Erse Kablo İhracat Müdürü Ergun Çoban ile söyleşi
RÖPORTAJLARErse Kablo İhracat Müdürü Ergun Çoban ile söyleşi
Sektörde uzun yıllardır faaliyet gösteren Erse Kablo’nun vizyonu açısından, 2017 yılı için sürdürülebilir ihracat politikası için neleri belirlediniz?
Sözlerime Immanuel Kant’ın güzel bir cümlesi ile başlamak istiyorum: “Bütün sahip olduğumuz bilginin tecrübe ile başladığına şüphe yoktur”. Bu cümlenin doğru olduğu su götürmez bir gerçek. Fakat günümüz insanının en büyük sorunu, tecrübeyi ön yargı ile karıştırması. İletişim çağının içerisinde yaşarken, her gün yaşanan ve hepimizi şaşırtan bir hızla ilerleyen teknolojik, tasarımsal ve yönetsel gelişmelerin ışığında tecrübelerimizi yansıtırızi Nesnel olan bilime dayandırmadığımız ve günümüz gerçekliği temeline oturtarak, yeni yaklaşımlar geliştirmediğimiz sürece de bir vizyon sahibi olmaktan ve herhangi bir alanda sürdürebilirlikten bahsedemeyiz.
Eskiden bir bilgiye sahip olmak şimdi olduğundan çok daha değerliydi; çünkü bu bilgiye ulaşmak için kaynaklar çok kıt ve yetersizdi. Günümüzde, bir bilgi veya edinime sahip olmaktan ziyade, ona en kısa sürede nasıl ulaşacağınız, bilgi kirliliği içerisinden çapraz kontrol metotları uygulayarak en doğru bilgiye nasıl sahip olacağınız ve elde ettiğiniz verileri en hızlı şekilde hangi yöntemlerle çalışma sahanıza entegre ettiğiniz önemlidir
Bu bağlamda Erse Kablo olarak, sürdürülebilir ihracat vizyonumuzun temelinde, öncelikle ön yargılarımızı kırmak ve ihracata yeni yaklaşımlar getirebilmek yatıyor.
Her işletmenin idealleri arasında ihracat yapmanın yer aldığını düşünüyorum. İhracat bir gül bahçesi olarak görülüyor. İşin içine girenler ve bu konuda bilgi sahibi olanlar dışında kimse bu gül bahçesinin dikenlerinin ve zorluklarının farkında değil.
Uzun yıllardır yerel pazarların en büyük sorunu olan fiyat odaklı rekabet ve üretilen ürünlerin katma değer yaratmaması probleminin etkileri günden güne ihracat dünyasında daha fazla hissediliyor. Sert rekabet koşulları nedeniyle, üreticiler özellikle sıcak para karşısında tavizlerini arttırıyor ve verilen bu tavizler bize daha az kâr, daha az verimlilik ve daha uzun vadeler olarak geri dönüyor.
Sektörün zorlamalarına ve rüzgârına kapılarak fiyat odaklı bir rekabete yönelebilir, büyük cirolar yaparak rakiplerinizi sayısal anlamda geride bırakabilirsiniz, fakat bu göreceli başarıların çok da uzun olmayan vadelerdeki sonuçlarını her işletmenin temel amacı olan, devamlılık, katma değer ve marka yaratmak kavramları ekseninde değerlendirdiğinizde karşınıza bu başarıların geçici olduğu sonucu çıkacaktır.
Sonuç olarak, üst yönetimimizin yoğun çabaları, faaliyetleri ve destekleriyle de ihracat politikalarımızı bu bilinç çerçevesinde şekillendiriyoruz.
“Erse Kablo olarak, sürdürülebilir ihracat vizyonumuzun temelinde, öncelikle ön yargılarımızı kırmak ve ihracata yeni yaklaşımlar getirebilmek yatıyor.”
Euro-dolar paritesindeki gelişmeler ihracatınızı nasıl etkiliyor? Yüksek döviz kuru ihracat için avantaj mıdır?
Sürekli değişen kur hareketlerinin etkin olduğu bir ticaret ortamında; Euro ve Amerikan doları olarak satın aldığınız hammadde girdilerine TL olarak ödediğiniz diğer işletme maliyetlerini de katarsanız, finansal araçların yönetilmesi işi, diğer benzer sanayilerde olduğu gibi kablo üretiminde de karmaşık bir süreci beraberinde getiriyor.
Euro-dolar paritesindeki gelişmelerin öncelikli etkisi satışlar üzerinde değil, ürünlerimizin maliyet bileşenleri üzerinde görülmektedir. Paritedeki ani ve anlık değişimlere toplam kalite yönetimini benimsemiş bir üretici olarak, aynı hızda tepki verebilmeniz mümkün değil. Netice olarak bir ticari sözleşmeye bağlı işler, devam eden üretimler, mevcut stoklar ve pazar alışkanlıkları gibi zorlayıcı birçok faktör var. Sektörün tüm aktörleri için aynı durumun söz konusu olduğunu düşünürsek, buradaki kayıplar sadece firma bazında değil, ülke ekonomisi bazında oluyor.
Ekonomik göstergeler ışığında, orta vadede, talebin istikrarlı olan başka ülkelere kayması, yaşanan gelişmelerin daha sert ve bilinçsiz bir rekabete dönüşmesi gibi riskler söz konusu olacaktır. Bilindiği üzere, son yıllarda yaşanan teknolojik gelişmeler, satış, satın alma, üretim, lojistik faaliyetlerini daha kolay gerçekleşebilir hale getirmiş, ticari aktivitelerin sınırlarının genişlemesine yol açmıştır.
Ülkemizin ithalat ve ihracat dengesine baktığınızda, gerçekleştirilen ihracatın ithalatla yakın ilişkide olduğu düşünüldüğünde “yüksek döviz kurunun” ihracat ve ihracatçılar için avantaj olduğunu söyleyemeyiz.
Dünya kablo pazarında ne gibi gelişmeler yaşanıyor? Üretim hangi bölgelere veya ülkelere kayıyor? Hangi ürünler daha fazla talep görüyor?
Özellikle son yıllarda, talebi çok sayıda arzın takip etmesi gibi bir durumla karşı karşıyayız. Elbette bu da rekabeti beraberinde getiriyor. Birçok üretici pazar payını arttırabilmek veya koruyabilmek için çalışmalar yapıyor. Bunu doğal bir sonucu olarak da dünya kablo pazarında çok büyük bir rekabet yaşanıyor.
Fakat günümüzde rekabet kadar hatta rekabetten daha fazla önemli diğer bir kavram ise “haksız rekabet” kavramıdır; ne yazık ki az önce ifade ettiğim uygun fiyat tanımı ucuz fiyat ile karıştırılıyor. Bir ürün için belirlemiş olduğunuz optimum satış fiyatının talep sahiplerinin aynı özelliklere sahip bir ürünü en avantajlı ve cazip fiyatla satın alabiliyor olmasını sağlarken, işletmelerin de devamlılık ve katma değer yaratma gibi en temel ilkelerine hizmet edebiliyor olması gerekiyor.
İşte bu noktada, Erse Kablo olarak, kalite ve güven yaratan, üretime, sürekliliğe ve kontrole ciddi yatırımlar yapan ve kaynak ayıran kablo üreticilerinden biri olarak, üretmiş olduğumuz kabloların şartnamelere, ulusal ve uluslararası kabul görmüş standartlara ve müşteri özel ihtiyaçlarına yönelik yeterli, güvenilir ve doğru ürünler olduğunu anlatmaya yönelik faaliyetler içerisine girdik. Önümüzdeki dönemde farkındalık yaratmaya yönelik çalışmalarımız artarak devam edecektir.
Aynı zamanda toplam talebe oranla mevcut arzın hali hazırda fazlasıyla yeterli olduğu bir ortamda, dünya kablo sektörünün üretimi bir bölgeye kaymaktan ziyade mevcut firmaların satın alma ve birleşmeleriyle kendini yeniliyor, konusunda uzmanlaşmış üreticiler iş ve çözüm ortaklığına giderek kendi işletmeleri bünyesinde fayda yaratan özel kablo üretimine yöneliyor.
Bu bağlamda daha önemli olan, hangi ürünlerin talep gördüğü değil, sektör ihtiyaçlarının gösterdiği değişimlerin nesnel çıktıları vasıtasıyla yeni bir ürün tasarlayıp talep yaratabiliyor musunuz sorusuna verebileceğiniz yanıttır.
“Avrupa pazarında kullanılan kablo tipleri daha yeni teknolojiler gerektiriyor. Ortadoğu gibi bölgelerde ise daha eski teknolojiyle üretilebilen kablolar kullanılıyor. Biz üreticiler için daha kolay ve çekici olan pazar elbette ki Ortadoğu bölgesi oluyor bu durumda. Çünkü elimizdeki teknoloji bu bölgeye satılabilecek kabloya uygun.” Bu değerlendirmeye katılıyor musunuz?
Sorunuzu yanıtına ulaşabilmek için öncelikle Türk Kablo Sektörünün başlıca ihracat yaptığı ülkeleri tespit etmek gerekiyor. İlk 5 sıradaki ülkelere baktığınızda Amerika ve Avrupa ülkeleri olduğunu göreceksiniz. Bu noktada soruda ifade edilen görüşe katılmıyorum.
Aksine Türk Kablo üreticileri teknolojik gelişmeleri gayet yakından takip ediyor ve teknoloji entegrasyonu konusunda oldukça başarılılar. Aynı zamanda zayıf akım ve endüstriyel kablolar konusunda uzmanlaşmış olmasalar da Orta Doğu’da çok güçlü kablo üreticileri de mevcut. Düşünceme göre, sektörün temel sorununun teknoloji odaklı değil, geçmiş yıllardan gelen alışkanlıklarını değiştirmek konusundaki direncinden kaynaklandığı kanaatindeyim.
Firma kârlarının çok yüksek olduğu, uzun yıllar öncesine dayanan alışkanlıkların negatif bir çıktısı olarak, sektörümüzde üretim ve satış teknikleri anlamında pozitif bilimlerin göz ardı edildiğini veya fazla göz önünde tutulmadığını düşünüyorum.
Önümüzdeki yıllarda firmaların sürdürülebilirliklerinin, endüstri ve işletme mühendisliği ana başlığı altında, finans mühendisliği, maliyet muhasebesi, satın alma mühendisliği ve aktif bir planlama ile beraber gerçekleşebileceği kanısındayım.
Bu yılın verileri, geçen yılın aynı dönemine göre olumlu mu, olumsuz mu? Bu verilerden hareketle 2017 öngörülerinizi paylaşır mısınız?
Öncelikle Erse Kablo İhracat Departmanı olarak, yeni bir yapılanma içerisinde olduğumuzu, ilk soruda açıklamaya çalıştığım üzere vizyonumuzda, politikalarımızda yenilikçi ve satış mühendisliğine dayanan yaklaşımlar geliştirmeye odaklandığımızı belirtmeliyim.
2017’de kendimizi tüm bu unsurları kapsayan bir sinerji yaratmaya adadık. Tüm bu faaliyetlerin sonuçlarını ölçülebilir veriler ışığında geçmiş yıllara göre değerlendirdiğimizde, 2016’da son beş senenin en başarılı ihracat yılını geride bıraktığımızı görüyoruz. Bu anlamda, 2016 yılı için başarılı bir yıl geçirdik. 2017 ve diğer takip eden yıllar için yolumuza istikrarlı, vizyoner ve sistemli bir şekilde devam etmeyi planlıyoruz.
AB pazarı için ne düşünüyorsunuz?
Avrupa Birliği, varlığını zaten ekonomik güç ve dengelerin birlikteliği üzerine konumlandırmış bir yapı. Bu tarz pazarlarda yaşanacak olan bir küresel durgunluğun ilelebet sürmeyeceği, önce bir iyileşme yaşanarak sonrasında ise ivme kazanacağı öngörülebilir bir durum. Bu bilgiye rağmen, aynı çatı altında olsalar da bu oluşumları bütünleşik bir yapı olarak değerlendirmemek gerekiyor.
Uluslararası değerlendirme raporlarının satır aralarını okuduğunuzda fark edeceğiniz gibi, bu ülkelerle olan ticari ilişkilerinize analitik bir bakış açısı getirerek, bütünü oluşturan parçaları yani ülkeleri kendi ekonomik konjonktürlerine hatta aynı ülke içerisindeki firmaları bile kendi içerisinde derecelendirerek ele almak gerekiyor. İngiltere’deki Brexit referandumu buna en güzel örnektir.
2016 yılında kablo sektörü açısından önemli gördüğünüz sektörünüzü etkileyen temel gelişmeler-olaylar olarak neleri sıralayabilirsiniz?
Sektörde, global ekonomik büyümede yavaşlamaya, dünya ticaret hacmindeki artışın kısıtlı düzeyde kalmasına, faiz artışları ve doğrudan sermaye yatırım girişlerinin zayıflaması nedeniyle de ticari risklerin artmasına neden oldu.
Avrupa’da güç kazanan ve AB normlarını esneten “popülist” gelişmeler, şu anda tüm dünyanın sorunu haline gelmiş olan “mülteci sorunu”, petrol varil fiyatlarının gelişimi, Rusya ve Irak krizlerinin etkileri gibi unsurlar ihracat rakamlarının arttığı veya aynı kaldığı bir ortamda birim satış fiyatlarının düşmesi gibi genel bir sonuca yol açtı.
Yapı Malzemeleri Yönetmeliği’nin (CPR) kablo sektöründeki uygulamalarını düzenleyen EN 50575 standardı binalarda ve diğer altyapılarda kullanılacak kablolara belli kriterler getiriliyor. 2016 yılında AB ülkelerine kablo ihracatında bu kriterler istenecek. Firma olarak bu gelişmeleri takip ediyor musunuz?
Yapı Malzemeleri Yönetmeliği’nin amacının, yapı malzemelerinin temel karakteristikleri ile ilgili performans beyanlarının ve malzemelere CE işaretinin eklenme kurallarının oluşturması ve bu malzemelerinin piyasa kriterleri açısından ilgili usul ve esasları belirlemek ve karara bağlamak olduğu düşünülürse, bu yönetmeliğin AB ülkelerine kablo ihracatı için çok olumlu bir gelişme olarak görüyorum.
Bu konuda yönetmelik çerçevesinde belirlenmiş “ortak teknik bir dil” oluşturulması da diğer bir önemli bir husus.
Erse Kablo olarak, bu konudaki farkındalığımız en üst düzeyde. Gerek yatırımlarımızla, gerek iç ve dış eğitimlerimiz, konferans ve sempozyumlara katılımlarımız, pazar araştırmalarımız ve çözüm ortaklıklarımızla aktif bir çalışma içerisindeyiz.
CPR Yapı Malzemeleri Yönetmeliğini Standartlara uygun, kaliteli ve güvenilir kablo üreten her üretici için uluslararası bir marka olma yolunda önemli bir fırsat olarak görüyoruz.
Eklemek istedikleriniz…
Her sene olduğu gibi, bu senede Dubai Middle East Fuarı ve Almanya Hannover Fuarında yerimizi alacağız. Yurtdışı fuarları bizim için, hem markamızın değerini arttırmamız, hem de yurtdışı müşterilerimizle buluştuğumuz önemli platformlar. Bu fuarlarda sektörden müşterilerimiz görmekten mutluluk duyacağız.
İlginizi Çekebilir