© Teknik Elektrik 2017-2024

EKONOMİST TOLGA ERTUR İLE SÖYLEŞİ

Sayın Tolga Ertur; Sizi genç bir ekonomist ve işletmeci olarak tanıyoruz.

Sayın Tolga Ertur; Sizi genç bir ekonomist ve işletmeci olarak tanıyoruz.Bize öncelikle  kendinizden bahseder misiniz? 

Her şeyin başında sıcak yaklaşımınız için size ve ekibinize çok teşekkür ederim. 1976 İstanbul doğumluyum. Evli ve bir erkek çocuk babasıyım. 1994 senesinde Koç Özel Lisesi’ni akabinde de Koç Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitirdim. Ekonomi mezunu olmakla birlikte kendimi ekonomist olarak tanımlamam yanlış olur, çünkü aktif olarak bu mesleği yapan bir insan değilim. Üniversite sonrasında 3 sene Türkiye’nin önde gelen Finans kurumlarından bir tanesinde Analist olarak çalıştım. Askerliğimi yaptıktan sonra kendi başıma çalışma arzum oldu ve bana uygun olabileceğini düşündüğüm hizmet sektöründe aktif bir şirket kurdum ve ticarete atıldım. O günden bu güne kadar özel ve tüzel kişilere sigorta üzerine danışmanlık yapıyorum.

Ülkemiz ve dünyamız ciddi bir ekonomik buhrandan geçiyor.Bu krizi nasıl değerlendiriyorsunuz. Gerçekten yüzyılın krizi diyebilirmiyiz yoksa sizce abartma varmı?

Ekonominin en reel yanı olan biteni yorumlamanın olacakları yorumlamaktan çok daha kolay olmasıdır. Bir kriz var bu kesin. Bunun dünya piyasalarındaki etkisi de tartışılmaz. Hele globalleşmiş, üretimden hammaddeye, işçilikten finansmana bu kadar iç içe geçmiş bir dünya ekonomisinde bu derece büyük bir etkinin olması kaçınılmazdır. Bugün bir bakır blister Amerikalı bir sermayedar tarafından işletilen Şili’deki bir madenden çıkartılarak Yunan bandıralı bir gemiyle Türkiye’ye gelebilir, Alman malı bir fırın içerisinde Güney Afrika menşeli kömürün verdiği yüksek ısıyla rafine edilir ve İngiliz kökenli bir bankadan kredi alan Türk bir firma tarafından piyasaya bakır tel olarak sürülebilir. Bu bakır teli Fransız bir kablo şirketi satın alır ve Hindistan’da Japon bir bankadan aldığı finansman desteği sayesinde aldığı ihalede kullanmak üzere bir Avusturalya taahhüt firmasına satabilir. Bu oyuncuların birisinin başına bir şey gelmesi bu dizgideki herkesin üzülmesine neden olur. Bunu şimdi söylemek belki çok kolay ama son yıllarda ışık hızıyla artan varlık değerleri ve şişen kredi miktarları bu tip bir krizin gelebileceği yönünde sinyaller veriyordu. Özellikle yine son yıllarda finans piyasalarının reel sektörün yaşadığı global sorunlardan bağımsız büyüme arzusu bir çok finansal enstrümanı da birlikte getirdi. Sonunda birbirine göbekten bağlanmış bu dünya düzeni kibarca conta patlattı. Buna yüzyılın krizi der miyiz bilmiyorum ama çok boyutlu bir kriz olduğu kesindir. Biz bir yandan zaten sermayesi az bir ülke olduğumuz için şanssız bir diğer yandansa az sermayeyle harikalar yaratmak konusundaki becerilerimiz nedeniyle avantajlıyız. Oldum olası devlet desteğinden yoksun çalışmayı başarmış, ayakta kalmayı bırakın bu zor şartlarda büyümeyi başarmış iş adamlarımızın bir şekilde bu dönemi de atlatacağını düşünüyorum. Bununla birlikte biraz da olsa gerçekçi olmamız gerekirse 2010 senesinin ortalarına kadar gerçek bir düzelme sinyali beklemek için erken olduğunu düşünüyorum. Özellikle alacaklarını toparlayamayan, borçla ancak ayakta durabilen onlarca işletmemiz ve yatırımcımızın bir kısmının üzülerek bu dönemde ciddi zararlar görebileceğini düşünüyorum. Belki üç beş sene sonra geriye dönüp baktığımızda “bunu da atlattık” diyebilecek kadar şanslılar arasında olacağız ama 2001 krizinin etkisini halen üzerlerinden atamamış sanayicilerimizin olduğu bu ortamda maalesef bu krizin etkilerinden ötürü zarar görecek bir çok dostumuz da olacaktır. Bu kriz bize eğer alırsak bir ders verdi. Her ne iş yapıyorsak yapalım adım atarken çok boyutlu olarak hesaplayalım. Büyümesine büyüyelim ama ne pahasına olursa olsun değil, arkamızı toplamaya vakit ayırarak.

Kısa sürede olsa piyasamızda büyük bir bakırcılık işletmesinde çalıştınız.Elektrik sektörünü değerlendirme imkanınız oldu mu? Nasıl bir sektör görüşünüzü alabilirmiyiz...

Sizin de belirttiğiniz gibi sektör içerisinde geçirdiğim süre oldukça kısıtlı. Buna rağmen bu süre zarfında işinin ehli insanlarla tanışma fırsatı bulduğum için oldukça şanslıyım. Elektrik sektörü büyük ve küçük oyuncuların birlikte var olabildiği ender sektörlerden birisi olduğu için bence hem gücü hem de dinamizmi içinde barındırıyor. Bir yanda yüzyıllardır her taşının altında ticaretin dokusunu taşıyan Karaköy’ün etkileyici yüzü, diğer yanda global oyuncuların gün geçtikçe etkisini hissettirdiği büyük kapitalin etkisi. Bence bu işi kuralıyla yapan piyasa oyuncularının ticaret hayatını tam anlamıyla kavrayabileceği bir sektör elektrik

sektörü. Belki de yaşanan tek eksiklik Türkiye’de bir çok sektöründe karın ağrısı olan günceli takip etmekteki yetersizlik. Bunu iki ayrı noktadan değerlendirmek gerekir; Birincisi sektörün dünyada nerelerde olduğunun, alternatiflerin neler olduğunun takip edilmesi, ikincisi ise şirketlerin yönetim anlayışlarında yapılması gereken çağdaş düzenlemeler. Bütün bunları bir kenara bırakırsak elbette son olarak AR-GE’ye çok daha fazla fon ayrılması gerektiğini söylemeliyim. Unutmayalım ki bahsettiğimiz sektör basit bir sektör değil “Elektrik Sektörü”. Çağımızın en önemli konusunun yani “Enerji” nin kardeş sektörü, olmazsa olmazı.

Son olarak ticarete yeni girmeye niyetli genç müteşebbislere bu dönemde neler tavsiye edersiniz...

Bu gibi bir tavsiyeyi vermek için çok genç olduğumu düşünüyorum. Bununla birlikte bu yazıyı okuyan tecrübeli ve başarılı esnaf ve sanayicilerimiz beni mazur görürse kendi gördüğüm, nacizane yaşadığım ve okuduğum bir kaç önemli ortak başarı kriteri var onları dilim döndüğünce söylemeye çalışayım. Öncelikle hayal etmekten hiç bir zaman vazgeçmesinler. Hayal ettiklerini başarmak konusunda inançlarını hiç yitirmesinler. İnançla yollarında yürürlerken dürüst, merhametli ve çalışkan olsunlar. Paralarına kıysınlar iyi elemanla çalışsınlar. Eğitime para harcamaktan kaçınmasınlar ve en önemlisi kendilerini geliştirmek konusunda zaman ayırmaya itina etsinler. Son olarak da kendi iş prensiplerini geliştirip asla onlardan vazgeçmesinler. Ticaret konusunda uzun geçmişi olan bir halk değiliz. Eski zamanda ticaretle ancak belli bir zümre uğraşırken çoğunluğumuz askerlik yada çiftçilikle uğraşmışız. Bir çoğumuz ancak Cumhuriyet dönemi sonrasında ticarete atılmışız. Kendi içerisinde temelleri tam oturtamadığı, oturtmuş olanları da dinlemediğimiz için halen ticaretin bir çok etik kuralı ve prensibinden yoksun çalışmakta ısrar etmişiz. İster alaylı ister mektepli olalım bir işi iyi yapabilmenin ilk kuralının yapılan işe saygı göstermek olduğunu unutmayalım. İsterim ki genç arkadaşlar da bu yönde bir hayat görüşüyle hayata atılırlar. Bu sayede hem kendileri temiz bir gelecek yaratır, hem de geriden gelecek kardeşlerimize bu yönde yol açarlar.

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER