Orkestra şefi, müzikolog, solist, gitarist, söz yazarı aranjör, besteci ve etnik müzik araştırmacısıÖzdemir Erdoğan 17 Haziran 1940 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi.
Özdemir Erdoğan 17 Haziran 1940 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi batı klasik müziği piyanisti ve dayısı keman ve piyano çalan klasik müzik sanatçısıydı. İlk eğitim bu küçük yaşlardan itibaren bu kanallarla alınmıştır.
1940 - 50 arası yıllarının kendine özgü koşulları Özdemir Erdoğan’ın resmi bir sanat eğitimi almasını engelleyen önemli faktörlerden biridir. Diğer bir hususta, baba tarafının yine o tarihlerin koşullanmalarıyla mutlak bir temel eğitimi öngörmesi. 15-16 yaşına kadar süren bu eğitim sürecinde Özdemir Erdoğan’ın sanatsal konulara daha yatkın belirlenmiş ve bu durum okullardaki öğretmenlerce de desteklenmiştir.
Özdemir Erdoğan 1960 yılında ticaret lisesinden mezun olmuş ve askerliğini yedek subay öğretmen olarak Adıyaman, Besni Araplar köyünde başöğretmen olarak tamamlamıştır. Bu arada yedek subay eğitimi gördüğü Denizli’de şu an TRT hafif müzik ve jazz orkestrası üyesi bass’çı Eray Turgay ile tanışmış ve onun teşvik ve tavsiyeleri ile jazz sever bir ortamla ve jazz müziği ile tanışıp kaynaşmıştır. Arif Mardin, İsmet Sıral, Emin Fındıkoğlu, Süheyl Denizci, Nejat Cendeli, Erol Pekcan akla gelen ilk isimlerdendir. 1962 - 64 yılları arasında dünyanın tanınmış gitar hocalarından Andreas’tan klasik gitar dersleri almış daha sonra İsmet Sıral orkestrası ile kuzey ülkeleri ve daha çok İsveç’te profesyonel müzik kariyerini geliştirmiş ve dünya jazzcılarıyla tanışma ve çalışma fırsatını bulmuştur.
Eylül 1968 yılında İsmet Sıral orkestrasının dağılmasından sonra bu orkestranın ağırlıklı üyelerinden oluşan ilk profesyonel orkestrasını 14 Ekim 1968 yılında kurmuştur. Bu orkestrada yer alan üyeler arasında şu an İstanbul devlet opera orkestrasında görevli bass’çı Günnur Perin, TRT hafif müzik ve jazz orkestrası pianistlerinden Ayhan Yünkuş, 5 yıl önce 10 yıl sonra gurubundan Atakan Ünüvar (tenor sax, flüt), Fatih Erkoç (trambon ve flüt), Uğur Dikmen klavyeli çalgılar daha sonra aranjör ve bass’çı Onno Tunç akla gelen ilk isimlerdendir. Özdemir Erdoğan 1968 yılının en iyi gitaristi ödülünü aldıktan sonra 1969 yılındaki çalışmalar sonucu ilk altın plak ödülü gelmiştir. “Duyduk duymadık demeyin.” Daha sonra 1971 - 72 yıllarında çeşitli uluslar arası ödüller gelmiş 1972 Atina Olimpia ve İskenderiye festivallerine iştirak etmiş, 1973’te sanatçının hazırladığı jazz LP si Amerika’nın sesi (Voice of America) jazz saatinde dünyanın en büyük jazz otoritelerinden Willies Connover tarafından dikkate değer bir çalışma değerlendirmesiyle çeşitli kereler yayınlanmıştır.
1974’ten itibaren sanatçı Özdemir Erdoğan Türk Müziği, Türk Halk Müziği ve diğer etnik müziklerle ilgili çalışmalara başlamış, o günlerin tek yayın organı TRT ve bu kurumun en önemli müzik otoritelerinden Nida Tüfekçi’nin takdit ve teşviklerini görmüş, TRT yayın yönetmenliğindeki katı (İktisas) maddesine rağmen sanatçının Halk Müziği tarzındaki “Gurbet” adlı bestesi ve Aşık Veysel Şatıroğlu’ndan alınan “Uzun ince bir yoldayım” düzenlemesi (Bak. Yorumcu CD ve Kaset) TRT repertuarına giren türlerinin ilk örnekleridir.
1975 yılı sanatçının bestecilik yıllarının başlangıcıdır. 1976 “Canım senle olmak istiyor” albümü Milliyet gazetesince yılın albümü seçilmiştir. 1977’den itibaren Türk Müziği çalışmaları daha ağırlık kazanmıştır. 1979’da TRT hafif müziği ödülü gelmiş 1984’de sanatçı kendine ait bir plak şirketi kurmuştur. Bu şirketi kurmaktaki amaç müziği sadece ticari endişelerle kullanan şirketlere örnek olabilecek çalışmalarla ufuklarını açmak ve müzik sanatımızın daha ileriye gitmesine vesile olmaktır. Bu amacın kısmen gerçekleştiğini söyleyebiliriz. 1984 yılında plakçıların arabeskten başka bir şey satmaz dedikleri bir ortamda “Bahar şarkıları” ve “Aşkımız şarkılarda yaşasın” kasetleriyle büyük ilgi gören sanatçı müziğimizde yeni bir kulvar açmıştır. 1990 yılında TRT Altın Anten yarışmasında birincilik ödülü, 1991 yılında Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda, Almanya, İsviçre ve Fransa’da çeşitli festivallerde Özdemir Erdoğan sentezi ile başarılı çalışmalar yapılmış konserler, konferanslar ve çeşitli panellerde kültür ve sanatımıza mütevazi hizmetler yapılmaya çalışılmıştır.
1994 yılında; Türk Müziği öldü, ticari niteliğini kaybetti denilen bir ortamda “Türk Müziği Yorumları” ve 1996’da Halk Müziği öldü denilen bir ortamda “Türk Halk Müziği Yorumları” kaset ve CD lerini çıkartarak gençliğimizin kendi kültür değerlerinin farkına varması ve diğer plak şirketleri ve sanatçıların bu yolda çalışmalara özendirilmesi işlevi yerine getirilmiştir. Yukarıda bahsi geçen her iki kasetin 1997 itibariyle tirajları 100.000 kaset ve 250 CD’nin üzerindedir. Bu trajı yakalıyabilmek için klip çalışması ve promosyon yapılmamış, başta medya olmak üzere hiçbir merciden yardım talep edilmemiş ve alınmamıştır. Özdemir Erdoğan’a Aralık 1998’de T.C. Devlet Sanatçısı ünvanı verilmiştir.
Kanımızca uluslararası çağdaş boyutları yakalayabilmek açısından çok boyutlu ve çok derin kültür kaynaklarımıza eğilmek yeterlidir. Bu kaynakları layıkıyla keşfetmek bir insan ömrine sığmayacak çalışma zamanı ve uğraşıları gerektirmektedir. Çağdaş Türkiye sanatının yükselmesi için 42 yıldır sessizce ve karınca kararınca sürdürdüğümüz çalışmalar bizi maddi açıdan zengin etmesede duyuduğumuz ve yaşadığımız manevi haz bu olağan üstü zevkli çalışmaları büyük bir şevkle sürdürmemiz için yeterlidir.
Şarkılar Yaşamalıdır...
Şarkılar kendilerini ilk tanıtıp sevdiren şarkıcılar ve düzenlemelerle birlikte, zamanın acımasız derinliklerinde yok olup kaybolmamalıdır.
Çağdaş müzik sanayicileri, çareyi klasizimle ölümsüzleşecek eserleri yeni ve çeşitli düzenlemelerle, genç kuşakların gündeminde tutmak biçiminde bulmuşlardır.
Melodiler doğduklarında aynen çocuklar gibi saf ve günahsızdırlar. Ve hepsi kişiliklerini 12 adet notanın çeşitli biçimlerde kullanılmasıyla bulurlar.
İyi ellerde ve güzel ortamlarda yetişenleri, daha geniş insan topluluklarının yüreklerine yerleşir ve sevgi tohumlarının yeşermesine neden olurlar.
Dünyanın en sevilen melodileri, nasıl geri kalmış ülkelerde kötü taklitler ve yanlış yorumlar sonucu dinlenemez hale geliyorlarsa; bazı çevrelerin şu ya da bu isimle küçümsediği, dışladığı, lanetlediği melodiler de, dikkatle, özenle ve sevecen bir çalışmayla bütün insanlık ailesinin müzik repertuarındaki yerlerinin alabilirler.
Çağdaş insan; müzik eserinin üzerindeki giysiler, ne kadar yöresel, geleneksel ve hatta hırpani o-lursa olsun içindekinin evrensel boyutlarını düşü-nebilen insandır. Sizlere bunun basit örneklerini veriyoruz; dinlemeniz ve düşünmeniz için...
Gerçek sanatçının, maddi bakımdan başarıya ulaşması ve bu başarıyı sürdürmesi mümkün değildir... Çünkü maddi değerleri üretmek ve işletmek sanatçılıkla çatışan başka bir ciddi uğraştır.
Bir başarıya ulaşmak ve beğenilmek isteği her insanın vazgeçemeyeceği bir duygudur...
Kazanılan ödüllerin sonucu, sanatçıyı farkında olmadan bir başka yol kavşağına getirir...
Ya şöhretin getirdiği maddi değerlerle uğraşacak, ya da bu değerlerden vazgeçerek sanatıyla uğraşacaktır Ve gerçek sanatçı her defasında sanatının getirdiği ganimetleri elinin tersiyle itecek ve tekrar yeniden başlayacaktır.
Yorum Yazın