Uluslararası basında Türkiye'nin başarıları kasıtlı bir şekilde görülmüyor
GÜNCELCumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası basında Türkiye'nin başarıları kasıtlı bir şekilde görülmüyor." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, JW Marriott Otel'de düzenlenen Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği Ödül Töreni'ne katıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Provokatörler ve itibar suikastçileri, internetin dehlizlerinde izlerini rahatça kaybettiriyor. Hayatı bir anda altüst olan mağdurlar çoğu zaman hesap soracak muhatap dahi bulamıyorlar. Yalan haber, sadece insanı değil, günümüz demokrasilerini de tehdit eden unsurlardan biridir. Dünyanın birçok ülkesi gibi Türkiye ve Türk demokrasisi de bu tehditten azade değildir." dedi.
Erdoğan, bu seneki "Medya Oscarlarına" layık görülen televizyoncular, radyocular, muhabirler ve sanatçıları tebrik etti.
"Marifet iltifata tabidir." atasözüne atıfta bulunan Erdoğan, "Hayatta başarı kadar, bu başarının takdir edilmesi de önemlidir. Ödüllendirilen her başarı daha nitelikli çalışmalara ilham kaynağı olur. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak emeğin hak ettiği ilgiyi görmesine özel önem veriyorum. Radyo ve Televizyon Gazetecileri Derneğimizin de kendi alanında gerçekten büyük bir boşluğu doldurduğuna inanıyorum." diye konuştu.
Derneğin spordan belgesele, ekonomiden haber programlarına, dizilerden kurumlara uzanan geniş bir yelpazede her sene titiz çalışma yürüttüğünü kaydeden Erdoğan, geçmişi 41 yılı bulan derneğin bu köklü birikiminin katkısıyla radyo ve televizyon alanında başarılı olanları tespit ettiğini söyledi.
Derneğin bağımlılıkla mücadele ve gençlere sporun sevdirilmesi gibi alanlarda düzenlediği sosyal sorumluluk faaliyetlerini memnuniyetle takip ettiklerini dile getiren Erdoğan, "Siyah-beyaz yıllardan geleceğe uzanan bir çınar olarak gördüğüm derneğimize çalışmalarında başarılar diliyorum." ifadelerini kullandı.
"Siyasetçinin görevi de gerçekleri söylemektir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'deki kimi medya kuruluşlarının da manşetleriyle bu değirmene su taşıdığına dikkati çekerek, "Buradan şu hususun altını özellikle çizmek istiyorum, gerçeği bilmek, doğru bilgiye ulaşmak, her insanın en tabii hakkıdır. Gazetecilik hakikati ortaya çıkarmak mücadelesi ise siyasetçinin görevi de gerçekleri söylemektir." şeklinde konuştu.
Gazeteciler gibi siyasetçinin de en büyük sermayesinin, doğruluk ve dürüstlük olduğunun altını çizen Erdoğan, itibarını ve inandırıcılığını yitirmiş bir medyanın ne topluma ne takipçilerine ne de insanlığa katkısının olabileceğini söyledi.
Erdoğan, aynı şekilde milletiyle samimi bağ kuramayan bir siyasetçinin de millete ve memlekete hayrının dokunmayacağını ancak kendilerinin radyo ve televizyon camiasının mensuplarıyla neredeyse 40 yıldır iç içe olduklarını hatırlattı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan başlayarak Pınarhisar'a, başbakanlığa ve cumhurbaşkanlığına kadar siyasi hayata damga vuran olayların çoğunu beraber yaşadıklarını anımsatan Erdoğan, "Türkiye'nin son 25 yılda yüzleştiği krizlere, vesayet girişimlerine, ekonomik sıkıntılara ve elbette 3 Kasım 2002'den itibaren başlayan o büyük dönüşüme hep birlikte şahitlik ettik." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kırk yılı aşan siyasi hayatı boyunca, şartlar ne olursa olsun millete daima doğruları konuştuklarını ve doğruları anlattıklarını vurgulayarak, "Derviş'in fikri neyse zikri de odur." inancıyla kalbinde ne varsa, zihninden ne geçiyorsa, dilinin de onu söylediğini ifade etti.
Bugün de aynı hassasiyeti muhafaza etmeye çalıştıklarını dile getiren Erdoğan, "2023 hedeflerimiz, 2053 ve 2071 vizyonlarımız sadece ekonomik büyümeyi kapsamıyor. Bu hedef ve vizyonlar medya dahil, hayatımızın her alanında yeni bir inşa sürecini ifade ediyor." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Biz sadece ekonomisi, savunması, ticareti, altyapısı, diplomasisi sağlam bir Türkiye istemiyoruz. Aynı zamanda demokrasisi çok daha güçlü bir ülke de istiyoruz. Biz basını daha özgür, daha çoğulcu bir Türkiye arzuluyoruz. Biz şiddete bulaşmadığı, hakarete varmadığı sürece ne kadar aykırı olursa olsun tüm fikirlerin temsil edildiği bir basın arzu ediyoruz. Biz kendi halkına tepeden bakan değil, halk adına gözcülük yapan bir medya düzenini savunuyoruz. Şüphesiz bunun yolu da medyanın demokrasilerdeki rolünü layıkıyla oynamasından geçiyor. İnsanı, ahlakı, basın etik ilkelerini merkeze alan bir bakış açısıyla bu süreci yönetmek zorundayız. Türkiye ne basın hürriyetinden ne de milli güvenliğinden taviz verebilir.
Bunun için özgürlük, güvenlik dengesini sağlamak suretiyle yolumuza devam etmek mecburiyetindeyiz. Uzun yıllar medyamıza hakim olan vesayetçi tonun artık değişmesi gerekiyor. Türk medyasının, milleti ile daha barışık bir düzlemi yakalaması önemlidir. İnşallah kendi bakış açısını genişlettikçe, dilini düzelttikçe, seviyesini yükselttikçe toplumdaki itibarını da güçlendirecektir. Biz de bu amaçla yeni medya düzeninin ihtiyaçlarına uygun kamu politikalarını İletişim Başkanlığımız ve diğer ilgili kurumlarımız vasıtasıyla hayata geçirmeye çalışıyoruz."
AA
İlginizi Çekebilir