“8nci cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’ı seçtirmeyiz, istemezük diyenlerin eline ne geçti ise Erdoğan veya Gül’ü istemezük diyenlerin de eline o geçecek” demiştim. Gerçekten de millet iradesi tescil etmiş ve T.B.M.M. yani milletin iradesi Sayın Abdullah Gül’ü 11nci cumhurbaşkanı seçmişti.
7 Nisan – 18 Nisan arası yurtdışında idim bir vesile ile. Bu yazımı da dönüşte 19 Nisan’da yazıyorum. Muhtemelen siz bu satırları okurken 12nci cumhurbaşkanı adayımız belli olmayacak ama ben bir konuda ısrarlıyım. Bu sefer ki cumhurbaşkanlığı seçimleri 29 Ekim 1923 yani 91 yıllık cumhurbaşkanlığı seçimlerinin içerisinde en önemlisidir. Zira tüm cumhurbaşkanlığı seçimleri T.B.M.M.’de yapılmıştır.
Zinde güçlerin (demokrasi dışı güçlerin özellikle ilk yedisinde direk) etkisi olmuştur. Fakat ilk defa halkımız doğrudan cumhurbaşkanını seçecektir. Ve o cumhurbaşkanı halkın, milletin gönlündeki aslan olacaktır. Milli iradenin aslanı cumhurbaşkanı olduğunda ise tıpkı Fransa Cumhurbaşkanları gibi adeta yarı devlet başkanı olacaktır. Halkımızın da 30 Mart’daki temayülü bu yönde olmuştur.
Ben konuyu biraz da burda başka bir noktaya getirmek istiyorum.
Ben yurt dışında iken biraz daha ısınmış siyasetin gündemi..Bilhassa Ak Parti gurubunda Sayın Başbakan’ın gerek milletvekilleri ile gerekse diğer il, ilçe başkanları ile istişarelerinden sonra Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile alakalı daha sık yorumlar yapılmakta gördüğüm kadarı ile. Burada zaten 12nci Cumhurbaşkanlığı için iki isim ön planda idi. Parlamenter sistemimizin geçer akçe olmasından dolayı sayın Erdoğan’ın icranın başını bırakmaması gerektiği ve Sayın Abdullah Gül ile yola devam etmesi gerekliliği ya da halkımızın ve tüm siyasetimizin isteği gerçekleşmeli ve gönüllerin lideri Erdoğan halkımızın kahır ekseriyetinin oyları ile Cumhurbaşkanı seçilebilmesidir. Başka da bir meşru alternatif gözükmemektedir. Bu arada Sayın Abdullah Gül’ün şayet cumhurbaşkanlığından inmesi sonucu konumu merak edilmekte idi. Dün Sayın Cumhurbaşkanımızın Kütahya da yaptığı bir açıklama akıllara bir çok soru ya da ihtimal getirdi..'' siyaseti düşünmüyorum '' diyince Sayın Gül artık farklı senaryolar da gündeme geldi.. Bu arada Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ü adeta itibarsızlaştırmaya çalışan bazı yazı ve yorumlar duymakta görmekteyiz. Ben Sayın Gül’ün davasına ihanet edecek hiç bir işaretini şahsen görmedim tesbit etmedim.. Hükümetimizi ve Sayın Başbakanımızı zorda bırakacak bir vetosu, uygulaması olmamıştır. Tüm temel konularda beraber hareket etmişlerdir. Kardeşlik hukukunu zedeleyecek bir icraatları olmamıştır. Yine beraber oturup karar kılacaklardır. En azından bu güne kadar ki olan durum böyledir. Gaybı Allah bilir. Ben tersi bir uygulama olmadıkça da Sayın Abdullah Gül’ün aleyhine yazılara yorumlara itibar edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Abdullah Gül bu davanın bu camianın bir ferdi evladıdır. O kadar kolay olmamalıdır adam harcamak.. Bekleyelim Görelim, memleketimiz için en hayırlı sonuçlara ulaştıracaktır bu ikilinin vereceği kararlar; Tıpkı 3 Kasım 2002’de Başbakanlığın Sayın Gül’e verdirildiği gibi, 2003’de Erdoğan’a Başbakanlığın devredildiği gibi. 2007 de kendisi çıkacakken köşke eli ile Sayın Erdoğan’ın Sayın Gül’ü çıkarması gibi. Erdoğan Gül ikilisi en iyi kararı vereceklerdir. Burada sevinilmesi gereken durum Türkiye’nin zirveleri için bizim camialarımızın evlatlarının sadece isimlerinin geçmesidir. Türkiye’yi doğru insanlar yönetiyor yıllardır. Bu gelenek devam etmeli.
Facebook Yorum
Yorum Yazın