Aracı Toptancılık veya Arada Kalmış Toptancılık

İki aydır sürdürdüğümüz Elektrik Sektörünün Çıkmazı adlı seri yazılarımızın üçüncüsünü de bu ay kaleme aldık..

Neden elektrik sektörünün çıkmazda olduğunu söylüyoruz. Madem ki ülkemizde işler ekonomik göstergeler bu kadar iyi. Madem ki tüm sektörler içerisinde en lokomotif sektör olan inşaat da Çin’den sonra gelen bir ülkeyiz. Neden Fitch Ratings gibi bir finansal kredi kuruluşu 18 yıl sonra hem de Türkiye’nin notunu yükselttiği anda bundan neden Türkiye Elektrik Sektörü de istifade edemiyor.

Aylardır burada elektrik sektörünün verdiği kayıplardan, bataklardan bahsediyorum. Elektrikçilerin krizinden bahsediyoruz. Sebebi ne pekiyi?

Ben bunları yıllar önce de yazdım. Bilhassa 2008-2009 ekonomik krizinin dünyayı kasıp kavurduğu, ülkemizi de teğet geçtiği yıllarda yine çok tekrar ettiğimizide hatırlıyorum. Ama aradan üç veya dört sene geçmiş, unutulmuştur. Yıllar geçtikçe toptancılarımız, bayilerimiz değişiyor. Şekil değiştiriyor. O gün büyük toptancı olan şimdi daha mütevazi bir ticaret yapıyor olabiliyor. Veya tam tersine o yıllarda daha mütevazi semt yada bölge toptancısı olan tüccarlarımız bugün daha büyük bir ulusal toptancı olabiliyor.

Hem atalarımız boşa dememişler muhakkak ki; “Et Tekraru Ahsen Velev Kane Yüz Seksen”diye!

Bu arada bir çok sanayicimiz ve tüccarımızda sektörel basın olarak buna değinmemizi arzu ediyorlar.

Buna göre bizim en büyük sıkıntımız sektörümüzde bir hiyerarşinin olmamasıdır. Malüm hiyerarşinin olmadığı yerde de anarşi olur. Bu sistemi şöyle kurabiliriz mesela; Tıpkı gıda, beyaz eşya veya otomotiv sektörlerindeki gibi. Zira tekerleği yeniden keşfetmemize gerek yok her zaman yazdığım gibi…

Fabrikalar bu işte öncü olmalıdır. Kesin kuracakları üst ve alt bayiliklerde yada distribütör – dağıtım ağları ile hiyerarşiyi sağlamalıdırlar. Tıpkı beyaz eşya üreticilerinin bayilerine yaptığı gibi belirli kotalar verip karşılarında teminat almalıdırlar. Her vereceği üst ve alt bayiliklerindeki muhataplarının sermayeleri oranında kendilerini ticaret yapmaya alıştırmalı hatta mecbur etmeliler. Hiç bir bayiyi kapasitelerinin üstünde ticaret yapmaya teşvik etmemeliler.

Üretim fazlalıklarını iç piyasadaki bayilerine “piyasamızın tabiri ile mal çakarak” değil kendilerine yeni pazarlar (bilhassa ihracaat) bularak satmalılar. Buldukları yeni pazarlar (velev ki ihracat da olsa) tekrar iç piyasaya girip bayilerin ayaklarına dolanmamalıdır.

Biraz da TOKİ gerçeği
Birazda TOKİ gerçeğine değinmek istiyorum. Fabrikalarımız bayilerine yapmadıkları iskontoyu asla “TOKİ işidir” diyerek bu konutlara yapmamalılar. Zira bayilerde nihayetinde aldıkları ürünleri benzer konutlara satmaktadırlar. Çift fiyat uygulamaları bayileri zorda bırakmamalıdır. İlla ki bir projede rekabet var ise burada verecekleri özel fiyat dahi bir bayi veya distribütör üzerinden geçirmelidir.

Şayet bu kriterlere dikkat edersek daha az riskli, daha az zayiatlı ve birazda sağlıklı bir ticaret yılına girmemiz mümkün olacak