Harun BARUN

Harun BARUN

Mail: barunharun@gmail.com

Avrupa’da Ekonomik Değişimler

Avrupa, bazı insanların hayallerini süsleyen, bazı gençlerimizin eğitim için gittiği kısacası paranın ve parayı yönetenlerin başkenti olan Avrupa son zamanlarda ekonomik krizin içine girmiş ama dünyaya bunun olmadığını göstermeye çalışan bir Avrupa vardır. Dünyayı yüzyıllardır sömürgeci politikasıyla sömüren sömürdükleri ülkelerin dinlerini ve dillerini değiştiren Avrupa ülkeleri, son zamanlarda yaşadığı ekonomik krizden etkilenmiş olmalı ki kendilerine sarı yelek denilen protestocuların ortaya çıkmış olduğunu gördük. Gerçekten kriz Avrupa’yı etkiledi mi yoksa her şey birer oyun mu? Yaşananların Bretix den sonra ortaya çıkması şaşırtıcı değil mi? İngiltere’nin Avrupa birliğinden çıkması ve Macron ’un İngiltere siz bir Avrupa ordusu kurmak istemesi acaba kimin hoşuna gitmedi? Yoksa izlediğimiz her şey oyun mu? Birilerinin kurduğu bu oyun, acaba kim tarafından kurgulandı ve oynanıyor? Ya da gerçekten bizim göremediğimiz kadar kriz büyük mü? Yoksa Avrupa halkına yaşatılan o refah düzeyi bozuldu mu? İşte tüm bu soruların cevabı içinde bulunduğumuz dünyayı biraz daha dikkatli izlemekle cevabını bulabiliriz.

Aslında soruların cevabını çok fazla düşünmeye gerek yok çünkü açıklanması mümkün. Basit düşünmek gerekirse ülkemizde yaşanan döviz krizi bizim için bazen iyi bazen kötü. Ama Avrupa için tamamen kötü. Neden derseniz Euro’nun ülkemizde değer kazanması Avrupa markalarının satışının durması demek oluyor. Mallarını dünyaya pazarlayamayan Avrupa, canlı para akışını durdurmuş olacak. Ve ürünlerini sadece iç piyasaya satan Avrupa içeriye para akışını sağlayamayacaktır. Bu durum bize sadece içerideki paranın bir döngü şeklinde dönüşünü gösterecektir. Yaşananları gören Avrupa, üretimini işçiliğin ucuz olduğu ülkelere kurma düşüncesine kapılacak ve arayışlara girecektir. Arayışlara kapılan Avrupa diğer bir yandan Euro’nun değerli olduğu ülkelerden ithalat yaparak iç piyasaya daha ucuz ürünleri, kendi halkına sunmuş olacaktır. Bunların başında da Avrupa’ya yakın olan ülkemiz geliyor. Çünkü Avrupa’ya üretim yapmak ve Avrupa’yı yerli ve tamamen milli olan ürünlerimizi sokmak ülkemize daha fazla dövizin girmesine neden olacaktır. Ülkemizin Avrupa’ya yakınlığı ve coğrafi konumunu göz önüne alırsak geçmişte ve bugün olduğu gibi gelecek yıllarda da Avrupa’nın bize bağlı kalacaktır. Çünkü yakınlığıyla ulaşım maliyetini ve kaliteliğimizle de Çin’le rekabet etmemizi sağlıyor. Çin ile rekabet etmemiz için hem ürünlerin daha ucuz ve daha kaliteli olması olacaktır. İşte krizin çıkmasının nedeni Euro’nun değer kazanması ve ona ulaşmanın giderek daha zor olması her şeyi açıklıyor aslında. Şöyle düşünün dünyanın en pahalı markasına herkes ulaşamaz ama dünyanın en pahalı paralarından biri olan olan Euro’ya herkes ulaşırsa krizden kurtulacak olan Avrupa Birliğidir. Neden derseniz dünyanın en pahalı parası olmak Avrupa’daki ürünlerinde dünyanın en pahalı ürünler kategorisine girmesi demek olacaktır. 

İşte Avrupa’daki krizi anlamanın basit anlatımı bu işte. Peki, Avrupa’da bahsedilen kriz varken bizim ne yapmamız gerekmektedir. Bize düşen her zaman kinden daha fazla çalışmamız, sanayiye ve üretime ağırlık vermemiz olacaktır. Sanayiye ağırlık verirken tamamen yerli ve milli markalar çıkarmamız, Avrupa’da yaşanan krizi ülkemiz olarak fırsata çevirmemiz ayrıca da Avrupa birliğindeki fuar alanlarına yerli firmalar olarak ağırlık vermemiz, dövizin her zaman kinden daha fazla içeriye girmesine neden olacaktır. Unutmayın bir şeyin çok olması onun değerinin düşmesine neden olması anlamına gelmektedir. 

Avrupa’da yaşanan krizin kendi medyasının ağırlık vermemesi ve bunu dünyaya servis etmemesi bizi bizim medyamıza ve felaket tellallığı yapanlara ders olmalıdır. Çünkü aynı durum ülkemizde yaşanmış olsaydı, geçmişte olduğu gibi şuanda da yabancı basın bizi manşet olarak dünyaya servis edecek, ve Türkiye’ye yatırımları engellemek ve mevcut yatırımcıları kaçırmak için de ellerinden geleni yapacaklardı. Bunun örneklerini çok kısa bir zaman önce hep beraber tecrübe ettik zaten.  

Aynı durum Fransa’da olduğu halde dünya basını buna sessiz kalmış ve sanki hiç olmamış gibi üç maymunu oynamışlardır. Fransa basınında ne tek bir ekonomik kriz haberi nede sokak olaylarında yaşanan vandalizm’i ve orantısız polis şiddetini görmeniz mümkün değil.  Acaba Avrupa’da basın özgürlüğü yok mu? Oradaki medyanın önce ülkesinin çıkarlarını korumasının yanı sıra, dünyayı yönetenlerin en büyük argümanlarından birinin de medya olduğu aklımızdan çıkarmamalıyız. Evet, yanlış duymadınız medya dediğimiz bu güçlü argüman ile insanların düşüncelerini değiştirebilir ve algı operasyonları ile insanları kolaylıkla yönetebilirsiniz. Avrupa ve Amerikalılar bunu yüz yıldır başarı ile yapıyorlar da! Ülkemizde de bu cenahın azımsanmayacak bir kitleyi yönettiğini söylemek ne yazık ki mümkün. Yapmamız gereken ise bilgiye ulaşmamın çok kolay olduğu günümüzde, haber kaynaklarımızı çeşitlendirmek ve duyduğumuz ve gördüğümüz her şeye, araştırmadan inanmamak olmalıdır. Çünkü size ulaşması kolay olan bilgi aslında çoğu zaman gerçek olmayabilir.


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar