar verip gittiğimiz Burgaz Ada yine tüm kalbimle beni adaya bağladı.

Her şey hissettiğim kadar hoş ve güzelliklerle mi doluydu? Tabii ki değil… Cennet gibi anlattığım adaları cehenneme çeviren yine biz insanoğluyduk. Mutlu bir anda gözünüze ilişen çirkinliklerle kendinize gelip yüreğinize hançer gibi saplanıyordu yerdeki çöpler. Çöple bitmeyen daha birçok çirkinliğin artık yerli halkı da bezdirdiğini ve yavaş yavaş adadan vazgeçmeye başladığını öğreniyorum tanıştığımız adalılardan. Yüreğimizi ezdi dinlediklerimiz. Yerli halktan gelenlerin yanına şimdi Arap komşulardan gelen halk da eklenmişti doğa katliamına ve ada sakinleri çaresizce bu durumu izlemenin acısını çekiyorlardı.

Ada tarihi ise ayrı bir yazı konusu hatta yazı dizisi olmalı. Rum yetimhanesinden, adaların adının Prinkipos olduğu zamanlardan Aya Yorgi efsanesine kadar anlatılacak bir dolu hikâyesi var. Bir gün mutlaka onları da size yazarım.

Bu ayki yazımın biraz bencilce olduğunun ve sadece kendi duygularımı anlattığımın farkındayım. Aslında bunu yılın bu döneminde yazıp ada özlemimin arttığı anlarda rutine bindirdiğimin de farkındayım. Anlayışla karşılayacağınızı umarak esenlikler diliyorum. 

 Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar