YaÅŸayan önemli Rus jeopolitikçilerinden Aleksandr Dugin, AtlantikçiliÄŸi bir deniz medeniyeti ÅŸeklinde deÄŸerlendirir ve bir kara medeniyeti olarak gördüÄŸü Avrasyacılığın karşısına yerleÅŸtirir. SavunduÄŸu Avrasyacılık, sadece kendi ülkesinin deÄŸil, Batı ittifakına karşı çıkan tüm güçlerin stratejisidir. Mekân felsefesine dayanan bu görüÅŸünü, entelektüel ve siyasi birikimiyle desteklemesi onun sürekli gündemde kalmasını da beraberinde getiriyor.
Aleksandr Dugin Dünya Adasında Son SavaÅŸ, adlı kitabında jeopolitik idrakten merkez bölgeye, Ekim Devrimi’nden Yalta Dünyası’na, VarÅŸova Paktı’ndan tek kutuplu dünyaya, Atlantik ekseninden Avrasya jeopolitiÄŸine kadar önemli pek çok meseleyi analiz çerçevesine dâhil ediyor. Batı’nın hegemonya tekelini ve deÄŸerlerinin evrenselliÄŸini reddeden Dugin, ülkesinin kurmaya çalıştığı çok kutuplu dünyayı kavramayı da mümkün kılıyor.
Rusya’nın tasavvurunu tasrih eden Dünya Adasında Son SavaÅŸ, bir yandan Rus jeopolitiÄŸinin tarihsel panoramasını çizerken diÄŸer yandan bu tarihselliÄŸi günümüzdeki sorunlar ve ortaya çıkan yeni fırsatlar çerçevesinde ele alıyor.
Jeopolitik araÅŸtırmalarına ilgi arttıkça, dünyanın jeostratejik hakimiyet alanlarından biri olan Avrasya üzerinden tek kutuplu dünyayı aÅŸmaya yönelik arayışların çok deÄŸiÅŸik düzlemlerde ortaya çıkmakla kalmayıp, birtakım somut adımlarının da atıldığını daha iyi fark ediyoruz.
Türkiye’de çıkan her yeni eserim Seçkin Türk ve Rus Münevver tabakası arasındaki diyaloÄŸun yeni bir safhasının oluÅŸturmaktadır. Türk düÅŸünürler, ordu mensupları, stratejistler ve uzmanlar 90’lı yılların sonlarından itibaren Rusya jeopolitik düÅŸüncesi ve Avrasyacılık ile ilgilenmeye baÅŸlamışlardı. Türkiye’de bu ilgi benim de Rus jeopolitiÄŸi ve Moskova-Ankara ekseni gibi kitaplarla dâhil olduÄŸu Rus jeopolitik uzmanlarının eserlerinin neÅŸredilmesine vesile teÅŸkil etmiÅŸtir.
Dünya Adası’nda son savaÅŸ adını taşıyan bu eser, Rus jeopolitiÄŸi kitabının daha kapsamlı bir halidir. Söz konusu eser Rus jeopolitiÄŸinin oluÅŸumunun tarihi yönlerini oldukça etraflı ve teferruatlı bir ÅŸekilde ele almakla, konunun uzmanlarına hitap etmektedir. Yayınlanan bu bölüm ise daha umuma Åžamil olmak üzere modern Rusya’nın jeopolitik stratejisini ve Türk okuyucularının daha önceden yararlanmış oldukları eserlerimde ele alınıp incelenen bir önermeyi ihtiva etmektedir.
Türkiye her ne kadar Müslüman bir devlet olsa da, Arap ve Ä°ran kültüründen farklıdır. Türkiye kendine özgü geniÅŸ bir saha olup içinde birkaç farklı tarihi geleneÄŸi barındırmaktadır. Ä°lk Türk KaÄŸanlığı, Göktürk KaÄŸanlığı, Ä°slam Hilafeti ve Bizans Ä°mparatorluÄŸu ile Turan Türk devletlerindir. Müdürüm kültürlerin kesiÅŸmesi ile tarihi Türkiye teÅŸekkür etmiÅŸtir. bu sebeple biraz Ä°slam biraz Avrasya biraz da Avrupa kültürünü barındıran Türkiye çok kutupluluk baÄŸlamında önemli bir rol oynamaktadır. Bu da Ankara’nın önünde büyük fırsat yaratmakta ve Sünnî Ä°slâm bileÅŸeni ile Ä°slâm dünyasının ana kutuplarından biri olmasına izin vermektedir. Bununla beraber Türkiye Rusya iÅŸbirliÄŸi Türkiye’ye hem batı hem de Ä°slam ülkeleri nezdinde konumunu saÄŸlamlaÅŸtırma ya katkı saÄŸlamaktadır. Nitekim Suriye buhranı Türkiye’nin Rusya ile birlikte hareket ettikleri takdirde, her iki ülkenin neler yapabileceÄŸini göstermiÅŸtir. Binaenaleyh çok kutuplu dünya, Türkiye için bir fırsattır. Rusya’nın jeopolitik tasavvurunun tasrih eden bu eserin, Türkçe tercüme ve neÅŸri bu sene bile oldukça mühimdir. Bu tasavvurun kavramak özellikle münasebetlerimizin muhkemleÅŸmesi ve stratejik bir ortaklığa dönüÅŸmesi hususunda son derece önemlidir.
Yorum Yazın