© Teknik Elektrik 2017-2024

Ersun Yanalın hayalleri hep yarım kaldı

Ersun Yanal, Trabzonspor ’daki görevinden istifa etti.

Ersun Yanal, Trabzonspor ’daki görevinden istifa etti. Yanal aslında alışılmışın dışına çıkarak bir şeyler yapmasıyla dikkat çekmişti. Tıpkı 6 defa şampiyonluk yaşayan tek Anadolu takımı Trabzonspor gibi.

Yazar Zig Zaglar’in bir sözü vardır: “Doğru adam doğru kadını inşa eder, doğru kadın da doğru adamı…” Soru şu: Ersun Yanal, Trabzonspor için doğru adam mıydı ya da Trabzonspor, Yanal için doğru takım mıydı? Bu yazıda bu sorunun cevabını vermek gibi bir düşüncemiz yok. Biz size Ersun Yanal’ı anlatacağız, sorunun cevabını da siz vereceksiniz. Trabzonspor’u ise terazinin diğer kefesine koyarken tek kelimeye dikkatinizi çekeceğiz: Sabırsızlık...

HAYATA GÖZLERİNİ İZMİR'DE AÇTI

Ersun Yanal, 17 Aralık 1961’de İzmir Buca’da doğar. Annesi ev hanımı, babası ise elektrik tesisatçısıdır. Babasının işi dolayısıyla 1964’te Denizli’nin Sarayköy ilçesine taşınırlar. Ortaokul birinci sınıfa kadar çocukluğu Sarayköy’de fabrika lojmanının geniş avlusunda ve futbol topunun peşinde geçer. 1974’te ailesinin Denizli’ye taşınmasıyla lisanslı futbolcu olarak Denizlispor’da futbola başlar. 1979’da Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü’nden mezun olur.

FUTBOLCULUK DÖNEMİ

Aynı yıllarda, oynadığı Denizlispor 2. Lig’de mücadele ediyordur. Genç ve amatör takım oyuncusudur. A kadroya alındığı yıl, üniversiteyi de kazanır; lakin o yıllarda üniversitelerde meydana gelen olaylar sebebiyle ailesi onu okula göndermez. Eylül 1980’de Manisa Spor Akademisi sınavlarını kazanır ve asıl hedefi olan üniversite hayatına bir yıl gecikmeli başlar. Aynı yıl amatör takımlardan Turgutluspor’da da futbol oynayacaktır.

1981’de, okulu bitirene kadar kadrosunda yer alacağı 2. Lig’deki Manisaspor’a transfer olur. 1984’te akademiden mezundur. Aynı yıl 3. Lig’deki Emsanspor’a geçer. 1985’te spor akademisi mezunu olarak aldığı B lisansı antrenörlük belgesiyle futbolcusu olduğu Emsan takımında aynı zamanda teknik direktör Melih Garipler’in yardımcısı olarak ilk antrenörlük deneyimini de yaşar. 1985’te 3. Lig’deki Nazillispor’a transfer olur. Burada 2 yıl oynar. Mayıs 1987’de Şenay Hanım ile evlenir. Aynı yıl 3. Lig’deki Sarayköyspor takımında futbol oynar. Ve sezon sonunda profesyonel futbolculuğu bırakarak en büyük hayali ve hedefi olan antrenörlüğe, Denizli Belediyespor (amatör) takımında başlar. Burada 2 sezon çalışır.

İLK ANTRENÖRLÜĞÜ

1990’da ilk profesyonel takım antrenörlüğü deneyimini Sarayköyspor’da yaşar. Buradan ikinci yarının 3. haftası ayrılır. 1992-93 sezonunda Denizlispor altyapısı ona emanet edilir. 1993-94’ten sonraki sezonlarda Denizlispor’da çeşitli teknik direktörlerin yardımcısı olmaya başlar. Bu sezonlardan biri olan 1995-96’nın son 7 haftasında görevden alınan Ümit Kayıhan’ın yerine takımı çalıştırır. Beşiktaş’ı deplasmanda 4-0 yenerek takımı ligde tutmayı başarır.

1996-97 sezonunda Denizlispor Milorad Mitroviç ile anlaşır. Mitroviç’in yardımcısıdır. Sezonun 3. haftasında Mitroviç görevi bırakır. Rahmetli Tevfik Lav ve kaleci antrenörü Metin Bayındır ile takımın başına getirilir. 9 maç takımı çalıştırır. Ancak yönetim işine son verir. Aynı yıl Denizlispor 2. Lig’e düşer. O ise 1997-98 sezonunun 4. haftasında 2. Lig’deki Yeni Salihlispor ile anlaşır. Ligi 3. bitirir.

DENİZLİSPOR'U BİRİNCİ LİGE TAŞIDI

1998-99 sezonu başında 2. Lig’deki Denizlispor ile anlaşır. Teknik ekipte ise Orhan Işık, Mesut Bakkal ve kaleci antrenörü Metin Bayındır vardır. Bu ilk ciddi sınavına yokluklarla başlayacaktır. 9 as oyuncu takımdan ayrılmıştır. Yanal’ın yaşı 36’dır. Genç teknik adam, geriye kalan ve çoğu zaman takıma giremeyen genç oyuncularla yeni bir kadro oluşturur ve Denizlispor bu kadroyla 1. Lig’e yükselir. Bu kadro 1. Lig’de de korunur ve 5 yabancıyla takviye edilir. Denizlispor lige fırtına gibi girer: İlk 11 hafta sonunda birçok devi geride bırakıp 6 galibiyet, 4 beraberlik ve tek yenilgiyle 2. sıradadırlar. Ancak bu çıkış sezonun geneline yansımaz. Yanal, son 8 haftada takımdan ayrılır. Yeşil-Siyahlılar da ligi ancak 11. olarak bitirir. Yine de o yılki Denizlispor’un kadrosunda bulunan Ali Tandoğan, Veysel, Serkan, Yusuf, Bülent ve kaptan Ümit gelecek vadeden futbolcular olarak dikkat çeker. Zaten ileriki yıllarda bu oyuncuların hepsi 4 büyüklerde forma giyecektir.

Ersun Yanal’ı bu dönemde farklı kılan, dizüstü bilgisayarı olur. Denizlispor’un 2. Lig’den 1. Lig’e çıkmasıyla başlayan bilgisayarlı serüven ona bazı kapıları da ardına kadar açar. Aslında onun bilgisayara olan ilgisinin arka planında mezun olduğu Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü’nün yanı sıra küçüklüğünden beri tamir işlerine yatkınlığının da etkisi büyüktür. Bilgisayarla ilk teması ise Manisa Spor Akademisi’nde olur. MS-DOS sisteminin 286 MB’lık sx dx bilgisayarlarından beri bu dünyanın içindedir.

Denizlispor’da iken kasetlerden klip yapmaya başlar. Oyunculara tek tek hatalarını ekran başında gösterir. Sonraki yıllarda teknoloji ile birlikte klipler de gelişecektir. Görüntülü analize daha sonraki yıllarda çalıştıracağı Ankaragücü’nde başlar. İlk yıllar istatistiki bilgiler veren bir program kullanan Yanal, daha sonra işi, rakiplerin eksik yönlerini ve artılarını somut biçimde gösteren programlara vardırır. Elbette, taktiği bilgisayar vermiyordur. Ancak taktiği kuvvetlendirecek bilgiler ondan geliyordur: “Bilgisayar verileri veriyor. Ben bu verileri ekibimle beraber değerlendiriyorum. Sistemi ve taktiği ona göre kuruyorum. Rakibin etkili yerlerine önlem almaya çalışıyorum. Zayıf yönlerinden faydalanmaya çalışıyorum. Ama bazen bu amacına ulaşmayabilir. Bazen görev verdiğiniz oyuncu gününde olmayabilir. Futbolcular robot değil, etten kemikten.”

Kimileri, diz üstü bilgisayarıyla alay eder. Kimileri “Ne analizi kardeşim!” der. Yanal, bu tür olumsuz eleştirilerin hepsine kulak tıkar. Doğru bildiğinden şaşmaz. Daha yolun başında bilgisayar kullanarak meslektaşlarından ayrılan Yanal, yine yolun başında ekibinde spor psikoloğu bulundurmasıyla da meslektaşlarından ayrılacaktır. Denizlispor’daki ikinci yılında takımda psikolog vardır. Yine o günlerde bilimsel antrenman metotları kullanması, futbolcuya özel antrenmanlar yaptırması da dikkatlerden kaçmayacaktır.

ANKARAGÜCÜ MACERASI VE SONRASI

2000-01’de Ankaragücü ile ekip olarak anlaşır. Ekibinde Mesut Bakkal, Metin Bayındır, Özcan Bizati vardır. İlk sezonunda istikrarsız sonuçlar alan A.Gücü, ligi 6. bitirir. İkinci yılında takı 4. olur. Takımı UEFA Kupası’na taşımıştır. Ancak sezon sonu Yanal olaylı bir şekilde başkentin diğer ekibi G.Birliği’ne transfer olur. 2002-03’te onun çalıştırdığı G.Birliği ligi 3. bitirecektir. Yanal’ın belki de futbol hayatındaki en parlak günleri bu döneme rastlar. G.Birliği’nde âdeta her oyuncuya değer katar. İlk 5 maçta bir beraberlik alır. 6. maçta ise kaderin cilvesi A.Gücü’ne 1-0 yenilir. Ligde uzun süre zirveyi zorlar. 29. hafta Altay karşısında deplasmanda hakem tartışmalarının yaşandığı bir maçta alınan 3-3’lük beraberlik G.Birliği’nin gardını düşürür ve takım sezon sonu üçüncülükle yetinmek zorunda kalır. Kupada final oynarlar ancak Trabzon’a kaybederler. Lig üçüncülüğü ise UEFA Kupası’na katılma hakkı kazandırır. Kupada Blackburn Rovers, Sporting Lizbon ve Parma’yı elerler. Dördüncü turda rakip Valencia’dır. İlk maçı 1-0 kazanmasına rağmen rövanşta uzatmalara giden maçta 2-0 yenilerek elenir. 2003-04’te G.Birliği ligi 10. bitirir. O sezon yine Türkiye Kupası finaline yükselirler ancak yine Trabzon’la karşılaşırlar ve yine kaybederler.

Avrupa’da yakaladığı başarıdan dolayı Jose Mourinho ile karşılaştırılır. O günler ismi F.Bahçe ile gündeme gelir. Basına pek yansımaz ama Trabzonspor’dan da o yıllarda ilk kez teklif alır. 27 Mart 2004 günü Ç.Rize-G.Birliği maçı öncesi Bordo-Mavili yöneticilerle Trabzon’da bir araya gelen Yanal, prensipte bu teklife olumlu yaklaşır. Lakin aynı gün ismi F.Bahçe için de gündeme gelince Trabzon’u askıya alır. Bir gün sonra Trabzonlu yöneticilere ‘biraz daha düşüneyim’ diyerek kaçamak bir cevap verir. Sezon sonu ne F.Bahçe’ye transferi gerçekleşir ne de Trabzonspor’a... Evet, aslında o gün Trabzonspor’a bakışı bellidir Yanal’ın. Bu bakış açısına rağmen Trabzonspor ileriki yıllarda onu takımın başına getirecektir. İşte, tam burada Zig Zaglar’in sorusu akla geliyor.

MİLLİ TAKIM MACERASI

Oraya mı, buraya mı gidecek derken Yanal’a Nisan 2004’te Millî Takım kapıları açılır. Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy görev süresinin dolmasına birkaç ay kalan Şenol Güneş’in görevine son vererek Yanal’ı getirir. Ve Yanal’da o güne kadar görülmeyen değişim de bundan sonra başlar. Önce saç şeklini değiştirir. Ardından dostlarıyla araya mesafe koymaya başlar. Yanal kimilerine göre Millî Takım’ın başına erken getirilmiştir. İlk maçında Belçika’ya karşı deplasmanda 3-2’lik bir galibiyet alır.

Sonrasında Avustralya ve Güney Kore’yle yapılan hazırlık maçları için bu ülkelere gidilir. Takımın en önemli kozları Hakan Şükür, Bülent Korkmaz ve Rüştü Rençber’dir. Bunun yanında yeni oyuncuları da takıma monte eder. Millî Takım’ın 2006 Dünya Kupası elemelerinde Gürcistan ile Trabzon’da 1-1 berabere kalması, ardından Yunanistan deplasmanındaki 0-0’lık netice, eleştirilere yol açar. O, bu dönemde çok radikal bir karar alarak, o güne kadar övgüyle söz ettiği Hakan Şükür’ü bir daha kadroya almayacağını açıklar. Hakan Şükür’ü almamak hem ona, hem Hakan’a, hem Millî Takım’a, hem de G.Saray’a zarar verir. Görevde kaldığı süre boyunca Hakan Şükür ile anılır olur. ‘Sistemime uymuyor. Onun için kadroya almadım’ demesine rağmen buna kimse inanmaz. Zira pivot santrfor Ersen Martin’i bu dönemde Millî Takım’a çağıracaktır.

Millî Takım’ın başında 15 maç kalır. Karnesi; 8 galibiyet, 4 beraberlik ve 3 yenilgidir. Levent Bıçakçı’nın başkanlığını yaptığı federasyon, Yanal’ı komik bir bahane ile görevden alarak yerine Fatih Terim’i getirir. Bahane, Akdeniz Oyunları kafilesinde yer alan Olimpik Millî Takım kafilesi ile İspanya’ya gitmemesidir.

VESTEL MANİSASPOR

2005-06 sezonunun kasım ayında direktör Levent Eriş’in istifa ettirilmesinin ardından Vestel Manisaspor Ersun Yanal’a emanet edilir. Yanal’ın ilk sezondaki karnesi, 26 maçta 9 galibiyet, 5 beraberlik, 12 yenilgi ve lig on ikinciliğidir. Bir sezon sonra ise ligde Ersun Yanal fırtınası esecektir. Vestel Manisa lige Beşiktaş galibiyetiyle başlar. Trabzon ve G.Saray ile berabere kalır. Sonraki 6 hafta üst üste oynadığı 6 maçı da kazanır. Ve liderlik koltuğuna oturur. 10. hafta ligdeki ilk mağlubiyetini deplasmanda Sivasspor’a karşı 3-2’lik netice ile alır. Vestel Manisa bu süreçte bol gollü galibiyetler elde ediyordur. Ancak Sivas mağlubiyeti ile işler tersine döner. Üst üste 4 mağlubiyet alınır. 14. hafta Kayserispor ile 2-2 berabere kalırlar. 16. hafta G.Antep’i yenerler. ‘Düşüş sona mı erecek?’ diye düşünürken sonraki 8 haftada 6 mağlubiyet, 2 beraberlik hüsrana yol açar. 25. hafta Sakaryaspor ile iç sahada oynanan karşılaşmanın 37. dakikasında çıkan olaylar yüzünden maç yarıda kalır. O karşılaşmadan sonra Yanal ve ekibi istifa eder.

TRABZONSPOR

2007-08 sezonunun başında Yanal’ın durağı G.Birliği olur. İmzalar atılır ancak imzadan 48 saat sonra Başkan İlhan Cavcav ile ters düşünce sözleşme karşılıklı feshedilir. Aynı sezona Ziya Doğan ile başlayan Trabzonspor’da işler kötü gidince Doğan’ın görevine son verilir. Bordo-Mavililer 10. hafta takımın başına Ersun Yanal’ı getirir. Yanal’lı Trabzonspor sezonu 6. bitirir.

Bu sezon başında ise herkes Yanal’dan çok şey bekliyordur. 20’ye yakın futbolcu alınmış, kadro baştan aşağı değiştirilmiştir. Trabzonspor da sezona hiç ummadığı bir şekilde iyi bir başlangıç yapar. Arka arkaya alınan galibiyetler Bordo-Mavili takımı zirveye taşır. İlk yarıyı averajla ligi ikinci sırada bitirecektir. Ancak 2. yarıda özellikle Avni Aker’de şok mağlubiyetler üst üste gelir. Yanal’ın kadro tercihleri de eleştirilir.

Yanal’ı en iyi tanıyan isimlerden biri, hiç kuşkusuz 10 yıla yakın beraber çalıştığı, bugün Hacettepe’de top koşturan Ümit Bozkurt’tur. Onun şu tespitlerine yer vermekte yarar var: “Futbolcuyu limon gibi sıkar. Takımda işini sevmeyene çok sinirlenir. Akademik kökenli olduğu için diğer hocalara göre futbolcuyu makine gibi görüyor diyebiliriz. Tabii duygularımızı da katar işin içine. Futbolcu bir makinenin kusursuz parçası gibi takımda yer almalı, bunu ister. Maç kaybedildiğinde ise futbolcular için âdeta çekilmez bir hâl alır.”

Ümit’e göre, Ersun Yanal’ın en büyük zaafı ise şudur: “Pek futbol oynamadığı için bazen oyuncuyu anlamayabiliyor. Belki de futbolcunun kendisini anlamadığını düşünüyor. Hoca futbolcunun kendine göre şekil almasını çok ister. Bazen bu olmuyor. Bence akademi kökenli hocaların zaafı bu.”

Trabzon seyircisine göre ise Yanal’ın eksiği oyunu iyi okuyamamaktır. Maç öncesi takımı iyi hazırlasa da, bilgisayarının yardımıyla rakipleri iyi etüt etse de maçın gidişatına göre gerekli müdahaleleri yapamamak Yanal’ın en büyük eksiğidir. Tribündeki 30 bin futbol uzmanı(!) için bu affedilemez bir eksikliktir. Buna sabır gösterilemezdi ve Trabzon şehrinde zaten sabır kelimesinin lügatte yeri yoktu. Yanal’ın rotası bakalım şimdi ne olacak? Bundan sonra mutlu bir finiş görebilecek mi?

HABER7

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER