Özlem ateşi düşmüş içime, sesini duyduğum yetmemiş son zamanlarda. Eh! birazda otobüsle yolculuk yapma hevesi eklenince özlemler memleket yolundayım, aylardan mart…
Pek severim otobüs camına kafamı dayayıp hayaller kurmayı, hele bir müzikte eşlik ediyorsa işte o zaman canlıdır hayallerim, çokta hareketli, renkli. Gecenin karanlığında hareket eden otobüs henüz İstanbul sınırından çıkmadan başlıyorum memleketime vardığım anları düşünmeye. Herkes uykudadır kesin. (Kimsenin haberi yok gideceğimden) Kapıyı kardeşim açar uykulu ve de heybetli.O yatağındadır, öyle kalkamaz hemen, belki de derin uykudadır. Ne kadar derin uykuda olsa da, uykuyu ayıp saydığından ‘’yok uyumayrum ki, içim geçmiş öyle’’ der yine.
Kafamda bir sürü hayaller, mart ayının soğuk sabahında memleketimde kardeşimin kapısındayım. Düşündüğüm gibi uyumadığını söyleyen annemi yatağında derin uykuda buluyorum.. Uykunun mahmurluğuyla az gören gözlerini ovup tanımaya çalışıyor önce. Tanıyamıyor bakıyor uzun, uzun. Ela gözleri iyice yeşil bakıyor şimdi birazda buğulu. Sesimden tanıyor beni sarılınca kokumu tanır gibi ‘’hah sen mi geldin ‘’ diyor. Sevinci çocuk sevinciyle eş. Üstünü giyerken heyecanı belli oluyor.’ ’iki gün birlikteyiz makbuşum yer içer otururuz ‘’ dediğimde daha bir sevinip heyecanlanıyor.
Dediğim gibi de oluyor iki gün boyunca sadece yiyip içip oturuyoruz yan yana. Kucağına yatıyorum fırsat buldukça, başımı okşamasını, sıcacık elini değdirmesini, küçük kızı olmayı istiyorum. Nasıl ihtiyacım varmış kucağına meğer. İkinci gün ablamlar, yeğenler gelince iyice çoşkulu oluyoruz hepimiz, çalıp oynuyoruz dersin düğünümüz var. Horon oynamamızı beğenmeyip titreyen bacaklarıyla bize figür öğretiyor, bacaklarına kurban olduğum annem.Tam laz kadını, oynayışı nasıl da güzel. ’’Off yeter kalbim duracak’’ diyor nefesini zor alırken. Kız kardeşim biliyor hallerini’’ bırakın otursun iyi değil fazla hareketi’’ diyip oturtuyor yerine.
Ertesi gün pek keyfi yok annemin. Nereyi bulsa başına oraya koyup uyuyor pek halsiz.Tadı tuzu kalmamış kaçmış iyice neşesi. Yanımızda oturmayı severken, yatıyor daha çok. Konuşulanlara kulak kesilmiyor, heyecanlı yorumları da yok o gün.
‘’Anne bir şey ister misin, ne yapayım senin için’’ diyorum gözleri boş bakıyor.
‘’Beni bir yıka gitmeden ‘’diyor. Banyo onun için biraz içini dökme yeri, var elbet onunda içinde bir şeyleri. Hem seviyor yeni gelen hangi kızı olursa olsun yıkasın istiyor. Gücü yok artık ihtiyaçlarını görmeye. Ben saçlarını köpükleyip ovarken o ufak serzenişlerde bulunuyor çocuklardan biraz. Sonra da diyor ‘’ama iyidirler çok severler beni’’. Ah! kimseyi kırmayan annem nasıl da çocuk gibi, nasılda güzel..
Birlikte olmamızın son gecesi yarın akşama yolculuk var. ’’Acaba gideceğim diye mi üzülüyor da hasta oluyor ‘’diyorum. Neyse ki akşama kadar bolca vaktimiz var. Ev sıcacık soba yanıyor yemekler pişiyor, kıymalı pideler sıcacık,’’ye diyor bol, bol ye acıkma yolda’’
Artık gitme saatim geliyor, en zoru bu olsa gerek vedalar yoruyor insanı.. Herkes kapının önünde sarılmalar öpüşmeler. Annem arkalarda kalmış, yumruk yaptığı elleriyle ıslak gözlerini siliyor, yine çocuk, yine masum. ’’Belki bir daha göremezsin beni ‘’diyor .
‘’Yok be annem, sen böyle diye, diye kaç kere yolladın bizi bak yazın sen bizdesin ona göre’’ diyorum, ama içim acıyor ıslanmış gözlerinde boğuluyorum kapı kapansın artık sakladığım gözyaşlarımı akıtmak istiyorum.
Yolculuk boyunca gözleri gözlerimden gitmiyor. Ela,çocuk, çocuk bakan masum ve güzel gözler. Bir kaç gün bu üzüntüyle dolaşıp zaman geçirdikten sonra bir telefon……
Kardeşimin sesi düşüyor ortalığa ‘’annem bayılmış acile getirdik’’. O Acil annemin sonunun başlangıcı oluyor. Başlıyor hastane ev arası gelip gitmeler her gün telefonla haberini alıyorum,’’gel ‘’diyor kardeşim’’ gel gör yine sevinir seni görünce’’. Hafta başı gitmeye hazırlanıyorum. Akşam yolda olacağım,kısmetse sabah koklarım annemi. içim sıkıntılı.
Bir şey var sanki birazdan yağmur yağacakta bulut kaplamış her yanı.Yetirmeye çalıştığım işler arasında yol olmuşken, gelen telefonla zıplıyorum yerimden,eşim arıyor saçma sorular sorup telefonuyla zıplattığı beni bu sefer sinirden zıplatıyor.
Ve bir ses annen vefat etmiş ve ve bir sessizlik……….
Telefon yerde ben derinde diplerde.
‘’Çıkarın beni kuyudan nefessiz kaldım burada’’,sonra elimde telefon nasıl, niye ne zaman? Bugün çıkıyordu, eve gidecekti, ama o iyiydi, yok olmaz şaka bu! Kara haber çabuk yayılır dedikleri bu olsa gerek kaç insan toplandı bir anda şimdi yoldayız.
Sustum ben artık konuşmuyorum sözlerime küstüm anneme küstüm.
‘’Annem gözlerinde yok olduğum, bırakıp giderken seni kapıda bakmasaydın öyle delip geçmeseydin yüreğimi. Dimdik bırakırken seni yatmak oluyor mu şimdi. Başörtüsünü sevdiğim pembem, elin sıcak, babamın eli gibi değil. Yüzün gülüyor yine masum.. Tabutun başında öperken yüzünü korkuyorum ağlamaktan incinir ıslanır diyorum. ‘’Hem babam çok bekledi onu yeter kavuşsunlar ‘’diyip kendimi avutuyorum..
Tek isteği olan evinin önüne getiriyoruz annemi komşularıyla vedalaştırıyoruz. Evim, annem, babam ve çocukluğum. Ben o an küçülüyorum top oynuyorum sokakta annem bağırıyor yeter gelin diye.. Son yolculuğu yapıyoruz annemle son vedalaşmayı gözleri ıslak değil şimdi gözlerini kapamış bizlere.
‘’Benden bu kadar diyor gülen yüzü, bundan sonrası sizindir’’ Güneş tabutun üstüne vururken gülümsüyorum makbuşuma gizlice.. Bugün anneler günü annem. Artık yok sayıyorum bu günü, kutlamıyorum yokluğuna inat…
Facebook Yorum
Yorum Yazın