Nazan ALPTEKİN

Nazan ALPTEKİN

Mail: nznalptekin@gmail.com

Asosyal Yaz



İlk kez yazımı bu kadar geciktirerek yolluyorum. Elimden ufak bir operasyon geçirdim. Baş, işaret ve orta parmağım uyuşup artık hissetmemeye de başlayınca bu sinir sıkışmasının düzeltilmesi farz oldu. Şimdi tek elle ne kadar yazabilirsem yazacağım. O yüzden kısa olursa yazım şimdiden affola.


Nihayet yaz geldi. Benim ada günlerim başlıyor. Eski yazılarımdan bilirsiniz, bizim ada lüksün henüz ulaşmadığı bir yer. Benim huzur cennetim. Hele bu sıcaklarda püfür püfür esen arka bahçedeki hamağımı hayal etmek bile tarifi mümkün olmayan güzellikte bir duygu.


Ada tüm bu güzelliklerin yanı sıra beni tekrar okumaya döndüren, günümüz sosyalliğinden uzaklaştıran (çünkü internet paketim sınırlı) ve yeniden okuma zevkiyle beni kitaplarıma kavuşturan bir özelliğe de sahip.


Hamak, kenarında yakın gözlüğüm ve en az üç ayrı konudaki kitabım ile iki ay boyunca ruhumu yeniden çocukluğumun ve gençliğimin merakla içine daldığım sayfalara kavuşmasını sağlıyor.


Geçen ay İzmir’deki kuzenim bir deneme yaptı. Bu ay da bunu facebookta açıkladı. Bir ay boyunca cep telefonundaki facebook ve instagram aplikasyonlarını sildi. Telefonla konuşmaya ve bilgisayarından da sosyal medyaya haftada bir gün bakmaya devam etti. Bu bir ay boyunca yaşadığı deneyimi şöyle aktardı: 


8 Mayıs’dan beri sosyal medya perhizi yaptım. Sonuçlarını paylaşmak isterim. Çok fazla zaman geçirmediğim halde facebook ve instagramın dikkatimi dağıttığını ve ara ara tamamen otomatik bir biçimde yoklama ihtiyacı hissettiğimi fark ederek uygulamaları tüm cihazlarımdan sildim. Sadece bilgisayarımdan yaklaşık haftada bir facebook’a girip önemli bir mesaj var mı diye kontrol ediyorum. 


Sonuç? Dikkati dağınık bir insan olmadığım halde, konsantrasyonumun daha iyiye gittiğini ve içimin daha huzurlu olduğunu fark ediyorum.


Sonra bunun üzerinde biraz düşündüm ve şöyle bir sonuca vardım: Gürciyef’e göre izlenimler de birer besindir. Yani duyular aracılığıyla akmakta olan veriler de aynen yiyecekler gibi bünyeye girer ve orada beyin tarafından hazmedilir. Şimdi şöyle düşünün, açık büfe bir yemeğe davetlisiniz. Yemekler nefis, büfe zengin ve karnınız da aç. Orada her şeye saldırıyorsunuz ve bütün yiyeceklerden atıştırıyorsunuz. Sonra ne olur? En azından mideniz bozulur, sindirim sisteminiz dumura uğrar. Çünkü o kadar fazla çeşit abur cuburu bir arada sindiremez. (Son araştırmalar sindirim sisteminin iki ayrı çeşit proteini bile sindirmekte zorlandığını gösteriyor.) Sonunu biliyorsunuz...


Aynen buna benzer bir biçimde beyninize tıkıştırdığınız gelişigüzel veriler de zihninizi karıştırır ve hazmedilmesi mümkün olmaz. Sonuç, kafa karışıklığı, konsantrasyon süresinin azalması, duygusal karmaşa, sanal ilişkiler, zihinsel yorgunluk ve donukluk... Elbette sosyal medya aracılığıyla yararlı bilgilere ulaşmak ve onları yaşamımızda kullanmak mümkündür. Ama bunun için sağlam bir filtre sisteminizin olması gerekir. Aksi takdirde giderek derinleşen bir hipnotik halin içine gömülmeniz ve ağır yemeklerin ardından gelen rehavetin içine girmeniz kaçınılmaz olur... Benden söylemesi...


Not: Bu arada sanal olmayan iletişimler için telefonum ve kapım hala açıktır...

Ne kadar net anlatmış değil mi? Bu yaz yapmak istediğim şey tam da bu… Kitaplarım, hamağım, denizim, domateslerim ve huzurum…


Sözü çok olanın yalanı bol olur, bu sefer de sosyalleşmeyi sanaldan gerçeğe taşımanızı dileyerek bitiriyorum yazımı. Aşk’ınız daim olsun, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar