© Teknik Elektrik 2017-2024

Pakistan’ın En Önemli Şehri: Lahor

Lahor, başkent İslamabad’ın yaklaşık 300 km güneydoğusunda ve Hindistan sınırında bulunan tarihî bir şehir.

Lahor, başkent İslamabad’ın yaklaşık 300 km güneydoğusunda ve Hindistan sınırında bulunan tarihî bir şehir. Her ne kadar ülkenin başkenti İslamabad olsa da Lahor’un, ülkenin en önemli şehri olduğunu söyleyebiliriz. Lahor; Delhi, Agra ve Fetihpur Sikri gibi zamanında Bâbürlüler’in dört büyük başkentinden biri olmasından başka, diğer bazı devletlere de merkez olmuş.


Lahor, Karaçi’den sonra Pakistan’ın en büyük ikinci şehri olma özelliğine sahip. Bu arada Pakistan’ın, dört eyalet ve doğrudan merkezi yönetime bağlı üç özerk bölgeden oluşan federatif bir yönetim şekline sahip olduğunu da ekleyeyim. Bu eyaletler Pencap, Sind, Hayber Paktunva ve Belucistan’dır. Üç özerk bölge ise Gilgit-Baltistan Bölgesi, Özgür Keşmir Bölgesi ve Afganistan sınırında yer alan ve kabilelerin denetimine bırakılan Kabileler Bölgesi’dir. İşte Lahor da Pakistan nüfusunun yüzde 56’sına, ülkenin ekonomik üretiminin yüzde 62’sine tek başına sahip olan Pencap Eyaleti’nin başkenti olan bir şehir. Dolayısıyla Pakistan için çok önemli bir kent.


Lahor’un tarihî bir şehir olduğunu ifade etmiştim. Bu meyanda ziyaret ettiğim ilk yer Pâdişâhî Camii oldu. Bâbürlüler’in altıncı sultanı olan Evrengzîb tarafından inşa ettirilen muhteşem Pâdişâhî Camii... 1671 yılında başlanıp 1673 yılında tamamlanan bu caminin, Pakistan ve Güney Asya’nın ikinci, dünyanın da en büyük beşinci camisi olduğu söyleniyor. Gerçekten de çok büyük bir iç avlusu var. Lahor’un da, Pakistan’ın da en önemli tarihi eserlerinden biri durumunda.


1947 yılında Hindistan ve Pakistan ayrılınca tarihi değer taşıyan eserler genelde Hindistan tarafında kalmış. Pakistan’ın bu konuda çok da zengin olduğu söylenemez. Lahor’da 1799 ile 1849 yılları arasında Sih hakimiyeti olmuş. Sih Kralı Maharaja Ranjit Singh tarafından Lahor ele geçirilince, Pâdişâhî Camii de kralın ordusuna ve atlarına tahsis edilmiş. 1841 yılındaki Sih İç Savaşı’nda da bu kralın oğlu Maharaja Şer Singh, caminin minarelerine silahlar yerleştirip buradan rakiplerine saldırarak üstünlük elde etmiş. Tabi bu esnada özellikle caminin yakınlarında olan Lahor Kalesiciddi zayiat almış. Bu dönemde kalenin yok olan Dîvân-ı Âm binası daha sonra İngilizler tarafından yaptırılmış olmakla beraber eskisi gibi olmamış haliyle.


Lahor, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi tarafından ele geçirilice, caminin kullanımında bir değişiklik olmamış ve Sih Dönemi’nden itibaren ordu için kullanılan cami, İngiliz hakimiyeti döneminde de bu şeklini devam ettirmiş. Bu durum Müslümanların isyanına sebep olunca İngilizler camiyi boşaltmak durumunda kalmış ve bu tarihten sonra müslümanların gayretiyle camide restorasyon çalışmaları başlayarak, cami asıl amacına yönelik kullanılmaya başlanmış. Pakistan Devleti’nin kurulmasının ardından da Lahor Pakistan sınırları içerisinde kalmış.


Caminin tarihinde önemli olan bir olayı da, 1974 yılındaki İkinci İslam Zirvesi’nin Lahor’da yapılması ve 39 müslüman devlet liderinin burada namaz kılması oluşturuyor. Zülfikar Ali Butto, Kral Faysal, Kaddafi, Yaser Arafat gibi isimler burada hep birlikte Cuma namazı kılmışlar. Ayrıca TİKA’nın, burada bulunan kutsal emanetlerin restorasyonu ve daha iyi koşullarda sergilenmesi için Kültür Bakanlığı’yla işbirliği yaptığını da ekleyeyim.


Pâdişâhî Camii’nin hemen dibinde meşhur mütefekkir Muhammed İkbal’in mütevâzı kabri bulunuyor. Muhtemel saldırı ihtimalleri dolayısıyla dolayısıyla etrafı demir tellerle çevrilmiş ve kabrin başında da silahlı askerler bulunuyordu. 


Lahor Kalesi azametli bir yermiş

Lahor’da 1799 ile 1849 yılları arasında Sih hakimiyeti olduğunu söylemiştim. Bu dönemden kalma yapılar da bulunuyor şehirde. Sih Kralı Maharaja Ranjit Singh’in küllerinin saklandığı kapların bulunduğu Samadhi of Ranjit Singh ile yine Sih Dönemi’nde düzenlenen Huzûrî Bağ bunlardan birkaçı..


Lahor Kalesi de Pâdişâhî Camii’nin hemen yakınında bulunuyor. 

Bugün “Kadim Kent” olarak adlandırılan bölge, Bâbürlü Sultanı Ekber Şah döneminde surla çevrilerek 13 kapılı bir kale şehir konumuna getirilmiş. Genel itibariyle tarihî değer taşıyan eserler de burada bulunuyor. Lahor Kalesi de burada. Bu kalenin bulunduğu yerde daha öncelerden kalma bir başka kale bulunurken, yine Ekber Şah 1566 yılında bu kalenin bulunduğu yere bugün mevcut olan kaleyi inşa ettirmeye başlamış. Cihangir, Şah Cihan ve Evrengzîb dönemlerinde de önemli ilave ve değişiklikler yapılmış kalede. Delhi’deki Kızıl Kale, Agra’daki Agra Kalesi ve Caypûr’daki diğer kaleler ile karşılaştırıldığında buraya gereken önemin verilmediği hemen farkediliyor. Yapılan restorasyon çalışmaları da çok sırıtıyor. Umarım bir el atan çıkar. Her ne kadar restorasyona ihtiyaç olsa da kalede yaptığım gezinti, bir zamanlar buranın ne kadar da şâşaalı ve azametli bir yer olduğu hissini uyandırdı bende... Tac Mahal’i yaptıran Bâbürlü Sultanı Şah Cihan döneminde başlanıp, Vezîr Hân olarak bilinen Şah Cihan’ın Lahor Valisi tarafından tamamlanan Vezîr Hân Camii, tezyînâtı ve ebatıyla muhteşem bir eser... Tabi ciddi bakıma ihtiyacı olduğunu da söylemeliyim. dunyabizim


İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER