BAYRAMA MUHTACIZ

Özel gün ve gecelerde çok yoğun mesaj trafiği yaşıyoruz. Sanal mesajların ardı arkası gelmiyor.

Ben sevdiklerime, eş ve dostlarıma bu özel gün ve gecelerde mesaj göndermemeye gayret ediyorum. Ne yapıyorum?

Yakınımda olanları bizzat ziyaret ediyorum. Hasbihal ediyoruz. İçten kucaklaşmalar ve sohbetler sanallaşan bu dünyada bizi birbirimize daha muhkem bağlıyor. Hemhal oluyoruz. Sohbetlerimiz demleniyor. Ocağın üstündeki demlikten çıkan buğuya karışıyor demlenen sohbetimiz. Ne de çok ihtiyacımız var buna. Konuştukça aynı rüyaları görüyoruz. Rüyalarımızın aynı olduğunu fark ediyoruz.

 

Aynı acıları taşıyoruz, çaresini birlikte arıyoruz dertlerimizin. Aynı imtihanları birlikte yaşadığımızın farkına varıyoruz. Kalbi bağlarımız iyice kuvvetleniyor. Dostluklarımız artıyor. Anlam kazanıyor sözlerimiz.

Bizim inanç ve değerlerimizde güzel söz güçtür. Etkileyicidir. Gönül alıcıdır. Sadakadır. Söze dokunabilirsiniz adeta. Söz yüreğinizin derinliğine kadar iner. Hançerenizde kalmaz söz. Dalga dalga sarar tüm benliğinizi. Söz beyandır. Muhabbettir söz.

 

Muhabbet kalp yoludur. Zikirdir. Şifadır gönüllere. İkrama varmaktır.

“Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,

Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön.

Artık kullarımın arasına gir.

Cennetime gir.”(Fecr: 27-30)

Dosta gitmek güldür. Sevgiliyi anmak, anneye babaya gitmek Cennete gitmektir. Gülle yıkanmaktır. Güzel kokudur. Güzel kokmaktır. Esenliktir. Bayram budur.

Söze, dostluğa, yarenliğe çok muhtacız bu günlerde. İnsanlardan kaçıyoruz. Gidip gelmelerimiz yok artık. Tatillerimizi çoğaltıyoruz. Kaçıyoruz. Bayramlarımızı bir kaçış günü görüyoruz. Terk ediyoruz! Terk ediliyoruz! Eşimizden, dostlarımızdan kopuyoruz. Dostluklarımız kopuyor. Yalnızlaşıyoruz.

İhtiyarlarımızı terk ediyoruz. Yalnızlıklarıyla baş başa bırakıyoruz. İnsanlardan kendimizden ürküyoruz. İyilikle anmıyoruz iyilikle anılmıyoruz.

Bu bayramda ertele bütün avare gezmelerini. Git büyüklerine, küçüklerin gelsin sana. Ayırt etme. Yakınına git, uzağındakine git. Katıl insanların arasına. Ne zamana kadar sürüp gidecek yalnızlarımız. Sen bir damla susun. Damlalar bir araya gelsin bu bayramda. Git birleş bir derya ol. Temizlen. Kendi suyunda yıkan. Nefes al. Nefes aldır. Ne kadar muhtacız buna. Boğulma. Sesime kulak ver dinle beni.

 

boğulacaksın! / ipi çöz boğazından / git

elini koy vicdanına / vazgeç dünyadan

her şeyden vazgeç / düşün

sen aç olsaydın! / çaresiz!

yalnızlık korkunç şey! / git yanına

tut ellerinden / ben geldim de umut elisin.

 

Sanal bir dünyada yaşıyoruz. Gerçekle hayal, net ile flu, beyaz ile siyah, duygu ile duygusuzluk arasında bir hayat bu! Gittikçe içimize kapanıyoruz. Kapattıkça kendimizi kapanıyor yüzümüze birer- birer kapılar. Yalnızlaşıyoruz. Kendi zindanlarımızı inşa ediyoruz. Sonra kendi ipimizi kendi ellerimizle çekiyoruz. Boğuluyoruz Giderken bu dünyadan sanal gidiyoruz. Dualarımız bile sanal ve yapmacık, taziye ilanlarımız sanal. Durun, şaşırmayın. Arkamızdan ağlaşmalar ve geriye bıraktığımızı sandığımız acılar birkaç günlük ve sanal.

 

Özel ve müstesna günlerimiz, bayram kutlamalarımız sanal. Oysa böylemi kutlanırdı bayramlar. Gerçekti her şey o zamanlarda. Sevgi gerçekti. Seni seviyorum ifadesindeki gerçeklik iman gerçekliğindeydi. Cennete giden yol bu gerçeklikte gizliydi. Sevgimiz ciğerlerimize inerdi. Karşılık bulamayınca aşk, sevmek sanallaşınca verem olurdu gerçek seven kişi.

 

Korkuyorum!

Birbirimizi görmeden sevmeye, birbirimize dokunmadan öleceğiz.

Dikkat ediyor musunuz?

Uzun zamandır iyi rüyalar görmüyoruz.

Neden acaba?