Geçenlerde eylemlerini çok takdir ettiğim Genç Siviller bir grup kara cüppelinin yürüyüşüne karşı yine ilginç bir pankart asmıştı İstiklal Caddesi’ne. Pankart şu idi; “Anlarsın Ya Baro” bu pankart hemen akla eski (yaklaşık 2 yıl önceki) bir pankartı akla getirdi, “Darbeci Baro! Taksim’e Hoş Geldin” Bu pankart Taksim’in göbeğinde The Marmara’nın cephesine asılmıştır.
Namlusunu halka ve halkının seçtiği T.B.M.M.’ne çevirenlerle her türlü çetelerle işbirliği yapanlar kara cüppelerini giyip İstiklal Caddesi’nden Taksim’e doğru yürümüşlerdir. Bağımsız mahkemelerce tutuklanmış yer altı çetelerine özgürlük diye simsiyah yaratıkların Taksim’e doğru yürümesinden rahatsız olan bir avuç genç sivilin müthiş bir cesaret ve beceri ile The Marmara’ya astığı pankartı hatırladık.
Evet maalesef ülkemizde genel iktidar ve belediyeler halkın iradesinin tecelli ettiği yerler olmasına rağmen yarı resmi kurum hüviyetinde olan Barolar, Tabibler Odası, Mimar ve Mühendisler Odası gibi kuruluşlar maalesef halkın iradesinin tecelli ettiği yerler olamamıştır. Bunun bir çok sebebi vardır. Ancak en belirgin sebebi oda üyelerimizin seçimlere gitmemesidir. Muhafazakar, demokrat ve vatanperver üyelerin oda seçim sandığına gitmemeleri ve gidenlerinde yeterli organize olamamalarından dolayı eski yönetimlerin devamına engel olamamaktadır.
Hem mevcut oda yönetimlerine karşı olacaksınız hem de seçim sandığına gitmeyeceksiniz. O zaman odalarda eskiden beri yan gelip yatan, darbeci, azınlık kafalar hüküm sürmeye devam edecektir.
Gerek doktorların, gerek hukukçuların gerekse Mimar-Mühendisler Odalarında muhafazakar-demokrat ve vatanperver üyelerin birlikte hareket etmeleri gerekmektedir.
Kendileri inkar etse de odaların çoğu yönetim olarak darbe yanlıları, çete sevdalıları, cuntasever ve aşırı militanların elindedir.
Konuştuklarında, önüne her mikrofon geldiğindeki konuşmalarına dikkat edin. Ağızlarını ilk açtıklarında inançlı insanlara kin kustuklarını görüp okuyacaksınız. Devlet dairelerine inançlı insanların dolduklarını (onlar bunu tarikat ve cemaat mensupları diyorlar – sanki tarikat ve cemaat mensupları bu ülkenin insanları değil uzaydan gelmişler) söylerler. Bunlar inançlı insanların asla bir yere gelmesini istemezler. Kuran’da buna Ali İmran süresinde de işaret etmiştir.
“Baksana, öfkeleri ağızlarından taşmaktadır; sinelerinin gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz, sizlere ayetleri açıkça bildirdik.” (Ali İmran-118)
Bu odaların birde istemezükçü tavırları vardır. Mesela bunlar her türlü yeniliğe, modernleşmeye karşıdırlar. Hidroelektrik santrallere karşıdırlar. Nükleer enejiye karşıdırlar. 3ncü boğaz köprüsüne karşıdırlar.
Bunlara sormak lazım 2010 yılında %9,2 büyüyen ve 2023 yılına kadar 400 milyar kW saat enerjiye ihtiyacı olan bir Türkiye, enerji ihtiyacını nereden karşılayacaktır. Zaten şu anki 200 milyar kW saat enerji ihtiyacının %72’sini ithal ediyoruz. 400 milyar kW enerji’yi kendimiz üretemez isek bu kafa ile %90 yurt dışına mahkum kalacağız.
Bu bazı dinazor odaların militanca konuşmalarını, eylemlerini dinlersek iyice bağımlı hale geleceğiz.
İşte bu yüzden bu darbeci, cuntacı ve kelaynak yönetimlerin bir an önce sandıkta devrilip yerine demokrat, ilerici muhafazakar yönetimlerin seçim sonucunda gelmeleri gerekmektedir.
Facebook Yorum
Yorum Yazın