100 Yoksul Çocuk ile Söyleşi ve Bu Çocukların Vebali…

Yoksulluk, çocuklarımızın bugünkü sağlığına ve mutluluğuna, gelecekteki beklentilerine, bir sonraki kuşak olarak kendi çocuklarının geleceğine zarar vermektedir. Yoksul çocuklar, bebek ölümlerinden kötü beslenmeye, okula gidememekten, okul başarısızlığına, şiddete, ihmale, sömürüye ve suça kadar, çocuk haklarından yoksunluğun, her biçimine, özellikle maruz ve açıktır…

Dolayısıyla Türkiye’nin geleceği söz konusudur…

Sevgili okurlarım bildiğiniz üzere Türkiye’de ki yoksulluk ve bunun getirmiş olduğu problemleri hiç çocuklardan dinlediniz mi ?

Okumak istiyor musunuz sorusuna güçlü bir şekilde: “ Evettt.’’ dediler.

Onlara kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeğinde neler yiyorsunuz? diye sorduğumda:
“Kahvaltıya zeytin ve peynir, öğle yemeğinde yine zeytin peynir veya hiçbir şey yemediklerini akşam yemeğine genellikle çorba, salata, pirinç pilavı, makarna ve patates ile beslendiklerini’’ söylediler.

Çocuklara neyi çok yemeyi istersiniz diye sorduğumda:
“Ben hiç Pizza yemedim! Pizza yemek isterdim!’’
“Ben hiç hamburger yemedim! Çok yemek isterim!’’
“Ben hiç kıymalı yemedim! Ben hiç iskender yemedim!’’ diyen çocukların “Biz Kayseriliyiz fakat hiç pastırma yemedik, denemek isterdik.” diyen çocuklar: “ Et, et köftesi, tavuk, dürüm, mercimek çorbası, bal, mısır yılda bir defa yiyoruz” Derken, onların bu durumu anlatırken belki de hala tadını bilmedikleri, yılda bir defa boğazlarından geçen, yukarıda saydıkları, bizim bazen yüzüne bakmadığımız “Her zaman da yenmez ki!” dediğimiz bu gıdaların tadına hasret olduklarını görüyoruz.

Onlara: “Evinizde ne ile ısınıyorsunuz?” diye sorduğumda çoğunluk cevaplar minik yüreklerden şöyle çıktı:
“Soba ile fakat ısınamıyorum üşüyoruz.’’

‘‘Kalorifer ile ne soğuk nede sıcak’’
“Sabah uyandığımda ellerim buz gibi uyanıyorum. Okuldan geldikten sonra dersimi yaparken üşüdüğümde derslerime konsantre olamıyorum.”

Titrerken bu mümkün mü(?) “Üşüyorum” diyen çocukların sayısı oldukça çoktu. Soğuklardan dolayı ailecek bir odada uyuduklarını, çoğunun yer yatağında yattığını veya kanepede uyuduklarını ve kendilerine ait bir odalarının olmadığından bahsettiler.

“Çocuklara ayakkabınız var mı?, Kıyafetiniz var mı?” diye sorduğumda:
“Ayakkabım sıkıyor ve su geçiriyor”
“Ayakkabım dikişleri söküldü, yırtık olduğu için ayakkabıya ihtiyacım var”
“Montum ince üşüyorum, monta ihtiyacım var”
“Üçüncü sınıfta alınan montumu giyiyorum, şimdi yedinci sınıfa gidiyorum. Montumun dikişleri söküldü ve soğuk geçiriyor.”
“Her hafta aynı pantolonu giyiyorum, sık yıkandığı için çabuk eskiyor başka pantolonumda yok, bundan dolayı pantolona ihtiyacım var.”
“Atkı, eldiven ve bereye ihtiyacım var, soğuklarda nefesim donuyor buda beni rahatsız ediyor”
“Kışlık kıyafetim yok üşüyorum kazak, pantolon gibi kıyafetlere ihtiyacım var”

Bu söyleşide 90 çocuk ayaklarının yağmurlu havalarda ıslanan, su alan ayakkabıları ben tek tek inceledim.

“Yılda kaç defa kıyafet alışverişine çıkıyorsunuz?” diye sorduğumda kısık sesleriyle:

“Bayramdan bayrama”…
“Babam ne zaman para verirse…” diyen çocuklar.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni uygulaması ile serbest kıyafet uygulamasına geçilmesi minik yürekleri bir hayli düşündürüyor. Bizim için bir serbestlik olmayacak ki diyorlar düşünceli düşünceli. Önceden bir tek önlüğümüz vardı şimdi de tek bir kıyafetimiz olacak ve her gün onu giyeceğiz diyorlar.

“Daha iyi okuyabilmeniz için neler değişsin istiyorsunuz?”
“Kendime ait çalışma odam olsun istiyorum…Gelirimiz daha iyi olsun istiyorum…Doğal gazlı ev istiyorum…Daha iyi şartlar istiyorum…Kendi evimiz olsun istiyorum…Babamın daha iyi bir işte çalışmasını istiyorum... Babamın daha iyi bir iş bulursa bize ihtiyaçlarımızı alacak, televizyonda alacak onun için para biriktiriyor. Para konusundan dolayı evde tartışma çıkmasın. Bir karar çıksın, anne ve baba tartışmaya son versin.

Yılda bir defa her aileye psikolog gelmeli… Gelir durumu iyi olursa anne babaların tartışması da biter…Öğretmenler çocuklar ile konuştuklarında sevgiyle konuşsunlar.
Çocuklar aidat parası yüzünden sınıfta öğretmenleri tarafından rencide edilmesin; çünkü bazen bundan dolayı okula gitmek istemiyorum…Her çocuğa para yardımı yapılsın...Yoksul olduğumuz için okulda arkadaşlarımız tarafından itilip kakılıyoruz. Dışlanmak ders çalışmamı engelliyor bundan dolayı kendimi okulda derslere veremiyorum. Bu durum evde derslerime de yansıyor…Korku ile okula gidiyorum, çete öğrenciler var okulda bizi korkutan, bu tarz öğrenciler bize zarar veriyor bu durumu engellesinler yetkililer…
 
Ağabeyim üniversiteyi kazandı; fakat harç parasını ailem yatıramadığı için üniversiteye başlayamadı bu sahneyi görmek beni çok etkiliyor, acaba bende mi böyle olacağım diyorum.

Biz yoksuluz diye bizi futbol oynayan çocuklar aralarına almıyorlar. Bu yaşadıklarım beni özel hayatımda çok olumsuz etkiliyor. Zenginler fakirlere böyle davranıyorlar.

Okuyabilmem için maddiyat problemi olmayan bir ortama ihtiyacım var, ailem evde borçtan bahsedince moralim bozuluyor. Moralim bozulunca da dersimi yapamıyorum.”

Bu cevapları not alırken bir kız çocuğu şunu söyledi bana: “Lütfen bu sesimi duyurun; Sayın Başbakanımız çocuklarımız ‘okusun’ ” diyor; fakat bize ne yapıyor ki biz okuyabilelim’’ dedi.

Türkiye’de her şey yolunda diyenlere sözüm yok.

Havalar soğudu anneler çocukları üşüyor diye ağlıyorlar, anneler çocukları aç diye ağlıyorlar.
Bu mazlumlar beddua ederlerse, ve bu beddua kabul olursa, bizim ve büyüklerimizin hali ne olur?

Roma imparatorluğu, ne kadar büyüktü hepimiz biliyoruz. Lakin  geriye küçücük  bir İtalya kaldı. Çünkü, Romalıların güçlü halkı ve büyükleri fakire yardım etmiyorlardı, ve onları ciddiye almıyorlardı.

Kapadokya ya bakın, ne kadar güçlü bir şehir yapmışlardı, şimdi ise bir çöl.
Kuranı Kerimde yazıyor : ‘’yeryüzünü gezin görün, sizden evvelki insan topluluklarının, akıbetlerinden ibret alın diyor".  Okuyun ’’ sizden önce çok insanlar vardı, inşa ettikleri saraylarıyla, yapılarıyla, kıyafetleri ile hava atıyorlardı. Bakın onlara ne oldu? diyor. Harun’ a bakın ve Osmanlı imparatorluğuna bakın, fakirler için  yardımı bırakınca çöktüler.

Bakın! Bir taraftan inşaatlar yapılıyor. Bir taraftan anneler, babalar çocukları için ağlıyor, yediremiyoruz,    giydiremiyoruz ve okutamıyoruz     diye.

Bizim vazifemiz bu çocuklara sahip çıkmak değil mi?

Bu çocukların çektiklerini  hissetmemiz lazım. Utanmamız lazım.
Bir kişinin karnı doyuyor 1000 kişinin karnı aç.

Bu millet için atalarımız canlarını kanlarını bir an bile düşünmeden  dökmediler mi?

Bu topraklar, gazilerin, şehitlerin, kanı ile kazanılmadı mı ?

Şimdi bir bakın, bu toprakların üzerinde, kimler soğuk odalarda aç ağlıyor?

Kanlarını  veren atalarımızın,  torunları ağlıyor.
 
Ve bundan ötürü ÖLÜLERİMİZ DİRİLERİMİZ İÇİN AĞLIYOR .

Türkiye Çocukları Durumu Raporu 2011 Tepav/Unıcef/Dünya Bankası Araştırmasının Sonuçları Bu Söyleşiyi Onaylamaktadır.