Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken’in Galatasaray Lisesi’nde “felsefe öğretmeni” olduğu yıllarda kaleme aldığı Türk Tefekkürü Tarihi, 1933 -1934’te iki cilt olarak yayımlanır. Bu kitabın üçüncü cildi olarak tasarlanan Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi İse ancak 1966’da yayımlanmıştır. Yayımlandığı yıllardan itibaren alanındaki bütün araştırmalara kaynaklık eden ve bir “klasik” haline gelen bu yapıtın yeniden basımı bugüne kadar mümkün olmamıştır. Türk düşüncesinin temel taşlarından olan Türk Tefekkürü Tarihi, 70 yıl sonra hâlâ, yeri doldurulamamış, bir başucu kitabı...
“Mekteplerimizde bir edebiyat tarihi okutulmaktadır. Fakat onunla muvazi [paralel] olarak giden fikir hayatı bu dersin içinde yer almamıştır. Talebe efendiler, Bakî’yi, İbni Kemal’i veya Namık Kemal’i okurken İshak Hoca veya Salih Zeki’yi bilmiyorlar. Halbuki bugünkü Türk dilini ve Türk hassasiyetini tanımak İçin onun tarihini, tekâmülünü [gelişimini] bilmek ne kadar zaruri İse; bugünkü Türk düşünüşünü anlamak için de onun geçirdiği istihaleleri [aşamaları] bilmek o kadar zaruridir.”
Tefekkür tarihi, medeniyet tarihinin en mühim kısmını teşkil eder. O adeta, medeniyetin şuuru demek olduğu için bütün medeniyet tarihinin zübdesi ve ruhudur. Bir taraftan ilim olmak itibariyle teknik medeniyetin tarihine, bir taraftan da felsefe olmak itibariyle bütün medenî hayata aittir. Fakat o yalnızca ilim ve felsefeden de ibaret değildir. O derecede ki, ilim ve felsefe tarihleri, tefekkür tarihinin ancak birer parçasıdır.
Bu esasa göre tefekkür tarihinin kuşattığı mevzuları üç zümrede toplamak mümkün olur. Birincisi: Hiçbir muayyen şahsiyetin eseri olmayıp, bütün cemiyete ait olanıdır ki ona collectif tefekkür diyebiliriz: Cosmogonie (âlemin yaradılışı hakkındaki dinî akide) théogonie (ilâhların yaradılışı hakkındaki dinî akide), mythologie (ustûreler ve efsaneler), nihayet sagesse (hikmet) bu zümreye girer.
Tefekkür tarihinin kuşattığı mevzulardan ikincisi, cemiyet içinde doğmuş olmakla beraber bütün cemiyete değil, fakat muayyen bazı şahıslara ait olan ve onlar tarafından yaratılan fikirlerdir ki bunlara da “şahsî tefekkür” diyebiliriz.
Yorum Yazın