© Teknik Elektrik 2017-2024

Bir Amerikan pastası: 11 Eylül saldırısı

ABD, yaklaşık 3 bin kişinin ölümüne neden olan ve ülkedeki en büyük terör saldırıları olarak tarihe geçen 11 Eylül'ün 18. yılını anıyor.

ABD'nin 11 Eylül saldırılarının ardından terörle mücadele, demokrasi ve özgürlük götürmek adı altında Afganistan ve Irak'ı işgali, bu ülkelerde istikrardan çok istikrarsızlık, kargaşa, mezhep savaşları, yüz binlerce sivilin ölümü ve yeni terör örgütlerinin oluşmasına yol açmak ve milyarlarca dolara mal olmakla eleştirildi. ABD Başkanı Donald Trump da ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgalinin büyük bir hata olduğunu sık sık dile getiren isimler arasında yer alıyor.

11 Eylül’de ne oldu?

Amerikan finans sisteminin kalbi New York, 11 Eylül sabahı İkiz Kuleler'e yönelik terör saldırılarına uyandı.

Newark, Boston ve Washington'dan havalanıp San Francisco ve Los Angeles'a giden 4 yolcu uçağının kaçırılmasının ardından Los Angeles'a giden Amerikan Airlines'a ait kaçırılan yolcu uçağı, yerel saatle 08.46'da İkiz Kuleler'in kuzey yönündeki binasına çarptı.

Kuzey kulesi alevler içinde yanarken, United Airlines'a ait kaçırılan diğer bir uçak da ilk saldırıdan tam 17 dakika sonra canlı yayında güney kulesine çarptı.

İkiz kuleler hem ABD hem de tüm dünyanın canlı yayında izlediği saldırıların ardından milyonların gözü önünde dakikalar içinde yerle bir oldu ve Manhattan Adası toz bulutlarına büründü.

Pek çok uzmanın bir ABD kurgusu olduğuna kesin gözüyle baktığı 11 Eylül saldırısının
baş faili olarak gösterilen Üsame bin Ladin bütün dünyada İslam’ın sembolü haline getirilirken müslümanlar düpe düz terörist ilan edildi.


İkiz Kuleler'e saldırıların ardından kaçırılan bir diğer uçak ise ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) binasına çarptı.

Kaçırılan son uçak ise Pennsylvania eyaleti kırsalında F-16'lar tarafından düşürüldü.

11 Eylül saldırıları sonucu uçakları kaçıran 19 saldırgan hariç, New York, Washington and Pennsylvania'da toplam 2 bin 977 kişi hayatını kaybetti.

Saldırılarıysa El-Kaide terör örgütünün lideri Usame Bin Ladin üstlendi.

Karanlık bir süreç başladı

ABD'nin 11 Eylül saldırılarına ilk cevabı, Afganistan'a girmek oldu.

Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, Taliban'ın ABD'nin El-Kaide lideri Usame Bin Ladin'in iadesini reddetmesi üzerine 7 Ekim 2001'de Afganistan'ı işgal ederek Taliban rejimini devirdi ve ülkede iktidara Batı'ya daha yakın duran Hamid Karzai geçti.

ABD'nin Afganistan'ın teröristlerin ''üssü'' olmasını engellemesi için başlattığı operasyonlardan 18 yıl sonra ülke son dönemde DEAŞ militanlarının da barınmaya başladığı teröristler için güvenli bir liman haline geldi.

ABD'nin Afganistan'ı işgalinden bu yana ise ülkede 50 binin üzerinde sivil ve 2 bin 400 civarında Amerikan askeri hayatını kaybetti.

ABD liderliğindeki NATO güçlerinin Afganistan’daki savaş misyonu 28 Aralık 2014'te Kabil’de düzenlenen törenle resmen sona ermesine karşın ABD hala "terörle mücadele" ve "ülkeyi yeniden inşa etme" gerekçesiyle ülkedeki askeri varlığını sürdürüyor.

ABD'nin Afganistan'da şu an yaklaşık 14 bin askeri bulunuyor.

 

Sömürgecilerin Irak’ı işgali

Afganistan'ın işgalinin ardından Bush yönetimi, 20 Mart 2003'te Irak'ta kimyasal silah bulunduğu gerekçesiyle ''önleyici savaş'' (preventive war) adı altında Birleşmiş Milletler Güvenlik kararı olmadan Irak'ı işgal etti ve Saddam Hüseyin'i devirerek idam etti.

ABD'nin Irak'ı işgalinin ardından mezhep savaşları ülkede yüz binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.

İşgal yönetimi ülkeyi yeniden yapılandırırken kuzeydeki Kürt gruplar ile merkezi yönetim arasında derin görüş ayrılıkları etnik gerilimi artırdı.

Ülkede 2005 yılında Kürtlere "Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi" adlı yönetim şekli tanındı.

Irak, Amerikan işgalinin ardından Orta Doğu'da en karmaşık sorunlara sahip ülkelerden biri haline geldi.

Irak'a "istikrar ve demokrasi" getireceği vadedilen operasyona "Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu" adı verildi ancak askeri müdahaleler sonucu yüz binlerce sivilin yaşamını yitirdi.

Sivil kayıpları ve milyarlarca dolara mal olan Irak işgali aynı zamanda terör örgütü DEAŞ'ın ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

DEAŞ'ın doğmasıyla Irak halkı soykırım gibi savaş suçlarına da maruz kaldı.

 

Yeni dünya düzeni

11 Eylül terör saldırıların ardından başlayan ''yeni dünya düzeni'' terörle mücadelede yeni güvenlik stratejilerini de beraberinde getirdi.

Saldırılarla beraber sadece ABD'de değil tüm ülkelerde ulusal güvenlik algısı değişti. Devletler ulusal güvenliğe daha fazla para ayırmak zorunda kaldı.

Artık sadece konvansiyonel ya da kimyasal silahlar değil herhangi bir şüpheli araç, kişi ya da paket terör tehdidi olarak algılanmaya başlandı.

Havalimanları başta olmak üzere halka açık alanlarda daha fazla güvenlik önlemleri alındı, böylece yeni bir güvenlik anlayışı ve sektörü ortaya çıktı.

 

Müslüman nefreti pompalandı

11 Eylül saldırıları başta ABD olmak üzere, Batı'da Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarında büyük artışa ve İslamofobinin giderek derinleşmesine neden oldu, medyada ''İslamcı terör'' ve ''radikal islam'' kavramları sık sık kullanılmaya başlandı.

Araştırmalar, medyanın, Müslümanların adının karıştığı terör saldırılarına diğer din ya da gruplara mensup kişilerce düzenlenen saldırılardan daha fazla yer verdiğini ortaya koydu.

Bush yönetimi, genel olarak Ortadoğu'da savaş yanlısı politika izlediği gerekçesiyle hem ABD'de hem de diğer ülkelerde sık sık eleştirilerin hedefi oldu. Afganistan'ı işgal ederken birçok ülkenin desteğini alan Bush yönetimi, aynı desteği Irak'a girerken bulamadı.

Bush'un ardından ABD başkanlığına gelen Barack Obama, "savaş karşıtı lider" olarak öne çıktı. Obama, başkanlığı döneminde Amerikan askerlerinin büyük bir kısmını Afganistan ve Irak'tan çekti.

El Kaide lideri Usame bin Ladin, Obama'nın başkanlığının birinci döneminde ele geçirildi ve öldürüldü.

 

 

Diriliş postası

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER