Nazan ALPTEKİN

Nazan ALPTEKİN

Mail: nznalptekin@gmail.com

1,5 Derece Farkı= Yok Olan Deniz Canlıları

Bu hafta uzun zamandır bu kadar faydalı ve ciddi anlamda sorunları işaret eden bir toplantıya katılmamıştım. Hem toplantıdaki konuşmacıların konuyla bağlantılarından hem de konunun içeriğinden dolayı dolu dolu geçen saatler yaşadım.


SKD (Sürdürülebilir Kalkınma Derneği) Türkiye tarafından Tüsiad ve Global Compact Türkiye iş birliğiyle düzenlenen Sürdürülebilir Tarım ve Gıdaya Erişim toplantısı Tekfen Holding Tower’daydı. Konuşmacılar, SKD Türkiye Başkan Yardımcısı Duygu Yılmaz, TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik ve Tekfen Holding Kurucu ve Onursal Başkanı Ali Nihat Gökyiğit oldu.


Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırma ve Politikalar Genel Müdürü Özkan Kayacan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıda, SKD Türkiye Genel Sekreteri Konca Çalkıvik, Sürdürülebilir Tarım İlkeleri İyi Uygulamalar Raporunun tanıtım sunumunu gerçekleştirdi. İrfan Donat’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen Çevresel, Sosyal ve Ekonomik Perspektiften Sürdürülebilir Tarım Paneline Dr. Ayşegül Selışık, Doç.Dr. Taylan Kıymaz, Tanfer Dinler ve Dr. Ümit Şahin katıldı.


Kapanış oturumunda ise Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Sungu ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Metin Akman görüşlerini paylaştı.


Aslında bu isimleri yazdığımda sizler zaten konunun ne kadar ciddi ve düşüncelerin, önerilerin ve dikkat çekilen noktaların nasıl mühim olduğunu anlamışsınızdır.


Toplantıya girmeden önce fuayede Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün kitapçığını aldım. İçinde yazanlar çok etkileyiciydi. Örneğin dünyada herkese yetecek kadar gıda üretilmesine rağmen her dokuz kişiden biri kronik açlık çekerken dünya nüfusunun dörtte biri obez. Yani yaklaşık 1,9 milyar kişi aşırı kilolu ve her yıl 3,4 milyon kişi bu aşırı kilodan ölüyor.


Açlık çeken insanların %60’ı kadın. Ve açlıktan ölen insanların sayısı; sıtma, verem ve AIDS nedeniyle ölen kişi sayısının toplamından daha fazla… Ne kadar acı değil mi? Dünyada %45 bebek ölümlerinin nedeni de açlık.  Ve bizler hem neslimizi hem dünyayı yok etme hırsıyla yaşıyoruz.


Dünya’da tarımda verimlilik tekniklerini uygulama oranımız %30. Türkiye’de son 10 yılda tarımsal alan kaybımız %8. Ve dünyada 815 milyon yetersiz beslenen insan. 


Daha ne yazayım bilemiyorum. Hepimizin küçük çaplı önlemler alması tabii ki mühim ama bu işi en çok dünyadaki tüm devletler ele almalı. Konu sadece tarım, israf ve açlık değil. Sera Gazı Emisyonlarının etkisi dünyayı yok eder duruma geliyor. Küresel ısınma ise felaketin başlangıcı (belki de felaketin sonu). Ölen her arı, yok olan mercanlar ve doğanın bitişi…


Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) ”Küresel Isınma 1,5 Derece Özel Raporu” başlıklı çalışmasını yayınladı. Raporda  ”İklim değişikliğinin yıkıcı etkisini sınırlandırabilecek son yıllar içindeyiz” deniyor.


41 ülkeden 90 uzmanın üç yıldan fazla süren çalışması ile hazırlanan raporda küresel sıcaklık artışının, sanayileşme öncesine göre 1 derece arttığı ve artış eğiliminin tehlikeli boyutta devam ettiğinin altı çiziliyor. Çalışmaya göre artış düzeyi mevcut eğilim ile 2030 yılında 1,5 dereceye ulaşacak. Peki, 1,5 dereceye ulaşsa ne olur? Çalışmaya göre 1,5 derecelik bir artış dahi dünyadaki biyoçeşitliliğin azalmasına, deniz seviyelerinin yükselmesine, sıcak dalgalarının daha sık ve yoğun yaşanmasına, aşırı iklim olaylarına sebebiyet verecek. 2 derecelik bir artış ise, dünyanın eko sistemi üzerinden daha yıkıcı etkiler görülmesine ve yüz milyonlarca insanın bu etkilerden daha şiddetli etkilenmesine ve fakirleşmesine yol açacak.

Rapora göre küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlamak için 2030 yılı sera gazı emisyonlarının 2010 seviyesine göre %45 düzeyinde indirilmesi, 2050 yılında ise sıfıra çekilmesi gerekiyor.


2 derecelik sınır için ise 2030’a kadar indirilmesi gereken yıllık emisyon miktarı yüzde 20 iken, sıfır emisyon için son tarih 2075.


1,5 derece sınır hedefi için 2030 yılına kadar her yıl küresel gayri safi hasılanın %2,5’unun karbon azaltım amacı ile kullanılması gerekiyor.


Ayrıca 2050 yılı küresel elektrik üretiminin %85 oranında yenilenebilir kaynaklardan sağlanmalı, elektrik üretiminde kömür kullanımı da aynı tarihte sıfıra inmeli.


Günlerdir bu toplantının etkisindeyim. Tek dileğim bize emanet edilen bu hayatı çocuklarımıza lâyıkı ile emanet ederiz. Teknolojinin ve bilinçsizce büyümenin en fazla yaşandığı bu dönem gelecek nesillere dilerim kabus dolu günler yaşatmaz.


Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar