Muhammed Deniz GENİŞ

Muhammed Deniz GENİŞ

Mail: yazarlar28@teknikelektrik.com

Allah'ın Emri Oruç

Oruç kelimesinin Arapça karşılığı Savm’dır.  Kelimenin kökü “S-V-M” olup sözlük manası; bir şeyden sakınmak, uzak durmak, imtina etmek, kişinin kendini tutması ve engellemesi anlamlarına gelir. Istılahı manası ise; her senenin ramazan Ay’ında sınırları belirlenmiş vakitlerde yemeden, içmeden ve cinsi münasebetten, Allah’ın rızasını umarak kendini engellemesidir. 

İnanan insanlara Allah’ın bir emri olarak bize farz kılınan bu ibadet esasen bir arınma, maneviyatın yüceltilmesi, maddi ve manevi pisliklerden temizlenmesi için bir fırsattır. Bizi yoktan var edip yaratıcımıza bir şükür olarak ahdedebileceğimiz oruç, müminlerin rablerine karşı imtihan edilecekleri, sabırlarının tartılacağı ve değerlendirileceği, çetin bir sınavdır. Önceki ümmetlere de farz olan bu ibadetler ile ilgili cenabı Allah bizlere şöyle emrediyor!   

“Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” Bakara – 2/183

Allah’ın indirdiği ve emrettiği dinin sembollerindendir ki İslam’ın beş temel esaslarından biri olarak hadislerde zikredilmiştir. Korunmak bizim için ve bizim lehimizedir. Yoksa! (haşa) cenabı Allah’ın bizlerin aç kalmasına ihtiyacı yoktur. O uludur, yücedir ve her şeyden münezzehtir. O Allah ki, hâkimiyetinin insanların üzerinde 

tecelli etmesi, rububiyet ve otoritesinin insanlar tarafından kabullenilmesini görmek ister. Tıpkı namazı emrettiği gibi; “Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.” Taha-20/14 İşte aynı değeri, aynı hassasiyeti, kulluk ibadeti olan oruç için gösterilmesi gerekiyor. Çünkü emir, aynı yerden ve tek merciden gelmiştir. 

 “Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”  Bakara – 2/184

 “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.” Bakara – 2/185

Vurgu Kur’an’ı Kerim’edir. Yol gösterici, aydınlatıcı, pis olanı temizden ayıran, cennetin müjdecisi ve cehennemin korkutucusu olan Kur’an’adır. Ki bu Kur’an indirildiği ay ramazan ve kadir gecesidir. 

Evet, öyleyse bu Kur’an’a nasıl hürmet etmeli veya nasıl okumalıyız? Kur’an yüksek yerlere konularak, bel üstünde tutularak ona hürmet gösterilmez! Veya o’nun mesajını, anlamını bilmeden güzel ve yüksek sesle okumakla hakkı ödenmiş olmaz! Peki, ya ne yapmalıyız? Ülkemizde yapılan Arapça (mukabele) okumalara, bir ilave yapılıp bir de kendi dilimizle cenabı Allah, bizden ne istiyor veya ne diyor diye anlamaya ve uymaya çalışarak bir okuma yapılması lazım… Anlaşılamayan kitaptan nasıl istifade edilsin ki, Kur’an bir sevapmatik değildir. Sevap ancak Kur’an’ın men ettiği haramlardan uzaklaşıp, emir buyurduğu ibadet ve davranışların yapılmasıyla sevap umulur ve kazanılır. Ölülere değil, dirilere okunan bir kitaptır. Onun için Yasin suresi 36/69 ve 70 ayetler de Kur’an’ı Kerimin bir şiir kitabı olmadığını, dirilere gönderilen bir öğüt kitabı olduğu yazılıdır.  Ne olur gelin bu yıl bu kitabın hakkını verelim… Yaptıklarımızdan Allah’a sığınıp tövbe edelim ve bu çağrıya kulak verelim. Bakınız Allah, davetini bizlere nasıl yapıyor..! 

“Kullarım sana Beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip Bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar.” Bakara – 2/186

 “Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük 

ettiğinizi bildi ve tövbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah ayetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar.”  Bakara – 2/187

Okuduğunuz ayetlerden ramazan ayının orucu, nasıl tutulması gerektiğini anlatan ilmi-hali ve fıkhi bilgilerde var. Zaten anlaşılmayan bir şey yok sanırım.. Biz, ramazan, oruç ve ibadet mesajını manevi boyutundan bahsetmek istedik. Son olarak kurtuluşa erenlerin kimler olduğunu sayarken rabbim, o oruç tutan kimseleri de zikrediyor. Dinimizin olmazsa olmazların arasında, orucun da var olduğunu unutmamamız gerektiğinin altını çizelim. 

 “Doğrusu erkek ve kadın Müslümanlar, erkek ve kadın müminler, boyun eğen erkekler ve kadınlar, doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, gönülden bağlanan erkekler ve kadınlar, sadaka veren erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, Allah’ı çok anan erkekler ve kadınlar, işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır.” Ahzab – 33/35

NE MUTLU, BEN ORUCUM DİYENLERE! 

 

Bu ramazanın bizler için gerçek bir kurtuluş vesilesi ve Kur’an Kerim Ay’ı olması temennisiyle sizleri oruçla karşılıyor ve selamlıyorum

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar