Geçtiğimiz günlerde hem ekonomimizi hem de piyasamız ve Elektrik Sektörünü ilgilendirecek iki devlet adamından açıklamalar geldi. Aslında açıklamaların direk kendi piyasamız yani Elektrik Sektörü ile alakası yoktu. Ancak Sektörümüz ve piyasalarımızda Türkiye Ekonomisinin bir parçası olduğu için yani hepimiz aynı gemi içerisinde olduğumuzdan piyasalarımızı alakadar etmemesi mümkün değil zaten. Bunlardan birincisi tabii ki Maliye ve Hazine Bakanımız Sayın Berat Albayrak’tan gelmişti. Sayın Bakan Albayrak 2019 ile alakalı plan program ve öngörüleri anlatırken Mali Disiplinden kesinlikle taviz vermeyeceklerini, sıkı para politikaları ile tasarrufa devam edeceklerini söyledi. Bu açıklama en yetkili resmi ağızdan geldiği için hepimizi yani ekonominin bir parçası olan tüm sektör ve piyasalarımızı ilgilendiriyordu. Zira sıkı para politikası demek paranın piyasada daha az olması geçtiğimiz yıllara oranla yüksek saymakta sakınca görmeyeceğimiz faizlerin devam edeceği anlamını taşıyordu. Evet, faizler düşecek hatta 2 puanla başladı bile. Ama en azından geçtiğimiz yıl, hatta Temmuz öncesi rakamlara inebilmesi, en azından bu kış, hatta yaza kadar gözükmüyor diyebiliriz.
Faizlerin yüksek olması İnşaat Sektörünün yavaşlamasına sebep olmuştu. İnşaat Sektörü lokomotifi olduğu tüm yan sektörlerin olduğu gibi piyasamızın ve elektrik sektörünün de başat müessir çatı sektörüdür. İnşaat nezle olsa ona bağlı sektörler başta da bizim Elektrik Sektörü ağır hasta yatalak oluruz.
Sayın Bakan Albayrak’ ın bu açıklamalarının daha değerlendirilmesini tam yapamadan yine üst düzey bir devlet yetkilimiz olan Türkiye Cumhuriyetinin son Başbakanı ve şu an ki TBMM Başkanımız Sayın Binali Yıldırım’dan bir açıklama geldi. Sayın Yıldırım’ın en temel özelliği piyasaların içerisinde olan Reel tüm sektörleri takip eden ve ülkemizi başında olduğu Bakanlıkları adeta bir iş adamı tüccar gibi yönetmesidir. Bu yüzden kendisi Türkiye Cumhuriyetinin en başarılı icracı bakanı kabul edilir. Aldığı her işi bihakkın yerine getirmesi ile meşhurdur. Piyasalarla her daim iç içedir. Sayın Binali Yıldırım ekonomi ve piyasaları çok iyi bilen bir siyasetçi olarak ‘’ Kış aylarının bilhassa Mahalli Seçimlerinde icra edileceği 31 Mart a kadar çok zor geçeceğini ve paranın piyasalarda daha az bulunacağını ima eden zımni açıklamalarda bulundu… Biz gerek Maliye ve Hazine Bakanımızın gerekse TBMM Başkanımızın bu açıklamalarını ciddiye almalıyız. Bu açıklamaların en çok tesir edeceği sektörlerdendir Elektrik Piyasası.
Geçtiğimiz on yıllarda yaşadığımız sıkıntıları en asgarisi ile atlatmak istiyorsak bu açıklamaları ciddiye alıp değerlendirmemiz ve gereklerini tatbik etmemiz lüzum eder. Geçtiğimiz son iki sayımızda yani 2 aydır başyazılarımızda üzerinde acizane durduğumuz “Ticarette Riskli Günler”i yaşamaya devam ediyoruz. Önümüzde ki bilhassa üç ay yani Ocak, Şubat ve Mart ayları ( zira Mart sonunda sadece Kış bitmiyor seçim de bitmiş oluyor ) çok daha sert ve risk dolu geçecek. Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık ayları bir senenin en fazla iş yapılan aylarıdır. Yılın bu son dört ayında yapılan cirolar çoğu zaman yılın ilk sekiz ayına eş değer hatta bazen fazla dahi olmaktadır. Yani ülkemizde bu son dört ay en çok ciro yapılan aylardır. Hedeflerin tutturulması Kotaların doldurulması daha çok bu dört ay da tercih edilir. Mevsim de buna müsaitlik sağlar. Öyle ise bu son dört ayda bile işlerin düşüklüğünden piyasaların durgun ve riskli olduğundan bahseden haklı olarak yakınan biz elektrik, ticaret ve sanayi ehlini, çok daha zor bir üç hatta dört ay beklemektedir. Çünkü; Devletin, bürokrasinin, belediyelerin, 31 Mart atlatılana kadar para harcamayacağı sıkı para politikasının devam edeceği en yetkili ağızlarla ifade edilmiştir. Öyle ise biz de ayağımızı yorganlarımıza göre uzatmaya devam edeceğiz. Daha önce yaptığımız riskli işleri sonlandırmış olmakla birlikte bunların neticeleri henüz tamamı ile görülmemiştir. Daha çok sürpriz batak ve konkordatolarla karşılaşabiliriz. Neredeyse her ay yazdığımız gibi sermayemizin üstünde asla ticarete hevesli olmamalıyız. Çok mal satıp piyasada raf payımızı yükselteceğiz diye (bunu özellikle üreticilerimize arz etmek isterim) riskli ve doldur boşalt satışlara ağırlık vermemeliyiz. Bırakın ağırlığı, tamamen kaçmalıyız. Geri dönüşü peşin olan İhracata, bilhassa Afrika Kıtasına yönelmeliyiz. Geçtiğimiz ay da yazdığımız gibi koca bir kıta bizi beklemektedir. Burada birbirimizi yiyeceğimize dış pazarlara satışın üzerinde durmaya devam etmeliyiz. Sektörümüzün içerisinde ki bir arkadaşınız olarak en başta kendim olmak üzere bunları meslektaşlarımızla paylaşmayı bir borç biliyorum. Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun..
Facebook Yorum
Yorum Yazın