Allah’ın
“Hirâ
Hasret
Hatice!...
Hatice, Hira yokuşunu tırmanırken, dağın zirvesinde semâvi konuklar vardı. Resulün incisi Hatice, Muhammedî bir aşk ile yokuşu çıkıyordu. Cebrail, Sevgili’ye seslendi:
“Yâ Resulallah” dedi. “İşte şu uzakta görünen Hatice’dir. Sana geliyor. Yanında bir kap, içinde yiyecek var.”
Güzeller güzeli o yöne sevgiyle baktı. Cebrail devam etti: “Hatice yanına geldiği zaman Rabbinden ve benden ona selam söyle! Cennette inciden oyulmuş yek pare bir sarayla müjdele!” * Bu müjdeyi bir an evvel vermek için, kalktı, yalçın doruğun eteklerine indi. Hatice efendisini görünce saygı içinde ürperdi:
“Yâ Resulallah! Neden buralara kadar zahmet ettiniz?”
“Selamun aleyküm ey can güneşim!”
“Aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatühü.”
Sıra müjdeye gelmişti…
Cebrail’in cennet müjdesi yeryüzünde kaç kadına nasip olurdu? Selam büyük yerdendi. Yüceler yücesi Rabbinden selam alan kadın, hayâdan iki büklüm oldu. Utandı. Sevinç, mahcubiyet, şaşkınlık, içinde ne yapacağını bilemedi. Tabii bir vakar içinde karşılık verdi. Derin ilmiyle anlamıştı ki, Allah’ın selamına selamla karşılık verilmez. Kulluğu konuşturmalıydı. Sahip olduğu erdemler hazinesinden inciler toplayarak sundu Vahyin Sultanına:
“Selam O’dur Yâ Resulallah!” dedi. “Selam Ondandır. Allah’ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun! Şeytan dışında selamı işiten herkese selam olsun. Ve selam Cebrail’in üzerine olsun.”
Onun bu özel selamı, hayat boyu sarf ettiği sözler zincirinin orta yerine bir elmas taş gibi asıldı. “ . . . AŞK’ın kutbu Hz. Hatice’yi tanımak ve anlamaya çalışmak Efendimize vefânın bir gereğidir. Zira Allah Resulü (sav) hakkında buyuruyor ki:
“Ey Hatice, Allah senin varlığınla günde kaç defa meleklerine karşı iftihar etmektedir.”
Sevgilinin Sevgilisine Sevgili olmak, onun sevgisiyle rızıklandırıldığını beyan eden Nebi’nin incisi olmak hasebiyle bu sıfatları anlamaya çalışmak, bu asırda kadınımıza düşen başlıca vazifelerden biri olmalı. Yönünü tamamen batıya ve batıla çevirenlerden olmamak için, asrın nimetleri içinde şükürsüzce yüzenlerden olmamak için, dünyevileşen kalpler arasında dik durabilmek için, yenilenme cehdiyle yenilenip, yaşatma idealiyle yaşayabilmek için, Veda Hutbesinde dahi, kadına sahip çıkan Sevgilinin şefaatine mazhar olabilmek için, ayaklarınıza cenneti seren Rabbül alemine hakkıyla kul olabilmek için birbirimizi sevme vaktidir… Vakit o vakittir… O’nun bize sahip çıktığı, emanet ettiği gibi, biz O’nun emanetlerine ne kadar sahip çıkıyor, ne kadar ihtimam gösteriyoruz (!)…
Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav) “Veda Hutbesi”nde hanımlar için: “Onlar sizin nezdinizde emanettir.” buyurur. Onlara karşı söylenecek her türlü çirkin söz, yapılacak her türlü çirkin muamele, çirkin tavır ve hâl ise emanete hıyanettir. O halde insan, doğru dürüst düşünmeli, doğru dürüst davranmalı ve emanetullaha hıyanet etmemelidir…
“Kadın, erkeğin gelincik çiçeğidir” buyuruyorlar Peygamber Efendimiz (sav). Naif ve kırılgan gövdesiyle, rüzgara, yağmura direnen bu çiçekle kadının kendi doğasındaki gücünü, rengiyle ve duruşuyla zarafetini ve estetiğini ortaya koymuş. Peki biz bu iltifata ne kadar mazhar olabildik?
Bugün hanımların birinci görevi, ailesini Allah’ın emrettiği şekilde muhafaza etmek ve mü’min bir neslin yetişmesi için gayret göstermektir… İkinci görevi de daima nezaket, zarafet ve güler yüzüyle İslam şahsiyet ve vakarını temsil edebilmektir. Zira Saliha bir kadın, toplumun gerçek mimarıdır.
Toplumu inşa edecek kadın misyonunu ne kadar taşıdığımız, yetiştirdiğimiz evlatlarımızla doğru orantılıdır. Kendisine faydası olmayanın, elbette kimseye faydası olamayacaktır. Kadına müjdelenen cennet, bir bedelin, gayretin, emeğin ve sorumluluğun neticesidir. Kadını, meleklerden daha ulvî yapan ve onu eşsiz bir elmas hâline getiren, onun iç derinliği, iffet ve vakarıdır. Bunları kazandıran da imanın debisidir.
İmân ettik deyip kurtulacağımızı zannediyorsak, kendimize ihanet, nefsimize hizmet içinde olduğumuz âşikâr. Kalbimizden sevgiyi çalıp, aşkı aldıklarında yerine dünyayı koyarken sinek kanadı kadar değeri olmayan bu dünya, kalbimize girecek kadar değeri nasıl kazandı?
“Önce sözü söyleyeyim özüme / Yoksa kalpten kalbe gitmez kurbanım” dizeleriyle nefsime olan şikayetim, gönlüme olan kifayetsizliğim ne zaman biter bilmem!...
Velhasıl kelâm, her insanın ömründe bir Hirâ’sı, bir de aşk ile su getiren Hatice’si olmalı… Ahir zaman ümmetleri olarak Hz. Hatice'yi daha ince eleklerden geçirerek tanımak ve modellemek durumundayız.
Günümüz insanının yılgın, depresif ve mutsuz şablonu onu tanımanın ne kadar önemli olduğunu bize bildiriyor. Mutsuz evliliklerinin çaresiz bireyleri evlilikte rol model olmuş •Hz. Peygamberi ve ilk eşi Hz. Haticeyi daha yakından incelemelidir. Zira günümüz müslümanı için harika prototipler çizmiş Hz. Hatice validemizin hayatında herkese ayrılmış hisseler vardır.
Rabbim, Hz. Hatice validemizi hakkıyla tanımayı, yolundan gitmeyi ve geriye bıraktığı değerleri yaşatmayı, ahirette ise şefaatini cümlemize nasip etsin inşaAllah… 'Hz. Hatice sevdalısı' bir gönülden baki selamlar
Facebook Yorum
Yorum Yazın