İlk yayınlandığı 1992 yılından bu yana Tarihin Sonu ve Son İnsan birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Francis Fukuyama’nın siyaset, bilimsel ilerleme, etik kodlar ve savaş üzerine ortaya koyduğu sıra dışı analizleri Soğuk Savaş sonrası dünyayı anlamak için hâlâ birer rehber niteliğinde. Gözden geçirilmiş ve güncelleştirilmiş son haliyle Tarihin Sonu ve Son İnsan modern bir klasik.
“Açık bir dille yazılmış muazzam fikirler yumağı. Fukuyama’nın görüşleri ciddiye alınmayı hak ediyor.”
-William H. McNeill, The New York Times Book Review
“Provokatif ve ilginç. Fukuyama cevaplandırılması gereken ciddi sorular soruyor.”
-Ronald Steel, USA Today
“Kabul edin ya da etmeyin, olağanüstü bir kitap. Siyaset felsefesine ciddi katkısı olan zengin bir çalışma.”
-Mackubin Thomas Owens, The Washington Post
Özet
Bu makalede, Francis Fukuyama’nın ‘tarihin sonu’ kuramı, liberalizm ve Kojeve’in Hegel diyalektiğine
getirdiği yorumla bağla tısı üzerinden ele alınmıştır. Fukuyama’ya göre, monarşi veya komünizm gibi yönetim biçimlerinin başarısızlığı, insanlara özgürlük ve refah sunmaktaki eksikliklerinden kaynaklanmaktadır. İslamın alternatif bir yönetim şekli olarak düşünülmesini engelleyen de, özgürlük ve demokrasinin bulunmayışıdır. İslamın, modernitenin bazı önemli değerlerini sağlayabilecek araçlara sahip olmaması, liberal demokrasi ve kapitalizmle tanımlanan moderniteyle bağdaşmasına imkan tanımamaktadır. Verili bir toplumda, özgürlüğün geliştirilmesini için, en elverişli sosyal ve siyasi sistem liberal demokrasidir, ki zaten ideolojier arasındaki mücadelenin de liberalizmin zaferiyle sonuçlandığı açıktır.
Belkemiksiz İnsanlar
Modern zamanın en genel göstergesi: insan kendi gözünde inanılmaz derecede onur yitirdi. Uzun süre varlığın merkezi ve trajedi kahramanı oldu; sonra, en azından, —moral değerlerin en önemli değerler olduğuna inanan, onurunu insanın korumak isteyen bütün metafızikçilerin yaptığı gibi kendisinin varlığın belirleyici ve aslında değerli yanıyla bağlı olduğunu kanıtlamaya çalıştı. Tanrı ’yı gönderen, ahlak inancına daha sıkı sarılır.
—Friedrich Nietzsche, Ölümünden Sonra Yayımlanan Fragmanlar1
Sonuç
Francis Fukuyama’nın tarihin sonu tezine dikkat çeken ve üzerinde düşünmeye değer kılan etkeni, iddiasının büyüklüğünde aramak gerekir. Fukuyama demokratik devletin temel özelliklerini rasyonellik, homojenlik ve evrensellik olarak belirlemektedir. Demokrasi ilkelerine göre işleyen bir devlet, yarışan çıkarları insan olma kimliği çerçevesinde birleştirip, açık ve net ilkelere dayanmakta, kişiler arasındaki eşitsizliği kaldırarak sınıfsız bir toplum yaratmakta ve yurttaşlar arasında dil, din, ırk veya başka farklılıkları gözetmeden, eşit hak ve özgürlüklerden yararlanmasını sağlamaktadır.
Fukuyama’nın, bir dönem liberal demokrasiye alternatif olmuş ya da olduğuna inanılmış rejimleri eleştirisi ve O’na yöneltilen eleştirilerde, dikkatimizi çeken husus, tarihin sonunu ağırlıklı olarak S.S.C.B’nin dağılmasına ve Soğuk Savaş’ın bitimine bağlamasıdır. Bu durum, ister istemez tarihte böyle bir devinim olmasaydı, Fukuyama’nın tezinin de yazılmayacağını akla getirmektedir. Yani aslında S.S.C.B’nin dağılması karşısında duyduğu sevinci dışa vurma sürecinde, bunu destekleyecek felsefi dayanaklar aradığını, her tür gerekçelendirmesinin altında bu tepkinin yattığını söyleyebiliriz. İslamın bir seçenek olamayacağını söylerken, bunu temellendirdiği nokta da ilgi çekicidir. Hem liberalizmin ekonomik ve siyasi boyutunu birbirinden ayırmış, hem de İslamın liberalizm karşısında alternatif sayılmamasını, Batı ve İslam dünyası arasındaki güçlerin eşit olmayışıyla açıklamıştır. Güç derken kastettiğinin ne olduğu açık değildir. Yarıştırdığı güçler, ekonomik üstünlük ya da toplumlar tarafından benimsenme ihtimali olabilir. Liberal demokrasi ülkelerinin barışı yaydığı fikri de, yakın dünya tarihi hatırlanınca, kuşku uyandırmaktadır. Neticede Fukuyama’ nın demokrasinin üstünlüğü fikrine katılmakla beraber, bunu açıklarken dayandığı kaynakları ve gerekçelendirme biçimini tartışmaya açık bulmaktayız.
Yorum Yazın