© Teknik Elektrik 2017-2024

İşte Albay Belgütay Varımlı olayının dehşet veren içyüzü

Zihinlerde "cinayet" şüphesine yol açan temel neden, albayın Ergenekon sürecindeki rolü ve intiharın çok ağır bir günah olduğunu bilecek kadar inançlı olmasıydı.

Zihinlerde "cinayet" şüphesine yol açan temel neden, albayın Ergenekon sürecindeki rolü ve intiharın çok ağır bir günah olduğunu bilecek kadar inançlı olmasıydı.

Bakın devre arkadaşı emekli Yarbay Tevfik Diker ne diyor: "Onu Ergenekon öldürdü, TSK'da sırlara vakıftı, darbe planlarını biliyor, Hilmi Özkök'e anlatıyordu. Savcı Zekeriya Öz olaya el koysun."

Albayla 1 yıl mesai arkadaşlığı yapan eski bir silah arkadaşından (H.İ.T) da mesaj aldım: "Sizden istirhamım, intihar süsü verilerek şüpheli bir şekilde ortadan kaldırılan Albay Belgütay Varımlı cinayetine eğilmeniz."

Gerçekten, intihar değil, cinayet olabilir mi?

Komplo teorisi üretecek değilim. Birçok önemli ve kritik şahıs gibi albay da intihar edebilir, kazaya kurban gidebilir. Gerçek olan şudur, zihinleri bulandıran sorulara cevap bulmadan dosya kapatılırsa, "< span class="text7" style="line-height:11,5px">intihar" tespitine kimseyi inandıramazsınız.

Albayı tanıyalım

Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral İlhami Erdil'e cezaevini yolunu açan, Ergenekon'un ortaya çıkarılmasında önemli rol oynayan, Özel Kuvvetler ve İstihbarat'ta önemli operasyonlara katılmış Albay Varımlı ile 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce telefonla tanıştım.

Vesile olan, devresi Tevfik Diker'di.

Gönlü, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün Cumhurbaşkanlığındaydı. Hükümetin, Özkök'ü Çankaya'ya aday gösterilmesini istiyordu. Hatta bu konuda hükümetle bir temas kurulduğunu ve aday gösterilme ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyordu.

Darbelere direnmiş ve demokrasiye sahip çıkmış bir generalin Cumhurbaşkanı seçilmesinde hiçbir beis görmediğimi, ancak hükümette böyle bir niyet beyanına rastlamadığımı ifade ettim. Ayrıca, tüm olumlu yanlarına rağmen asker kökenli olması nedeniyle konjonktürel olarak Özkök'ün şansının düşük olduğunu anlattım.

Sizi dinliyorlar

Aradan zaman geçti, köprünün altından epeyi sular aktı. Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçildi. Ergenekon süreci başladı.

Bir gün Albay aradı, dedi ki: "İstanbul'dayım. Sırf sizinle görüşmek için Ankara'ya geleceğim. Ne zaman müsait olursunuz?"

Randevulaştık, gazetedeki odamda buluştuk. Yüzünü ilk defa o zaman gördüm. Dikkatimi çeken husus, buluşuncaya kadar iki üç kez görüşme saatini değiştirmesi, farklı telefonlardan araması ve büroya gelene kadar sıkça araç değiştirmesiydi.

Oturur oturmaz, daha cümleye başlamadan el yazılı bir kağıt uzattı: "Takip ediliyorsun, telefonlarınız dinleniyor, telefon ve elektrik hatlarını kontrol ettir, dikkatli konuş."

Sonra, görüşebileceğimiz başka bir oda olup olmadığını sordu. Büroda boş başka bir oda buldum, oraya geçtik. Bu esnada cep telefonlarını bıraktırdı, ceketimi çıkarttırdı, göz ucuyla dinleme cihazı olup olmadığını kontrol etti.

Hakkını helal etsin, itiraf etmeliyim, o an içimden şöyle geçti: "Nerden çattık bu deliye?"

Namaz kılıp ayrıldı

Fakat konuştukça, bond çanta

sındaki belgeleri çıkarıp anlattıkça, neden bu kadar ihtiyatlı olduğunu daha iyi anladım.

Çantasında ayrıca çok sayıda fotoğraf vardı. Kar maskeli katıldığı bazı operasyonlarda çekilmiş fotoğraflar dikkat çekiciydi. Temizlik görevlisi gibi çalıştığı bir cami avlusundaki sakallı ve elinde (saplı) süpürge bulunan fotoğraf, bunlar arasındaydı.

İlhami Erdil soruşturmasını nasıl başarıyla sonuçlandırdığını, Sarıkız darbe senaryosunu nasıl engellediğini, Hilmi Özkök'ün o süreçteki rolünü ayrıntılı olarak anlattı.

Sohbetin sonunda şöyle dedi: "Yazılarını takip ediyorum. Allah rızası için çok önemli işler yapıyorsun. Sana yardımcı olmak istiyorum. Şimdilik beni tanımanı istedim. İleride çok önemli belgeler vereceğim."

Ayrılırken namaz kılabileceği bir yer sordu. Kendisine gösterdiğimiz odada öğle namazını kıldıktan sonra ayrıldı.

O Albay benim

Kısa süre sonra yine aradı. Yine aynı kuşkucu yollardan sonra büroda buluştuk. "1 Numara" olarak tarif ettiği emekli generalin Tercüman Gazetesi'nde yayınlanan bir köşe yazısı üzerine aldığı notu gösterdi.

Not, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a yönelik ve sitem doluydu. Albay, Ergenekon taifesinin Büyükanıt'tan memnun olmadığını ve hayal kırıklığı yaşadığını anlattı.

Bir başka buluşmada Albay, "Operasyon Ergenekon kitabında Sarıkız'ı deşifre eden bir albayın mektubundan söz ediyorsun ya o albay benim" dedi.

Dondum kaldım. Devam etti: "Darbeler konusunda hükümeti sürekli uyardım. Hilmi Paşa (Özkök) olmasaydı Türkiye bugün çok farklı olurdu."

ZAMAN

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER