Hani 80’li yıllarda bir müzik grubu vardı; 5 yıl önce 5 yıl sonra adında. Eski şarkıları repertuarlarına alır onları tekrar düzenler ve değişik versiyonları ile müzikseverlere sunar söylerlerdi.
Şimdi coğrafyamız ve milletimiz de adeta 100 yıl önce yaşadıklarını tekrar yaşıyor... Birileri bunu repertuarına iyi saklamış ve tekrar yaşatmaya mı çalışıyorlar bize? Bu sorunun cevabını Evet olarak vermeden önce 100 yıl öncesine gidelim ve neler yaşamıştık hatırlayalım. Hatta biraz daha öncesine 1876 yılına gidelim, Yani 141 yıl öncesine…
1876 yılı çok mühim bir yıldır. O yıl bir çok olayların miladı, müspet- menfi bir çok tarihi dönüşümün başlangıcıdır.100 yıl önceki yani 1916’daki Sykes¬-Picot’un da temelleri buraya dayanır. Yani Hasta Adam Osmanlı Devleti’nin, Ortadoğu’nun paylaşılması olan Sykes-Picot’un bir çok sebebi 1876’ya dayanır.
O yıl Osmanlı tahtına çok büyük bir darbe yapılmış ve Osmanlının dış borçlarını ödemek isteyen, Osmanlı donanmasını ve silahlı kuvvetlerini tekrar yapılandırmaya çalışan Sultan Abdülaziz, Osmanlı ordusunun içindeki işbirlikçi hainlerden Hüseyin Avni Paşa ve Mithat Paşalarca katledilip tahtından edilmiştir.
Nasıl size de bir şey hatırlattı mı bu tahttan indiriliş ve sebebi. Sanki IMF’ye borç ödeyen Tayyip Erdoğan’ın Gezi Vandalizm’i ile Mayıs 2013’te devrilmeye çalışılması ama başarılamaması gibi değil mi?
Ama biter mi bununla 1876 ve takip eden yılki gelişmeler.
Osmanlının çöküşünü engellemek ve tekrar toparlanmasını sağlamak için büyük bir atılım içinde olan Sultan Abdülaziz, Mithat paşa ve Hüseyin Avni Paşa gibi hainlere öldürtüldükten sonra tahta rahatça hükmedebileceklerine inandıkları 5.Murad’ı getirdiler. Ancak kader bu... 5.Murad rahatsızlığı sebebi ile bir kaç aydan sonra tahttan indirilmiş ve yerine hiç hesapta olmayan 2.Abdülhamit getirilmiştir. İşte ne olduysa bundan sonra oldu.
Hemen çökmesi, batması gereken Osmanlı Devleti’nin bu talihsiz taht değişikliği (!!!) ile 33 yıl daha ömrü uzadı…1876-1909 (31 Mart 1908)
Peki bitmiş, batmış borç içerisindeki bir imparatorluk nasıl 33 yıl daha devam edecekti? Bu sorunun cevabını da merhum Necip Fazıl bizlere söylüyor: ‘Abdülhamit’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır’’
1876 yılında tahta çıkan Abdülhamit’i anlamak neden tüm meseleleri anlamak olacaktır ki? Üstad Necip Fazıl ne demek istemişti? Neden 36 Osmanlı padişahından sadece 34 No’lu Padişahı anlamak her şeyi anlamak olacaktı? Tüm bu sorulara kronolojik(tarihi) sıra ile bakarsak belki biraz cevap vermiş olabiliriz.
1876 yılında tahta çıktıktan hemen sonra başlayan yani Abdülhamit Han’ın adeta kucağında bulduğu Osmanlı-Rus harbi (1877 Mart-1878 Nisan 13 ay sürmüştür) sebebi ile ilan ettiği Meşrutiyeti kaldırmış ve meclisi kapatmıştır. Bu savaşa sebebiyet veren ve Tuna nehrinden başlayan Rus sınırımızı Meriç nehrine kadar gerileten komuta kademesi ve sadrazamları da (başta Mithat Paşa) cezalandırmıştır.
Abdülhamit ’in kesin idareyi ele alışı da Devlet erkanında bilhassa mason olup Küresel Sermaye (Osmanlıya para satan faiz lobisi) ile irtibatta olanları tasfiye etmesiyle başlamıştır. Yani tam olarak otoriteyi sağlaması ancak 1878 Ayastafenos Antlaşması sonrasıdır
Merhum Abdülhamit saltanat ve idaresi altında bir çok ahlaksız teklifle karşılaşmış ve ihanete uğramıştır. Ancak bunların en enteresan olanı Dünya Siyonist Kongresini (1897) daha sonradan toplayacak olan Theodore Herzl’inki olacaktır.
Dünya Siyonistlerini tek çatı altında toplayarak Yahudilerin artık 2000 yıllık sürgün hayatının bitmesini isteyen Theodore Herzl bir Yahudi Devletinin kurulma vaktinin geldiğini düşünüyordu. Bunun için de kutsal kitaplarından aldığı ilhamla hazırladığı 3 aşamalı bir planın amacı Nil’den Fırat’a (Arz-ı mevud) Kutsal Yahudi Devletinin inşası idi. Bu topraklar ise Osmanlı Devleti hâkimiyetinde idi. Osmanlı Devleti’nin ve başındaki Sultan’ın izni olmadan bu nasıl olacaktı? En azından Kudüs ve çevresinde bir devlet kurulması gerekiyordu. Bu ise ya para ile toprak satın alınarak olacaktı ya da Osmanlı Devletinin dağıtılması ile olacaktı. Önce para ile denendi. Osmanlı Devleti’nin borçlarının tamamının kapatılmasını üstlenerek Filistin’de toprak talebinde bulunulmuştu. Abdülhamit Han ise bu teklifi red edince geriye tek çare kalıyordu. Osmanlı Devleti yıkılacaktı. Bunun için de başındaki bu yüksek siyasi deha sahibi Abdülhamit Han’ın devrilmesi gerekiyordu.
Bu esnada Sultan ise yeni keşfedilen petrolün Osmanlıdaki haritasını ve nerede çıkabileceğinin çalışmalarını yaptırıyordu. Osmanlı topraklarının Batılılar tarafından, Ortadoğu adı ile anılan bölgesinde petrol olması İngilizlerin de iştahını kabartıyordu. (Yani Theodore Herzl başkanlığındaki Dünya Siyonistleri ile (ki içinde küresel faiz lobiside var) Kraliyet İngiltere’sinin çıkarlarının birleşmesinden çıkan sonuç Abdülhamit Han’ın devrilmesini gerektiriyordu.) İyi ama Abdülhamit Han nasıl devrilecekti ki?
Tarihte Türkler dış müdahale ile pek yıkılamazdı. Ama içerdeki işbirlikçilere ulaşırlarsa bunu gerçekleştirebilirlerdi… Birkaç başarısız denemeden sonra 33 yıllık bir iktidarın sonunda 31 Mart 1908 de Selanik’ten gelen Hareket Ordusu adı altındaki çapulcu destekli silahlı grup İstanbul’daki azınlıkların ve işbirlikçilerinin ayaklanması ile buluştu ve Sultan devrildi. Sultan Abdülhamit’in devrilmesi ile aslında Osmanlı İmparatorluğu da fiilen çökmüş sayılabilir. Zira 35. Padişah olarak tahta çıkan 5.Mehmet ittihatçıların oyuncağı idi adeta.
Nasıl ki Gezi Vandalizm’i 2013 Mayıs-Haziranında başarıya ulaşsaydı, Erdoğan devrilecek ama yine Ak Partiden ihtilalcilerin oyuncağı olabilecek bir kukla Başbakan yapılabilecekti? Sultan Abdülhamit de devrilince yerine yine Osmanlı Hanedanından ama kolayca idare edebilecekleri 5.Mehmet Reşad’ı padişah yapmışlardı.
Küresel sermaye için aslolan istedikleri yönetimin kurulmasıdır. Arzuladıkları maddi imkânlara, petrole, toprağa kavuştuktan sonra padişahın adı Mehmet olmuş Hamit olmuş ne fark eder? Bugün de emperyalistler Türkiye’nin Ak Parti tarafından değil kendilerine karşı olan Ak Partililerce yönetilmesini istemezler.
Bu yüzden Erdoğan’a karşıdır batılılar ama anlaşabilecekleri Ak Partilileri bulurlarsa onu seçer ve isterler. İşte Abdülhamit’in hal edildikten sonra fiilen Osmanlı İmparatorluğunun bitmesinin sebebi de budur. Sultan Vahdeddin’e gelince o zaten nereye geldiğini kendisi ifade etmişti.
“Ben Haziran 1918 de tahta değil adeta yanmış yıkılmış bir hanedanın közü üstüne oturdum.” Zaten ne demişti Abdülhamit: “Benden sonra bu İttihatçılar on yıl devam ettirsin helal olsun diyeceğim.”
Gerçekten de on yıl dolmuş ve İmparatorluk resmen tasfiye olmuştur (30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi).
Neydi istekler Osmanlıdan? Borca devam etmesi ve topraklarını Global sermayeye peşkeş çekmesi. Yani devamlı köy ağasından borç alacaksınız ve faizi ile ödeyeceksiniz…
Borcunuz hiç bitmeyecek ve hep bu ağaya çalışacaksınız. Bir de toprak ağası ne zaman nerden isterse oradan atını izini sürecek, götürecek ona engel olamayacaksınız!
Günümüzde ne istiyor Anglo-Saxon mantalitesi bizden? Yine diyorlar IMF ile anlaş ve dış borçlanmanı devam ettir!
Ne istiyor küresel emperyalistler bizden? Enerji koridorunu bizim istediğimiz yerden geçireceksiniz diyorlar! Biz istediğimiz kadar size komisyon vereceğiz diyorlar… Musul ve Kerkük Petrollerini biz nasıl ve nerden istersek Batıya oradan aktaracaksınız diyorlar. Eğer dediğimizi yapmazsanız Başbakanınızı, Cumhurbaşkanınızı indiririz diyorlar… Güneyinizdeki devletleri (Suriye ve Irak’ı ) parçalar oradaki parça devletlere de sizden toprak istettiririz diyorlar… Terörü azdırır askerinizi, polisinizi, sivillerinizi katlettiririz diyorlar. İçimizde de yeteri kadar ajanları, işbirlikçileri var. Partileri, holdingleri, medyaları mevcut…
Yani 100 yıl önce de para verip borçlandırmak ve bizi boyunduruk altında tutmak istiyorlardı bugün de!
100 yıl öncede topraklarımıza hükmedip petrolümüzü ele geçirmek istiyorlardı bugün de enerji koridorlarını kendi istedikleri topraklarımızdan geçirip bize hükmetmek istiyorlar. Dün Abdülhamit’e bugün ise Erdoğan’a… ne fark var yapılanlar arasında?
O gün izin verdik bugün izin verecek miyiz? Mevzu budur!
Facebook Yorum
Yorum Yazın