Bir garip adam, anlaşılamamış, belki de anlatamamış (!)yok hayır anlattıkları, bazı aklı evvellere uymamış, kâh evirip çevirmiÅŸler, kâh ustaca sansürlemiÅŸler.
Kendi topraklarında bile anlaşılamamış bir dertli adam, Dr. Ali Şeriati (1933-1977)
Ä°ran’lı bir sosyolog. Rıza Åžah zamanında batı ile Ä°slâm arasında bir denge kurmaya çalışan ve modernleÅŸme uÄŸruna bir takım tavizlerin verildiÄŸi kafaları karıştıran sancılı deÄŸiÅŸim döneminin bir aydını.
Ä°slâm’ın gelenekçi yanı ile batının tüm gelenekleri dışlayan modernizmine karşın Müslüman toplumların içine düÅŸtükleri duruma, sosyolojik açıdan çeÅŸitli çözümler üretmeye çalışan bir düÅŸünür.
Paris Üniversitesi’ne giderek burada doktorasını yapan Åžeriati, batıyı yerinde tanımış, dönemin çeÅŸitli aydınlarından yararlanmış, meraklı ve ÅŸüpheci kiÅŸiliÄŸi sayesinde bir çok konudaki bilgi açlığını gidermeye çalışmış.
DoÄŸuya, batı kültürünü de bilen bir aydın gözüyle bakarken, kendi kültürünün açmazları, daha doÄŸrusu, açmaza yol açan problemli algısı ile yüzleÅŸmiÅŸ.
Bundan sonra tüm hayatı, eserleri, konferansları aslında hep bu ana tema üzerine yoÄŸunlaÅŸmış.
Kendini bulmak, öze dönmek gibi kavramları kullanırken, hangi “kendi” ve “öz” neydi, önce bunu keÅŸfetmek gereÄŸine vurgu yapmıştır. Ä°nsanın kendini tanımasının önemine de ÅŸu sözleriyle deÄŸinmiÅŸtir:
“Tanımadan, felsefeleri incelemeden, sanat hakkında hüküm vermeden, edebiyat hususunda görüÅŸ belirtmeden, hayatı, hatta dini ve felsefeyi tanımadan önce insanı tanımak gerek. Din, insanın kemali, kurtuluÅŸu ve hayat yoludur. Ä°nsanın en yüce ve en derin ihtiyaçlarının cevabıdır, ama dini tanımadan önce insanı tanımalıyız. EÄŸer insanı tanıyacak olursak, onun için en iyi dini de seçebiliriz. Onca öÄŸretiler ve ekoller arasında, çeÅŸitli ihtiyaçları olan bu insan denilen varlık için hangisinin daha uygun olduÄŸunu anlarız.”
Ona göre aynı zamanda kendi kültürüne dönmek/yaratmak batıyı reddetmek demek deÄŸildi. BaÅŸka kültürleri bilmek aslında kendini de daha iyi tanımaktı. Kendini yani insanı tanımadan kurulan medeniyetlerin, mutsuz insanlar yaratacağını vurgulamıştır.
Bir sosyolog olması, dönemin gelenek, görenek ve örfe ait olayları ile dini argümanlarının karıştırılmamasını bariz bir ÅŸekilde ortaya koyabilmesini saÄŸlamış.
Kadınlarla ilgili söylemleri, dönemi için ufuk açıcı ve geliÅŸmiÅŸ bir söylemdi. Konferanslarında kadın ve erkeÄŸin bir arada oturmasını istediÄŸi gibi, bazı eleÅŸtirilere de (kadınların saç tellerinin görünmesi gibi) aldırış etmemiÅŸtir. Ona göre kadın ve erkeÄŸin yaradılışından kaynaklanan farklılığın bir eÅŸitsizlik gibi algılanması yanlıştı ve her alanda kadın ve erkek yan yana toplumda yerini almalıydı.
Örtünmenin sosyolojik ve dönemsel bir olgu olduÄŸunu ölçülü örtünmenin esas alınması gerektiÄŸini her fırsatta dile getirmiÅŸ.
Ali Åžeriati, kırk yıl önce bu kadar cesur ÅŸeyler söylerken, bugünün Ä°ran’ın da kadınların giyim kuÅŸamları yüzünden tutuklanmaları nasıl da bir tezat oluÅŸturmakta. Ne yazık ki o günden bugüne din ÅŸekle kapatılmaktan kurtulamamış, bizim gibi demokrasi ile yönetilen ülkelerde bile, erkeÄŸin Müslüman kimliÄŸi, eÅŸinin giyim ÅŸekli ile özdeÅŸleÅŸmiÅŸtir. Açıktan söylenmese bile eÅŸi örtülü olmayan erkeÄŸin Müslümanlığı “eh” iÅŸtedir.
Salt ÅŸekilden ve ritüellerden oluÅŸan bir Ä°slâm, putlaÅŸtırılan “tanrı” algısı, korkutma ve pazarlığa dayalı ticari din anlayışı, asıl amaç olan ahlakın ötelenmesi, göstermelik ve gittikçe hem kendinden hem de dinden uzaklaÅŸan nesiller yetiÅŸmesine neden oldu. Åžekilcilik öylesine zihinleri iÅŸgal etmiÅŸ ki, gerçek günah ve sevaplar da hükmünü yitirir hale geldi.
Åžeriati’nin eÅŸi Puran Hanım, 2005’te verdiÄŸi bir röportajda, Ä°ran yönetimi hakkında bir takım fikirlerini söylüyor, eÅŸini ve yaptıklarını anlatıyordu. (Bunu da söylemeden geçemeyeceÄŸim, eÅŸinin eserlerinin Türkiye’de doÄŸru tercüme edilmediÄŸinden ÅŸikâyet ediyordu.)
Röportajı sonuna kadar okuyup, altındaki yorumlara göz attığımda, hayretler içinde kalmıştım. Puran Hanım’ın ne söylediÄŸiyle deÄŸil, örtüsüyle uÄŸraşıyorlardı. “Sen önce tesettüre uygun giyin de sonra konuÅŸ” gibi zavallıca yorumlar vardı. Ve bu yorumları yapanlar da üstelik kadınlardı.
Bu yorumlardan Ali Åžeriati’nin ne kadar anlaşıldığı yazık ki ortadaydı.
Bir dertli adam düÅŸünün, eÅŸine bir ev bile bırakamayan, ömrünü okumakla ve bir devrime adamakla geçiren, fikirleri yüzünden çeÅŸitli siyasi baskılara maruz kalan ve de bir gençlik düÅŸünün soru sormaktan korkan/ korkutulmuÅŸ ve okumaktan bile aciz olan.
Bazıları onu Humeyni Devrimi’nin babası olmakla suçladılarsa da onun yapmak istediÄŸi ÅŸey bu deÄŸil, zihniyette bir devrim yaratmaktı.
Ve aslında her çaÄŸda, devrimlerin, en zoru da buydu. O, soru sormayı öÄŸretmek istedi, dolayısıyla düÅŸünmeyi.
Bir çocuÄŸun tüm masumiyetiyle
“Allah babamdan büyük müdür ?” gibi basit ve yalın sorularla, her ÅŸeyin sorgulanıp, sorulabilmesini ve dindeki tahakkümü kaldırabilmeyi istedi.
“Evet, ben, düÅŸüncenizi ve imanınızı saran ateÅŸi size haber vermeye geldim. Åžunu söylemek için geldim: Neden dininiz ve imanınızın temelleri sarsıntıya uÄŸradı? Niçin onları korumanız bu kadar zorlaÅŸtı? Neden her an ve her yeni nesilde daha yalnız ve daha zayıf hale geliyorsunuz? Bu asrın düÅŸünce ve özünün saldırıları karşısında geri çekiliyor ve kendinizi acz içinde hissediyorsunuz! Bu asrın ve neslin ıslahı için duadan baÅŸka bir çare de aklınıza gelmiyor.”
Tabii ki, duayı ezberlemek kolaydı; oysa zor olan kendini bulmak, anlatılanı idrâk etmekti.
Ä°drâkın en zirve hali ise, insanın kendi sorularına, doÄŸru cevapları verebilmesi yani kendi kendisiyle konuÅŸabilmesiyle olaÄŸan bir hal.
Kur-an’da bir ayette ÅŸöyle bir cümle geçer: “Sen, Müslümanların ilkisin.”
Naçizane benim bu cümleden anladığım, merak et, sor, oku ve anla; ilk kez duyuyormuÅŸ gibi…
Müslümanlar, bugün bir medeniyet yaratamıyorsa belki de bunun nedeni, artık sormaktan vazgeçmeleridir.
Sormaktan vazgeçmek, sürüye dâhil olmak demektir; zira soru sormak, düÅŸünmektir.
Kısacık ömrüne çok ÅŸey sığdırmış ve sorular sormuÅŸ bir devrimci.
Dr. Ali Åžeriati.
Anlaşılamayan sevdalı bir adam.
“Müslümanları rahatsız etmesi” umuduyla…
Facebook Yorum
Yorum Yazın