Avrupa Birliği Çökerken Türkiye

Belki çok iddialı bir cümle! Avrupa Birliği çökerken demek. Ama görünen o. Biz ne kadar iyi duygular beslesek hatta olan bitene inanamasak bile gerçek bu.Avrupa Birliği tabiri caizse tam bir çözülme içerisindedir. İngiltere tamamen desteğini çekmiştir. Almanya kendi kabuğuna çekilip adeta Avrupa’nın batık ülkelerini baş başa bırakmıştır. İspanya, Portekiz, Yunanistan çok zor durumdadır. Fransa diken üstündedir. On yıllardır silah sanayinden başka üretime önem vermeyen ve finans merkezi olmaya çalışan Avrupa; sadece rantiyeden ve savaş ganimetlerinden geçinmeye çalıştığından bu duruma düşmesi kaçınılmazdı.

Tüm teknolojik ve bilişim ürünlerinin Çin’e, Hindistan’a dolayısı ile Asya’ya kaydığı bir dönemde; Rantiyeden ve yatarak geçinmek Avrupa’yı ne kadar mutlu edecekti.

Burada Almanya’yı diğer Avrupa ülkelerinden ayırmak istiyorum. İkinci Dünya Savaşı’nda yerle bir olmuş, ekonomisi değil her şeyi dibe vurmuş bir Almanya bu gün halen Çinle beraber Dünya’nın ihracat şampiyonudur. Ama onun dışındakiler her geçen gün aşağıya gitmektedir.

Yıllar önce bir başyazımda Avrupa Birliği kader değildir diye yazmıştım.Sanırım 2004’dü Avrupa Birliği’nin ulaşmış olduğu değerlerinin zaten bir çoğu insanlığın ortak değeridir. Bunları biz Avrupa Birliğine girmek için değil, halkımızın lâyık olduğundan dolayı ülkemize getirmemiz lazım demiştim.

Biz Avrupa Birliğine girdiğimizde hayat bayram olacak şarkısını söylemeyecektik yoksa. Bakın Yunanistan, Portekiz, İspanya Avrupa Birliği üyesi çok mu mutlular!

Ama biz kendi ayaklarımız üstünde durduktan sonra; ekonomimizi sağlam temellerde yükselttikten sonra, kültürel, siyasal, sosyal barışı ve huzuru sağladıktan sonra Avrupa Birliği bizi alsa ne yazar almasa ne yazar. Bence; ülkemizdeki demokratik reformları tamamlayıp, hepimizin üstünde uzlaşacağımız tam bağımsız ve demokratik anayasayı hazırladıktan sonra ülkemiz çok daha yükseklere sıçrayacaktır.

Türkiye bugün hala 12 Eylül 1980 askeri vesayet anayasası ile idare edilmektedir. Yüzde elli destekle iktidara getirdiği bir parti bile yeni ve demokratik anayasayı hazırlayamadı daha. Biz şuanda her şeyden önce bunu sağlamamız lazım. Kürt sorunu, terör sorunu, demokratikleşme hepsinin çaresi olacak bir anayasa. Azınlıkların, toplumun sinir uçlarının rahat edeceği, huzur bulacağı bir anayasa.

Yüzmilyarlarca doları terörle mücadeleye veren bir ülke bu kaybı vermezse şuan ki durumundan ne kadar daha yukarı çıkar siz düşünün. Mevcut halde bile Dünya’nın en çok büyüyen ikinci ekonomisi; en güçlü onyedinci ekonomisi olan ülke ilk ona girmez mi?

İşte üzerinde durmamız gereken en önemli konu; Türkiye siyasi iç barışını ve demokratikleşmeyi sağlaması, cari açığına en büyük sebep olan enerji ithalatını kendi iç dinamikleri ile çözmesidir.

Ancak bunları sağladıktan sonra ileri ekonomiye sahip olur ve dünya da ilk ona gireriz.