Güldalı COŞKUN

Güldalı COŞKUN

Mail: yazarlar54@teknikelektrik.com

15 Temmuz ve Muhalefet

Üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen gün geçmiyor ki çeşitli kurumlarda gizlenen FETÖ mensuplarına rastlanmamış olsun. Bun da itirafçıların da payı büyük.

Öte yandan kırk yıl öncesinden başlayarak planlı bir şekilde devletin birçok kurumuna yerleşmiş FETÖ üyelerini, hala mağdur gösteren ve yaptıkları darbe girişimini alenice destekleyen bir muhalefetimiz var.

Hava limanında tankları görünce, olağan bir şeymiş gibi oradan sıvışıp, ekranlardan canlı darbe kalkışmasını seyreden, yiten onca cana rağmen buna “tiyatro” deyip, daha da ileri giderek devletin darbecilere karşı aldığı kararların “asıl darbe” olduğunu söyleyen kişi ülkenin ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu maalesef.

Vahametin farkında mısınız? Darbeyi destekleyen bir muhalif aday.

Kendisi ve partisinin en çok kullandığı kavramlar da demokrasi ve adalet oluyor. Öyle ya bu kavramları kullanmanın şartı, bunlara uymak değil illa! Çık salla, sallayabildiğin kadar; kim diyecek ki onlara, “Darbe ve Demokrasi nasıl bağdaşıyor sizin kafanızda?”

İnsan, üzülerek bu garabeti kabulleniyor. Evet, bizim darbeleri destekleyen bir muhalefetimiz ve ona eşlik eden bazı aydınlarımız var. 
Temel normlarda bile uyuşamadığımız bir muhalefete rağmen, devlet bu mücadelede hayli yol aldı. Samanlıkta iğne aramak gibiydi FETÖ ile mücadele etmek. Zira her partide, ideolojide, inançta ve kılıkta olan örgüt üyelerinden bahsediyoruz. Neredeyse sızmadıkları yer, girmedikleri delik kalmamış.

Böyle bir yapıyla mücadelede hep birlikte hareket etmeyi bırakın, birçok siyasi parti Erdoğan nefreti yüzünden, FETÖ ve PKK’dan medet umar hale geldiler.

Aynı koronun elemanları olarak 15 Temmuz Darbe Girişimi’ne “tiyatro” derken, o gece can verenlerden de utanmadılar. 

Ne Ömer Halisdemir’den, ne baba-oğul Olçoklar’dan, ne tankın karşısına dikilen genç kadınlardan ne de canını ortaya koyarak darbecilere karşı duran halktan utandılar. Hatta içten içe sinir oldular, sokağa çıkmayın diye az mı tweet atıp, ellerini ovuşturarak olayın istedikleri gibi sonuçlanmasını beklediler.

Kendilerine birtakım sözlerin verildiği belliydi. 23 Nisan çocukları gibi sevindirik olan bu gram akıllılar, ülkelerinin aynı zamanda küçük parçalara bölünüp, çeşitli etnik, din/mezhep eksenli yapılara teslim edilerek yeni Lübnan yaratılmak istendiğini göremezlerdi.

15 Temmuz Darbe Girişimi, geçmişteki darbelerden çok daha kapsamlı, uzun yıllar düşünülüp planlanmış, bir darbeden çok bir çeşit işgal girişimiydi. Başarılı olamamasının nedeni, bizim çok sonradan öğrendiğimiz gibi her yeri ele geçirdiklerini düşünerek Erdoğan’ı önceden tehdit etmeleriydi. 

Eğer bu tehditlere boyun eğilseydi, ne MİT/Hakan Fidan’a saldırı, ne 17-25 Aralık yargı darbesi ne MİT tırları hadiselerinden haberimiz olacaktı. Böylece kendilerini açık etmişlerdi.

Erdoğan, onların isteklerini kabul etseydi muhtemelen kendisinin çok kaybı olmazdı. Fakat kendi kararlarını veremeyen, petrolünü, doğal gazını çıkartamayan, silahını, teknolojisini üretemeyen, mavi vatanı yok sayan, kendi hinterlandında bile söz sahibi olamayan ezik bir ülke olarak kalırdık.

Bunu tercih eden bir muhalefetimizin olduğu ortada. Ortada olan bir gerçek daha var ki ferasetiyle darbeci ve yardakçılarına dur diyen güzide insanlarımızın çokluğudur.

15 Temmuz 2016 ülkemiz için darbe ve işgale karşı duruşun; sadece kuklanın değil, kuklacıların da deşifre edildiği bir gün olarak tarihe geçmiştir.

Şehit ve gazilerimize saygı ve minnetle…
 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar