Hazreti Şems'i, konuşup nasihat etmesi için bir meclise davet etmişler. Hazret, meclise girer girmez kapı eşiğine oturmuş. Kendisini başköşeye davet edenlere de şu cevabı vermiş; "Adam adamsa oturduğu her yer başköşe olur ona! Adam adam değilse, köşe bile eşik olur ona! "
Ne güzel anlatmış şu kısacık hikâye insanı, değil mi dostlar?
Neler neler içermiyor ki bu satırlar… Başkaları için yaşar, başkalarından medet umar ve kendimiz olamaz duruma geldiğimiz şu dönemlerde insanın kıyafeti, mevkii, duruş pozları değil de kişiliği ile adam olacağını insanın yüzüne vuruyor sanki.
“Senin sevindiğin şeylerden, senden evvel çok kimse mutlu oldu; fakat sonunda her şey yel gibi geçti, gitti. O şey seni de bırakır, gönül koyma. O, senden ayrılmadan evvel, sen ondan vazgeçmeye çalış.” demiş Rumî yani Hz. Mevlana.
Bu iki okyanusun sözlerinden ben tek bir şey anlıyorum. Belki şu anki ruh halimden bu anladığım şey ama öyle işte… İnsan sadece kendisine dönünce mutluluğu buluyor aslında. Kimsenin onu mutlu etmesini beklemeden, ummadan, talep etmeden, karşılık beklemeden mutlu. Peki, nasıl olacak bu? Zamanla… Zaman içinde olgunlaşarak yani kırılarak, ağlayarak, üzülerek, bazen ah ederek bazen isyan ederek… sonra gün gelecek durularak ve vazgeçerek… Vazgeçtiğin andır aslında bulduğun an. Vazgeçişler aslında varıştır.
Ve Sunay Akın’ın sözleri ile bitireyim yazımı: “Ne garip şey şu mutluluk! Gitti mi gider, çağırsan gelmez, gelse de kalmaz, kalsa da yetmez!”
Arının dostlar, arındıkça mucizevi bir ilaç gibi temizlenecek ruhunuz…
Sevgiyle, sağlıcakla ve umut dolu yarınlarla tekrar buluşmak üzere…
Facebook Yorum
Yorum Yazın