Atilla YEĞİN

Atilla YEĞİN

Mail: atilla@teknikelektrik.com

864 Rakımlı Tepeden 1071 Rakımlı Tepeye

Son on yılda bize mi öyle geliyor zaman mı hızla akıyor? Olaylarda hızlı gelişiyor. Ben bu ay sizlere gündemde olan yerel seçimleri yazmayacağım seçimler oldu bitti halkımız yüksek ferasetiyle söylenmesi gerekeni söyledi her şeye rağmen. Bu ay önümüzdeki Ağustosta gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bahsedeceğim.

Biliyorsunuz bizde Cumhurbaşkanlığı seçimleri hep sancılı ve entrikalı geçer. Hep yazılır çizilir 864 rakımlı tepe rüzgarlıdır ve çok kişiyi oraya çıkaramadan uçurmuştur. 864 rakımlı tepe demişken aslında Çankaya Köşkü’nün olduğu arazinin bu rakımda olmadığı daha yüksek olduğu tespit edildi. İşte kim ne amaçla 864 rakım demiş bilmem ama devletimiz rakımın 1071 metre olduğunu tescilledi. İşte bu anlamlı ve önemli bir açıklama sembollerin ve simgelerin anlam ifade ettiğini daha önceki yazılarımda sizlerle paylaşmıştım.
İstanbul’a yapılacak üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim isminin verilmesi ve Çankaya rakımının 1071 metre olarak bildirmesi  devletin istikametini bizlere açıkça gösteriyor.

Tabi önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminin diğer seçimlerden ayrılan başka bir tarafıda Cumhurbaşkanının halkın oyları ile seçilecek olması. Buda seçilen Cumhurbaşkanını bugüne kadar seçilenlerden daha güçlü ve farklı kılacak. Aslında yasalar bunu elvermese de bu sistemle parlamenterizmden başkanlık sitemine doğru evrildiğimizi görüyor olmalıyız. Zaten bizim batıdan ithal ettiğimiz devlet yönetme sistemi içinde ana doktirin olan kuvvetler ayrılığı prensibinin Montesquieu’nun 18.yüzyılda ‘Kanunların  Ruhu’ çalışmasında Avrupa’nın feodal yönetim geçmişini göz önüne alarak kötü yönetilen ülkeler için ’’sürekli heyecanlı bir ruh halinde yaşıyan bu ulus tutkuları tarafından yöneten yöneticilerin güç zehirlenmesi yaşaması nedeni ile gücün güçle durdurulması ve toplumun ortak çıkarları doğrultusunda davranmasını mümkün kılacak‘ diye ortaya koyarken. Bizde batı demokrasisinin büyülü ifadesi kuvvetler ayrılığı ile kısaca devlet organları olan yasama, yürütme, yargı güçlerinin birbirinden ayrılmış olan devlet yönetme sistemini aldık özümsedik. Devleti yöneten bu kuvvetlerin bugüne kadar toplumun ortak çıkarlarından ziyade belli bir yöneten mutlu azınlığın heva ve istekleriyle bugüne kadar geldi. İşte Türkiye önüne her yüzyılda bir çıkan böyle mi devam edeceğiz kavşağıyla karşı karşıya. Karar vereceğiz köprü ülkemi olacağız yoksa kendi politikalarını kendi belirleyen bölgesinde güç sahibi mihver ülkemi olacağız? Osmanlı denince herkes Şeyh  Edebali’den bahseder hep birde ismi fazla bilinmese de Anodolu dervişlerinden Kumral Abdal’ın yaşadığı olay üzerine bir hikaye anlatılır. Hikayede Ertuğrul Beyle Keşiş Dağı (Bugünkü Uludağ) bölgesinde bir savaş sırasında bulunurken Kumral Abdal Ertuğrul Bey’in başının üzerinde bir kartalın kanat gerdiğini görmüş ve bunun üzerine ‘’Bu parlak istikbalin hayırlı müjdesidir. Nam ve şanın bir kartal gibi yükselecek. Maşrıktan (Gün doğumundan) Mağribe (Gün batımına) bütün dağlar ve denizler neslinin eline geçecek’’ demişti. Bizde meşhur atasözü vardır ‘’Ölüm hak,miras helal’’. Kumral Abdal’dan aktarılanla bu coğrafya bizim dede mirasımız kimse alamazsın diyemeyeceği için mirasına sahip çıkan lider arıyoruz.

Sonuç olarak meseleye Cumhurbaşkanlığıyla girmiştik işte bizi gelecek yüzyıla kartalın kanatlarına uçuracak yeni lidere halkımız onay verecek bekleyip göreceğiz. Yazımızı Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın meşhur şiirinden şu dörtlükle bitirelim.
 
‘’Hak şerleri hayr eyler
Ârif anı seyreyler
Zan etme ki gayreyler
Mevlâ görelim neyler. Neylerse güzel eyler ‘’


Rabbim yâr ve yardımcımız olsun. Hayırlı işler dileği ile.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar