İsterseniz başkanlık sisteminin kime lazım olduğunu yazmadan önce kime lazım olmadığının üzerinde duralım.
Zira her konuda olduğu gibi bu konuda da kavram ve ilke kargaşası yaşamaktayız.
Başkanlık nedir? Şuan içerisinde bulunduğumuz parlamenter ve cumhurbaşkanlığı sistemi ile aralarında ne fark vardır? Neden bu kadar çok gürültü koparıyor muhalefet ve belirli bir kesim? Şayet başkalık sistemi bu kadar kötü ise iktidar partisi ne için hangi Saiklerle başkanlık üzerinde bu kadar duruyor?
Hepimizin şunu bildiğine inanıyorum ki; şayet başkanlık fiilen devleti hükümetle beraber yönetmek ise şu anda halk oyu ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanı ve onu içerisinden çıkarmış bir iktidar partisi var ülke yönetiminde.
Yani devletin en üst noktasındaki kişi zaten fiilen başkanlık yapıyor. Hem partisi iktidar hem kendisi seçilmiş Cumhurbaşkanı.
Bu şekilde bir daha tek başına iktidar olan bir partiden tekrar ne zaman % 50’ nin üstünde oy alan bir Cumhurbaşkanı çıkarırsa o zaman tekrar bugün ki gibi bir durum gerçekleşebilir. Bu ise muhayyeldir. Gerçekleşmesi çok zordur.
O zaman zaten fiilen başkanlık sistemini uygulayan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti iktidarı neden illaki başkanlık sistemine geçmek istiyor.
Başkanlık sisteminde devlet yöneten liderin ne üstünde ne altında onu prangaya vuracak bir mekanizma yok artık.
Yapacağı reformları engelleyecek, geciktirecek sebeplerde çok azalacak. Hızlı karar verilecek ve uygulanacak.
Başkanlık sistemi Ak Partinin veya herhangi başka bir tek parti iktidarının siyaset hizmet özdeşliği üzerine kurulu siyaset algısına, ataerkil siyaset anlayışına, tek adam merkezli yapılanma pratiğine uygun bir karar alma sürecini ifade eder.
Yine başkanlık sistemi; yeni kurumsal yapısıyla, (başkana bağlı sorumluluk taşımayan)yürütme, denetleme görevinden uzaklaşmış sadece yasa işlevini yerine getirecek, başkanın tüm devlet kadrolarını tümüyle şekillendirme imkanıyla Ak Parti açısından yönetim sistemine tam hakimiyetin yoludur
Ayrıca arka arkaya 3 dönem seçilme ve ara sınırlaması dikkate alınacak olursa, başkanlık sistemi yasama organı düzeyinde yeni siyasi elitlerin üretilmesine en uygun araçlardan birisidir. En nihayet bu çerçevede başkan etrafında bir siyasi toparlanma Ak Partinin sağ kesimi ve örgütlenmelerini kendisine çekmesi imkanını verecektir.
Zira kutuplaşmanın ağırlık kazandığı seçimlerde tek bir aday kendine yakın tüm kesimlerin oyunu alabilmektedir.
Bu tabi ki sol kesimden çıkacak bir aday içinde geçerlidir. Ama ülkemizde Sol kesimin yeterli oy alabileceğinden kendinin dahi ümidi fazla olmadığından yeterli tabana sahip de olamadığından böyle iki kutuplu seçimlere sıcak bakmamaktadırlar.
Parçalı koalisyonlu seçim modelleri, iktidar ve yönetim şekilleri dış güçlerin, ülkemizin gelişmesini istemeyenlerin daha çok tercihidir. Güçlü bir Türkiye’ yi istemezler. Ne dış güçler ne de adına muhalifim diyen içerideki işbirlikçileri.
Konu daha iyi anlaşılsın diye somut (müşahhas) olarak şu misali verebiliriz; 3. Havaalanının yapılmasını, 3.Boğaz Köprüsünü, Otobanları, Marmaray’ı, Metroları, kim “istemezük!” demişse “Başkanlık Sistemini” de onlar istemiyorlar.
Birde şunu belirtmeden geçemeyeceğim; Birkaç yıldır ülkemizin gündeminde olan ve bilhassa son 2 yılda bozulması için Gezi Vandalizm’i, 17-25 Aralık darbe teşebbüsü ile 6-7-8 Ekim 2014 Kobani vandallıklarına muhatap olan “Çözüm Sürecini” de Başkanlık sisteminden ayırt etmemek gerekmektedir.
PKK’nın silah bırakmasının ardından hazırlanacak olan yeni anayasa ve devlet modelimiz Yeni Türkiye’nin olmazsa olmazıdır. Bu iki adım yani Çözüm Süreci ve Başkanlık Sistemi 100 yıllık yürürlükteki Sykes-Picot projesini alt üst edecektir.
100 yıl önce Abdülhamid’e karşı çıkan Talat ve Enverler kimse bugünde Başkanlık Sistemine karşı çıkanlar yeni Talat ve Enverler onlardır.
Facebook Yorum
Yorum Yazın