Atilla YEĞİN

Atilla YEĞİN

Mail: atilla@teknikelektrik.com

At İzini İt İzinden Ayırmak

Geçenlerde sosyal medyada bir arkadaşım paylaşmış  ve başına şöyle bir cümle kurmuş kendince  ‘’Kongreler sürecine giren AK Parti, nihayetinde 2019’da yapılacak seçimler için teşkilatlanıyor. 

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 

bir yandan FETÖ ile mücadele ederken, 

öte yandan at izini it izinden ayırmak için çaba harcıyor. 

Bunun için ben bir yöntem buldum. Aşağıdaki ibretlik hikayeyi okuyun. 

 

Ama sakın Cumhurbaşkanına anlatmayın!’’ diyerek bir ironi yapmış İttahat Terakkinin üç önemli kişisinden birisi olan Enver , Cemal ve Talat Paşalardan Talat Paşa ile Malatya mebusu Ahmed Ağa arasında geçen ibretlik söyleşiyi aktararak.

***

Meşrutiyet Meclisi’nde Ahmed Ağa adında bir Malatya mebusu varmış. 

 

O zat İttihat ve Terakki Partisinden milletvekili seçildiği halde Meclis’te yemin merasimi dışında hiçbir söz söylemiş değilmiş. 

 

Talat Paşa, O’nun gizli bir muhalif olabileceğini düşüncesiyle hasbihalde bulunmak üzere meclisin kafeteryasında O’nunla bir görüşme teklifinde bulunmuş.

Burada kendisine:

“Ahmed Ağa,” demiş. “Senin ağzını açıp bir şey söylediğin yoktur. Memleket meseleleri hakkında elbet senin de düşüncelerin vardır. Bunları öğrenmek isterim.”

Ahmed Ağa, itiraz yollu olarak

”Paşa!” demiş. “Ben çobanım. Memlekette çift çubuk, sürü sahibi bir ağayım. Memleket meselelerinden bir şey anlamam.”

 

Talat Paşa itirazla:

“Hayır! Sen  memleket meseleleri hakkında fikir sahibi olmasaydın bizim arkadaşlarımız oradan seni namzed gösterip seçtirmezlerdi. 

Bak görüyorsun biz devlette suiistimalleri önleyemiyoruz. 

En güvendiğimiz adamların iş başına gelince şahsi menfaat peşinde koştuklarını görüyoruz. 

Bunu önlemenin çaresi nedir?”

 

Ahmed Ağa bir şey söylemek mecburiyetinde olduğunu anlayarak:

“Bak paşa hazretleri. 

Bunu önlemenin bir çaresi vardır. 

Ama sana söylesem, bunu yapamazsın”demiş. 

 

Talat Paşa’nın ısrarı üzerine de:

“O zaman ben yaşadığım hadiselerden elde ettiğim bir tecrübeyi size nakledeyim. Takdir sizindir” diyerek şunları söylemiş:

Nihayet, gördüğünüz gibi yaşlandım.Bütün işleri çocuklarıma devrederek işten çekildim. 

Aradan iki üç gün geçti. Çocuklarım yanıma gelerek:

“Baba. Sen hiç kurda koyun kaptırır mıydın?” diye sordular.

 

“Hayır” dedim. Zira bizim sürü dağın yamacında mahfuz bir yerde gecelerdi. Onlar her gece kurda bir iki koyun kaptırdıklarını söylediler. 

 

Kendilerine:

“Sürüde değişiklik yaptınız mı?” diye sordum.

 

Dediler ki;

“Sen tecrübeli bir insansın. 

Bu sürüyü dört zağarla(çoban köpeği) koruyordun. 

Biz bunu kafi görmeyerek dört yeni zağar daha aldık. 

Buna rağmen her akşam bir veya iki koyunu kurda kaptırıyoruz.”

 

Onlara dedim ki;

“Bu aldığınız yeni zağarları gece boyunca gözetleyin. Bakalım ne göreceksiniz.”

Ertesi gün gelip anlattılar;

Gece yarısına doğru vadiye bir kurt gelip ulumaya başlamış. 

Yeni zağarlardan biri sürüdeki yerini terk ederek vadiye inmiş. 

 

O dişi bir kurtmuş. 

Bizim zağar onunla oynaşmaya başlamış. Kurtlar iki taneymiş. 

 

Erkeği, o zağarın boş bıraktığı kısımdan sürüye saldırarak bir koyun yakalayıp vadiye götürmüş. 

 

Dişi kurtla işini bitiren bizim zağar yerine dönmüş.

 

Bu durumu öğrenince onlara dedim ki;

“Bu zağarla kurt, daha evvel bulundukları bir sürüde bu işi yapmakta olmalıdırlar. Onun kafasına sıkıp öldürün”

Böyle de yaptılar. 

Fakat ertesi gün yeni zağarlardan bir diğerinin aynı işi yaptığını görmüşler. Bunu öğrenince dedim ki:

“Yeni aldığınız zağarların hepsinin kafasına sıkın ve gözetlemeye devam edin.”

Bunu da yaptılar. 

 

Fakat yine de kurda koyun kaptırmaktan kurtulamadılar. 

 

O zaman anladım ki, geldiği yerde bu işi yapan yeni zağarlar bizimkilere de bu işi öğretmişler, 

onlara da bu hastalığı bulaştırmışlar.

Onlara dedim ki;

“Bizim zağarların da bu işi öğrendiği anlaşılıyor. 

Dört tane, hiçbir sürüde kullanılmamış yeni zağar bulun. 

Bunlar bizimkilerle bir araya gelmeden, bizimkilerin hepsini öldürün ve sürüyü onlara teslim edin. 

Bu suretle kurda koyun kaptırmaktan kurtulduk. 

Zannımca, memleket idaresinin de bir sürü idaresinden farkı yoktur. 

Ben yaşadığım bu tecrübeden bunu anladım. Takdir sizindir.”

 

Bu olayı hayretle dinleyen Talat Paşa O’na demiş ki

“Benim merak edip seni konuşturduğum gibi, 

Padişah da seninle görüşmek isterse bu bana anlattığın hikayeyi anlatayımmı?

Bu ibretlik uyarıları dinlemelerine rağmen Talat Paşa ve arkadaşları ülkeyi uçuruma sürüklediler. Koskoca imparotorluktan kalanlar ortada.

 

Tecrübelerden ders çıkarmak adına yukarı da geçen hikaye ile aslında Türkiyenin yaşadığı serüvenler öncesinde ve sonrasında aynı değil mi? Kurtla oynaşan köpek ile düşmanla işbirliği yapan Fetöcüler,  Natocu  Gladyocular ve avanesi aynı değilmi. Bana göre aynıdır ve bahsi geçen hikayede köpeklere uygulanan aynısı bunlarada uygulanmalıdır. Yoksa mı? Vay Türkiyemizin haline Vay Vay…

Hayırlı işler dileği ile Rabbim Yar ve Yardımcımız olsun. 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar