ACI HAYAT

Yazımın başlığını görüp sakın Osman Sınav’ın Show Tv’ de oynayan popüler dizisinden bahsedeceğimi zannetmeyin. Yada Türkan Şoray’ın ilk meşhur olduğu Metin Erksan’ın 1962’de çevirdiği Ayhan Işık’la oynadığı Acı Hayat(siyah-Beyaz) filmini de anlatacağımı zannetmeyin. Ben 1974-1976’dan beri yani gözümle gördüğüm ve yaşadığım Türkiye’nin siyasi ve iktisadi yaşamını anlatmaya çalışacağım.
1974-1976 yılları yani Kıbrıs ambargosunu yediğimiz yıllardı. Bide bunu rahmetli Kral Faysal’ın batıya kafa tutması ile petrol krizi baş göstermiş ve Dünya ile Türkiye kan ağlıyordu. Sonra 1977-1978’de MC (Milliyetçi Cephe) hükümetleri ve 1979’da 13 başlı Ecevit hükümetleri kuruldu. Ve tüp kuyrukları, gaz kuyrukları hatta bizim sektörde ampül kuyrukları başlamıştı. Tam bunlar geçecek derken Rahmetli Turgut Özal’ın başında olduğu 24 Ocak 1980 kararları çıktı ve yeni bir kriz daha başlamış oldu.
12 Eylül 1980’e dayandığımızda darbe gerçekleşti. Ve üç yıl 6 Kasım 1983’e kadar Türkiye’de adeta çivi çakılmadı. Yani 3 yıl daha kriz. 3 yıl daha ekonomide Acı Hayat.
6 Kasım 1983 ile 1988 arası 1.Özal hükümeti zamanında biraz rahatlama ve 1990’da Kuveyt’in işgali ve daha öncesinde yer alan Maden işçileri grevi sonrası verilen % 110’luk işçilere verilen zamlar esnasında yaşanan krizler, bu kadar zammı vermeyin diyen Turgut Özal’a Çankaya’nın şişmanı işçilerin düşmanı denildiği günler. Hatırlar mısınız Turgut Özal o sırada Cumhurbaşkanı idi. Ve “Bu kadar zam verirseniz iki-üç yıla kalmaz ekonomi patlar demişti” ve O günler Turgut Özal’ı işçi düşmanlığı ile suçlayıp iktidara gelenler 5 Nisan 1994’de ekonomiyi patlatıp birkaç günde % 150 Devalüasyona sebep oldular. Evet Türkiye’nin “Acı Hayat’ı” devam ediyordu. Türkiye siyasi ve ekonomik hayatındaki acılıklar 1994’de de bitmiyordu. 1995-1996’da iktidara gelmeye başlayan Refah-yol hareketi (mayıs 1996) 2 yılda ekonomiyi rayına sokmuş ve Türkiye cumhuriyeti tarihinin tek ‘denk bütçeli’ ekonomisini oluşturmuştur. Ama bu seferde 28 şubat 1997’de sincan’da tanklar yürümüş ve demokrasiye dolayısı ile ekonomiye balans ayarı yapılmıştı. 1998’de yaşanan Global ve Rusya krizi, 1999’daki körfez depremi ve yine kriz.
Ve Kasım 2000’de Demirbank’ın battığı banklar krizi ile onun tetiklediği 21 Şubat 2001’ deki
Anayasa kitapçığının Bülent Ecevit’e fırlatılması ile başlayan büyük kriz. Bu kriz tüm krizlerin en kötüsü idi. 2002 3 Kasım’ında Ak Parti iktidarının gelmesi ile bitti. Şimdilik 5 seneye yaklaşan bir dönemde her şey normal gibi gidiyor. Ama benim şu kısa ömrümde gördüğüm bu kaçıncı kriz beklentisi. Şimdi herkes soruyor yeni kriz ne zaman? Tabiî ki temenni ettiğimiz yok. Bizim gibi orta halk tabakası bunlardan fazla anlamaz. Ama ortalama 7 yılda bir tek benim ülkemde kriz olur. Şubat 2001’den beri 6 yıl geçti. Cumhurbaşkanlığı seçimleri Nisan’da kazasız belasız atlatılırsa( ki temennimiz herkesi rahatlatan bir seçim ve sonucudur) sonbahar gibi yapılacak olan “ilk defa vaktinde seçim” bunun altını çizerek söylüyorum. “ilk defa vaktinde seçim”...
Ve bunu sağlayanların yine tek başına-işbaşına gelmeleri halinde krizsiz bir yedinci yıla girmiş olacağız.
Ben hayatımda ilk defa vaktinde yapılan bir seçim yaşayacağım. Bu vaktindeki seçim inşallah ekonomik krizin olmadığı bir dönemi bize getirir. Bu iktidar zamanında bir çok ilk yaşadık. İlk defa tek haneli enflasyon –ilk defa dövizde ve ekonomide istikrar ve diliyoruz ilk defa krizsiz bir 7 yıl…
Belki de bu seçimler Türkiye siyasi ve ekonomik hayatının acısının bittiği seçimler olur. Yada klasikleşmiş yeni bir ekonomik krizi tetikler.

mustafa@teknikelektrik.com