Kuveyt Türk Karaköy Bankalar Caddesi Şube Müdürü Sayın Kağan Ünal İle Söyleşi
RÖPORTAJLARKatılım bankalarının sektördeki payı giderek artmakta olup 2013 yılı itibariyle 96.022.milyon TL aktif büyüklük ile %5.5 civarındadır.
Sayın Kağan Ünal okuyucularımıza kendinizden bahseder misiniz ?
1979 İstanbul doğumluyum. 2001 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümünden mezun oldum. Askerlik vazifemin ardından 2003 yılında Kuveyt Türk Katılım Bankasında Fon Kullandırım yetkilisi olarak işe başladım. Genel Müdürlükte çeşitli yönetici pozisyonlarının ardından 2008 yılında Sirkeci Şube Ticari Satış Yönetmeni olarak atandım. 2010-2012 yılları arasında Sultançiftliği Şube Müdürlüğü vazifesinde bulundum.2012 Temmuz ayında Karaköy Bankalar Caddesi şubesini açarak Şube Müdürlüğüne devam etmekteyim.
Evliyim, Okan ve Onur isimlerinde iki oğlum var.
Kağan Bey Katılım Bankalarının diğer bankalardan ayıran özellikler nedir? Türkiye’de katılım bankalarının durumu hakkında ne söylemek istersiniz?
Katılım Bankacılığı sektörüne yurt içi ve yurt dışından gösterilen yoğun ilgi ve bu ilginin beraberinde getirdiği odaklanma, sahip olduğu değerler ve prensiplerle birlikte Türkiye gibi dinamik bir ülkede faizsiz bankacılık misyonuyla faaliyet göstermek bizleri memnun etmektedir. Küresel kırılmalarla daha fazla hassaslaşan finansal piyasalar için örnek bir model haline gelen sektörümüz, ilerisi için bize her zamankinden daha fazla ümit vermektedir.
Katılım bankalarının sektördeki payı giderek artmakta olup 2013 yılı itibariyle 96.022.milyon TL aktif büyüklük ile %5.5 civarındadır.
Türkiye’de finansal sistemin gelişmesinde organik büyümenin önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Katılım Bankaları da mevduat bankalarına benzer bir biçimde yaygın şube ağına ulaşmaya başladı. Bu genişleme eğiliminin yanı sıra söz konusu Katılım Bankalarının farklı finansal ürün ve hizmetleri tasarruf sahiplerine ve firmalara sunmakta başarılı oldukları görülmektedir. Bütün finansal işlemlerinin fatura karşılığında gerçekleşmesi nedeniyle, katılım bankaları kayıt dışı ile mücadelede devlete yardımcı olmaktadırlar. İşlemlerin belge karşılığında ve mal hareketi ile yapılması gerçek-reel ticaretin fonlanmasını sağlamaktadır.
Ekonomimiz istikrarı yakaladı diyebilir miyiz? Ekonomideki istikrarın kalıcı olması için neler yapılmalı?
Son 10 yılda dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasında yer alan Türkiye, 2008 krizinden sonra iyi bir toparlanma yakalayarak 2010 yılında 9,2 ve 2011 yılında 8,8 büyüme rakamları ile tüm dünyada hatır sayılır bir ses getirmişti. 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla 2,2 ve 4,0 büyüyen ekonomimiz 2014 yılı ilk çeyreğinde siyasi risk primindeki artışa, parasal sıkılaşmaya ve yürürlüğe konulan makro ihtiyati tedbirlere rağmen yıllık bazda %4,3 ile beklentilerin üzerinde büyümüştür. Ülkemizin büyüme rakamının %5’in altında kalmaması ekonomi ve finansal çevreler için önemlidir.
2011-2012 döneminde yükselen cari açık çerçevesinde daha farklı bir iktisat politikasına yönelen Türkiye geçen yıl dünya ekonomisinde görülen konjonktürel değişimlerden etkilendi. Özellikle döviz kurlarında görülen hareketlenme ve bu çerçevede artan enflasyon Merkez Bankası’nı yeniden politika değişikliğine yöneltirken, 2014 yılında makroekonomik görünümün farklılaşacağı bir döneme girildi.
Özetle 2014 yılı, ekonominin soğutulduğu, cari açığın azaldığı ve enflasyonun kontrol altına alınacağı bir dönemi işaret ediyordu. Yılbaşından itibaren yürürlüğe konulan yasalar ile tüketici kredilerinde vade sınırlaması, kredi kartlarında limit birleştirilmesi ve taksit sınırlaması, araç kredilerinde peşinat oranının arttırılması ve vade sınırlaması, projeden konut satışında KDV uygulaması vb. gibi birçok düzenleme kredi hacminin düşmesine sebep olmuştur. Cari açığın azaltılması amacıyla iç talebin dizginlenmeye çalışılması doğrultusunda uygulanan bu politikalar ister istemez piyasalarda durgunluk olarak hissedilmiştir.
Durgunlaşan piyasada tüm şirketler gibi bankalarında 2014 yılı ilk çeyreğinde konsolide olarak kar hacmi, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 19 azalarak 5,6 milyar TL’ye gerilemiştir. Değişen piyasa koşulları yüksek montanlı karlı işleri eritmiş ve düşük montanlı çeşitlendirilmiş projelere yönlendirmektedir. Bu gelişmeler ışığında gerek ülke olarak, gerek firma veya banka olarak istikrarı ve başarıyı yakalamanın en önemli öğesi değişen şartlara uyum sağlamaktan geçmektedir.
Katılım bankaları diğer bankalar ile rekabet edebilir mi? Fon kullandırma yöntemi olan ‘Murabaha’ ne anlama gelmektedir?
Katılım Bankaları sektörde gelişen ve büyüyen yapısı ile her türlü rekabete açıktır. Bugün toplamda 1.000 üzerinde şubesi ve 17.000 çalışanı ile bankacılık sektörünün parlayan yıldızıdır. İstikrarlı ve sürdürülebilir büyüme anlayışını uzun yıllar boyunca sürdürmeyi amaçlamaktadır. Birçok katılım bankası karlarını yabancı ülkelere transfer etmek yerine Türkiye’de bırakarak kurumlarını büyütmeyi hatta dışarıdan ek kaynakları ülkemize aktarmayı tercih etmektedirler. Yaratılan kaynakların olumlu değerlendirilmesi istihdam ve işsizlik açısından faydalı olmaktadır. Dışarıya kar transferinin yapılamaması bu ülke insanın emeğinin, alın terinin ve tasarruflarının yine bu ülkede kalması anlamına gelmektedir. Bu da doğrudan yapılan yatırımlar kanalı ile cari açığın kapatılması hususunda pozitif etkiye sahiptir.
Katılım Bankacılığı terminolojisine göre fon kullandırma yöntemleri isimlerine bakıldığında İslam hukuku (fıkıh) alanından alındıkları için Arapçadırlar.
Murabaha “malı kar ile satma” anlamına gelmektedir. Bankanın, müşterisinin ihtiyacı doğrultusunda bir mal veya hizmeti satıcından peşin alıp üzerine kar ilave ederek o müşteriye vadeli şekilde satması işlemidir. Bu nedenle murabaha işlemi sıkça ‘peşin alıp vadeli satma’ olarak anılmaktadır. Murabaha işleminin uygulaması ana hatlarıyla şu aşamalardan geçerek gerçekleşmektedir. Kar oranı, vade, taksit planı ve malın muhteviyatı konusunda banka ile müşteri mutabık kalır. Katılım bankası satıcıya sipariş formu göndererek ödemenin eksiksiz mal tesliminden sonra yapılacağı bilgisini verir. Satıcı malı ve faturasını müşteriye göndermesinin ardından ödemesi yapılır. Daha önceden belirlenen şartlarla malın müşteriye satışı yapılarak akit tamamlanır. Müşteri ise malın bedelini belirlenen vadede katılım bankasına öder.
İlginizi Çekebilir