Son günlerde sanayi ve akademi çevrelerinde dolaşan önemli bir inanış var; “Rekabet için Ar-Ge şarttır”. Evet doğru, dünyanın gittikçe daha küreselleştiği, mal ve hizmet dolaşımının her geçen gün arttığı bir ortamda sadece maliyet odaklı rekabet mümkün değildir.
Zaten bu işin içinde olan herkes başta “Çin’den gelen ucuz mamullerin” piyasaları nasıl alt üst ettiğini çok iyi biliyor. Bunun için herkes artık sadece üretmek değil, katma değer üretmenin gerektiğini söylüyor. Katma değeri sağlayan ise ürün veya hizmete eklenen ve muhtemel müşterinin tercini sağlayan farklılıktır. Bu farklılığı sağlayan çoğu zaman “teknik bir iyileştirme veya yeniliktir”. Teknik iyileştirme veya yenilik çoğu zaman piyasada Ar-Ge olarak algılansa da işin içine bazen yeni ürün geliştirme ve inovasyon kavramları da devreye girmektedir. Ama Ar-Ge kavramı bizim piyasamıza daha erken girdiğinden herkes teknik yenilik kavramını Ar-Ge ismi ile anıyor. Türkiye şartlarında çok da yanlış değil.
Yani Ar-Ge ille de sadece üniversitede olur veya Ar-Ge yapmak için çok büyük yatırım gerekir, kanser araştırması gibi yıllar süren bilimsel çalışmalar yapmak gerekir gibi algılamamak gerekir. Evet kanser araştırması ve bunun çözümü için geliştirilen yöntem ve teknolojiler de bir Ar-Ge dir. Ama orta büyüklükteki bir sanayi firmasında müşterilerine daha iyi, daha yararlı ve fonksiyonlu bir ürün geliştirme de Ar-Ge kapsamı içine sokulabilir. Birisinde, araştırmadaki AR büyüktür, ge küçüktür, Diğerinde ar küçüktür Ge büyüktür. Tarif ve kapsam çok önemli değildir. Önemli olan bir işletme için Ar-Ge’nin gerekli olup olmadığı, nasıl yapılacağı ve sonuçta ne elde edileceğidir.
Ar-Ge’de patent odaklı olunmalıdır. Çünkü Ar-Ge’nin veriminin ölçülmesinin en etkin iki yolu elde edilen finansal değerleri ve elde edilen patentleri ölçmektir. Türkiye’de yapılan Ar-Ge çalışmalarının ( benzer şekilde marka yatırımlarının) finansal olarak cirolara ve kârlara etkisi tam olarak ölçülememektedir. Bu hem kayıt dışının yaygın olmasından, hem de entelektüel sermaye ölçümlerinin yapılmamasındadır. Finansal getirinin ölçülmesinin en kestirme yolu sonuçta ne kadar para kazanıldığına bakılmasıdır. Ar-Ge verimini ölçmenin en önemli ikinci yolu sonuçta patent elde edilmesidir. Çünkü patent, elde edilen yeni ürün veya teknolojinin tapusudur. Eğer Ar-Ge çalışmaları yapılıyor, ama sonuçta patentli ürün, hizmet ve teknoloji elde edilmiyorsa büyük çoğunlukla yapılan çalışmalar boşa gitmiş demektir. İşte bu özelliğinden dolayı patent Ar-Ge çalışmalarında en kritik noktayı oluşturmaktadır. Eğer firmalar Ar-Ge çalışmalarından sonra patentli teknoloji, ürün, proses ve hatta hizmet geliştirirlerse büyük çoğunlukla finansal kazancı da garanti altına almış olurlar. Ama patent elde edilemiyorsa çoğunlukla finansal bir sonuç da elde edilemez.
Facebook Yorum
Yorum Yazın