Pirlepe Makedonya
BENİM ŞEHİRLERİMPirlepe (Makedonca: Прилеп trl: Prilep), Kuzey Makedonya’nın güneyinde yer alan bir şehir ve belediye merkezidir.
Güney Makedonya’da, Kuzey Pelogonya Ovası’na yayılmış Pirlepe, orta büyüklükte tipik bir Balkan şehridir.[2] Ülkenin büyük şehirlerinden Manastır’ın yakınlarındadır.
Tarih
Pirlepe, antik “Styberra” şehrinin kalıntıları üzerine kurulmuştur. Şehir, Roma İmparatorluğu döneminde gelişmiştir. 268 yılında Gotlar tarafından neredeyse yok edilmiş, saldırı sonrasında şehrin sadece küçük bir kısmı kalmıştır.
“Pirlepe” ismine ilk kez Bizans imparatoru II. Basileios’un 1014 tarihli fermanında tesadüf edilmektedir.[2] Ortaçağ Pirlepesi bir dağın zirvesinde yer alan kalenin etrafında kurulmuştu. Bu kasaba 1240’larda Pirlepe ismiyle ifade ediliyordu. Pirlepe ismi “bir dağın tepesine saplanmış” anlamına gelmektedir.[2]
11. yüzyılın başlarından 1201 yılına değin Bizans yönetimi altında varlığını sürdüren şehir, bu tarihte İkinci Bulgar İmparatorluğu’nun hâkimiyetini kabul etti; 1246’da tekrar Bizans hâkimiyetine girerek 1334 yılına değin Bizans hâkimiyetinde kaldı.[2]
Sırp Kralı Duşan’ın orduları Pirlepe’yi ele geçirince şehir kısa süreliğine de olsa Sırp İmparatorluğu’na bağlandı. Duşan’ın ölümünden sonra Pirlepe Vukasin Prensliği’ne bağladı ve Vukasin 1366’da Pirlepe’de kendini kral ilan etti.[2] Vukasin, 14. yüzyıl boyunca devam eden savaşlarda yer yer Osmanlı ordusunun hizmetinde yer almış olsa da 1371 yılındaki Çirmen Savaşı’nda Osmanlı ordusuna karşı mücadele verirken öldü ve Osmanlı vasalı olarak Pirlepe’nin yönetimini devralan oğlu Marko 1395 yılındaki Rovine Muharebesi’nde öldürüleceği ana değin Osmanlı sultanlarının düzenlediği büyük seferlerin tamamına katıldı.[2] Bu olaydan sonra Pirlepe ve havalisinin büyük bir karışıklık ve mücadele yaşanmadan Osmanlı yönetimine girdiği, ordunun bir kısmının Osmanlı hizmetinde Hristiyan sipahiler olarak varlığını devam ettirdiği düşünülür.
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi
Şehir, 14. yüzyılda (1385-1395) civardaki yerleşimlerle beraber Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına girmiştir. Bu dönemden 20. yüzyıl başlarına (1912-1913) kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır.
Osmanlı yönetiminde Pirlepe hakkında bilgi veren en eski kayıtlar 1445 yılına aittir.[2] Bu tarihte şehrin önemli bir bölümünü (%97.4) Hristiyan nüfus teşkil etmekteydi. Fatih Sultan Mehmet’in saltanatı döneminde Pirlepe önemli ölçüde Türk Müslüman yerleşimciyi kabul etti. 1478’e gelindiğnde Hristiyan nüfus oraın %73.9’a düşmüştü.[2] 1528 yılında şehrin vergi nüfusu %31’i Müslüman olan 825 nefere yükseldi. Şehrin nüfusu ve Müslümanların oranı sonraki yıllarda geriledi.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan itibaren bölgedeki Türk nüfusunun ciddi bir kısmı Anadolu’ya özellikle Ege bölgesine göç etmiştir.
Fâtih Sultan Mehmed zamanında 1455’ten sonra ve 1478’den önce, 1478 tahririnin gösterdiğine göre Pirlepe şehrine çoğunlukla zanaatkâr (dokumacı, terzi, debbâğ, demirci vb.) olmak üzere önemli sayıda Türk yerleşti. Bu tarih aralığında müslüman hâne sayısı yirmi birden 141’e çıktı. Yine aynı yıllarda Pirlepe varoşunun 2 km. güneyinde düz ovada yeni bir kasaba daha kurulmuş olmalıdır. Pirlepe varoşu, kiliselerin gösterdiğine göre bir hıristiyan kasabası olarak kalırken aşağıdaki kasaba, muhtemelen Çarşı Camii diye bilinen büyük bir cuma camiinin 881 (1476) yılında inşa edilmesiyle ortaya çıkmıştır. Söz konusu caminin bânisi alay beyi Abdullah oğlu Hacı Hüseyin’dir. 1500’lerin hemen öncesinde Evrenosoğlu Ahmed Bey, Pirlepe’de bir çifte hamam yaptırdı ve Arapça vakfiyesinde belirttiği üzere gelirini Yenice-i Vardar’daki vakfına bağladı. Bu hamam XX. yüzyılın sonlarına kadar hizmet verdi, bugün tarihî eser olarak koruma altına alınmıştır. İkinci bir cuma camii taş işçiliğiyle dikkati çeken ve XVI. yüzyılın ilk yıllarında yapılan Orta Cami’dir. Bu camiyi 1960’larda Ayverdi harabe halindeyken gördü ve 1988’de tamamen yıkıldı. 1530 yılına ait kayıtlarda şehirde bir cuma camii, dört mescid ve bir hamamın varlığından bahsedilir. XVI. yüzyılın ortalarına ait olan ve günümüze kadar korunan Kırık Cami ise (Skršenata Džamiya) eski Pirlepe’nin güney kısmındadır. Bu cami oldukça yüksek kubbeli ve Orta Cami gibi ince taş işçiliğine sahip bir yapıdadır. Kubbe, XVI. yüzyılın ilk yarısının seçkin mukarnas örneklerinin bulunduğu dört tromp üzerinde yükselir. Bunlar mescidlerin mütevazi ve küçük mâbedler olmadığını, oldukça büyük ve ihtişamlı olduğunu gösterir. XVI. yüzyıl boyunca birçok mescid, bir minberin eklenmesi ve bir hatibin tayiniyle cuma camii haline getirildi. Pirlepe’deki Kırık Cami uzun süre önce bir tekstil fabrikasının içinde kalmış olup bakımsız ve ihmal edilmiş olsa da halen ayaktadır.
İlginizi Çekebilir