© Teknik Elektrik 2017-2024

7 yıllık Acı, Gözyaşı, Kan ve Sürgün… Suriye’deki İç Savaş Yangını

Türkiye’nin sınır komşusu Suriye’de halkının reform taleplerini göz ardı eden Esed/Hamaney rejiminin baskıları sonucu başlayan protestolar 15 Mart 2011’de patlak veren bir iç savaşa dönüştü. İç savaşın başlamasının ardından küresel şer odaklarının cirit attığı ülke topraklarında milyonlarca sivil kirli hesapların cenderesinde katledildi. Son yıllarda devam eden ateşkes çabaları ve çözüm arayışları devam ederken Suriye’de oluk oluk akan kanın ne zaman duracağı bilinmiyor. Başlangıcından bugüne bu hazin sürecin kırılma noktalarına bakıldığında hemen yanı başımızda yaşanan trajedinin boyutları daha net anlaşılıyor.

Muhammed Şimşek/Analiz

İç savaşın 7 yıllık süreci içinde Suriye topraklarında yaşanan çatışmalarda Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, verilerine göre 7 yılda 511 bin insan öldü ve bunlardan 350 binden fazlasının kimliğini belirledi. Gözlemevi 511 bin kişinin yüzde 85'inin Esed/Hamaney rejimi ve müttefikleri tarafından öldürülen siviller olduğunu duyurdu. Başka yerel kaynaklara göre ise ölen Suriyeli sivil sayısının bu rakamın birkaç kat daha fazlası olduğunu işaret ediyor.

Yedi yılda ülkenin savaştan önceki nüfusunun yarısından fazlası da evini terk etmek zorunda kaldı. Suriye'deki iç savaş sekizinci yılına girerken ülkede yaşanan insanlık trajedisi hala devam ediyor. Hali hazırda rejim güçleri, Şam yakınlarındaki Doğu Guta'da yürüttüğü operasyonla bölgede yaşayan 400 bin kişi haftalardır hem havadan hem karadan yoğun bombardıman altında tutuyor.

Peki Alemi İslam’ın kalbinde kanayan yaralardan birine dönüşen Suriye’deki iç savaş nasıl başladı ve o günden bu yana neler yaşandı?


17 Aralık 2010

TUNUSLU SEYYAR SATICI KENDİNİ YAKTI

Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin kendini ateşe vermesi, Arap dünyasında peş peşe ayaklanmalara yol açtı. Ülke çapında başlayan protestolar ve kamu alanlarının işgal girişimleri diğer Arap halklarını harekete geçirdi. 


Ocak 2011

ESED REJİMİNE İLK UYARI OCAK 2011’DE YAPILDI

İlk uyarı 2011 yılının Ocak ayında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapıldı. Arap baharının muhtemel sonuçları üzerinden yapılan bu uyarıyı altı ay boyunca devam eden ve Ankara’dan Şam’a uzanan sayısız ikna amaçlı telkinler takip etti. Ülkede boy gösteren irili ufaklı protestoları sert müdahale yöntemleriyle durdurmaya çalışan Esed rejimi, üzerindeki baskıları hafifletmek için verdiği reform ve demokratikleşme adımları atma yönündeki sözlerinin hemen hepsini havada bıraktı.


Mart 2011

İKİ KADIN DOKTORUN TELEFON GÖRÜŞMESİ MUHABERAT’A TAKILDI

2011 Şubat ayında Tunus’ta başlayan “Arap Baharı” protestolarıyla Mısır’da Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in devrilmesi, Suriye halkı arasında yankı buldu. Zira halk benzer şekilde Esed rejiminin baskıcı yönetiminden bunalmış haldeydi. Böyle bir ortamda Dera’da yaşayan iki kadın doktor, telefonda görüşürken Mübarek’in devrilmesi ilgili yaptığı konuşma Suriye muhaberatına takıldı. Telefonda “Mübarek gitti, darısı bizim başımıza… İnşallah bizimki de başımızdan gider” şeklinde konuşunca Suriyeli iki kadın gözaltına alındı. İçeride örtüleri açılıp saçları tıraş edildikten sonra eve gönderilen kadınlar türlü aşağılamalara maruz kaldı.


6 Mart 2011

GENÇLER DUVARLARA REJİM ALEYHİNE SLOGANLAR YAZDI

Durumu hazmedemeyen kadınların yakını olan gençler, sokaklardaki duvarlara rejim karşıtı yazılar yazdı. Bunun üzerin yaşları daha 18’i bile bulmayan 10-15 genç, gözaltına alındı. Aşiret reisleri çocukları almaya gittiklerinde ise çoğunluğunu Nusayriler’in oluşturduğu rejime bağlı yönetimdeki kişiler “Çocukları unutun, yerine yenilerini yapın eğer tekrar istemeye gelirseniz bu defa bu çocukların annelerini de getirttireceğim buraya…” diyerek onları kovdu.


15 Mart 2011

PROTESTOLARA KATILANLARIN ÜZERİNE ATEŞ AÇILDI

Bu aşağılayıcı cevap üzerine aşiretlerin gençleri ve bölge halkı tepki olarak sokaklara döküldü. “Suriye halkı aşağılanamaz” sloganları atılarak çocukların serbest bırakılması için gerçekleştirilen protestoların üçüncü gününde halkın üzerine ateş açıldı ve 4 sivil öldürüldü. Silah zoruyla bastırılmaya çalışılan protestolar, kısa sürede Lazkiye ve Tartus gibi şehirlere de sıçradı. Tüm bu gelişmelerden sonra Suriye’de rejime karşı devrimci bir hareketin ayak sesleri net şekilde duyulmaya başladı.


22 Mart 2011

PROTESTOLAR ÜLKE GENELİNE YAYILDI

Ayaklanmayla birlikte başlayan protestolar 22 Mart 2011’de ülke geneline yayıldı. Rejim güçlerinin silahlı müdahalesi sonucu yüzden fazla kişi ölünce gösterilere katılanlar kendini savunma çabası içine girdi.


26 Mart 2011

CEZAEVLERİNDEKİ 260 RADİKAL TUTUKLU SERBEST BIRAKILDI

Rejim halk hareketlerini bilinçli olarak radikalleştirmeye çabaladı. Bu çabanın bir ürünü olarak Esed rejimi, protestoların devam ettiği günlerde sokak ve meydanları dolduranları birer birer tutuklarken 26 Mart 2011 tarihinde radikalliğiyle bilinen 260 tutukluyu Sednayya hapishanesinden salıverdi. Salıverilenlerin büyük kısmı El Kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesi’ne ve DAEŞ’e katıldı.


Haziran 2011

6 AY SONRA TÜRKİYE SINIRINA GÖÇ BAŞLADI

Aynı yılın ortalarına gelindiğinde yani Suriye’de ayaklanmanın başlamasından yaklaşık 6 ay sonra halk, Türkiye sınırına akın etmeye başladı.


Temmuz 2011

ESED ORDUSUNDAN KOPMALAR YAŞANDI

Bu sırada ordudan ayrılan asker ve subaylar rejime karşı mücadele için Temmuz 2011’de “Hür Suriye Ordusu”nu kurdu.


Ağustos 2011

TÜRKİYE’NİN ESED REJİMİYLE SON TEMASI

Türkiye, Esed rejimiyle son bir temas sağladı. Ağustos 2011’de dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Şam’da Esed ile heyetler halinde ve baş başa olmak üzere altı buçuk saat süren bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmeden hiçbir sonuç çıkmayınca Türkiye, 8 yıllık kurduğu iyi ilişkileri bir kenara bırakarak köprüleri attı.


Ocak 2012

İÇ SAVAŞ RADİKAL UNSURLARI KENDİNE ÇEKTİ

İç savaş sürecinde Suriye, El Kaide, DAEŞ, PYD ve YPG gibi radikal unsurlar ve bunların tüm dünyadaki destekçilerinin çekim merkezine dönüştü. Dört bir yandan Suriye’ye savaşmak için gelenlerin çoğunluğu, Ocak 2012’de kurulduğu ilan edilen Nusra Cephesi’nde yer aldı. İç savaşa katılan radikal unsurların sayısının artmasıyla bir süre sonra intihar saldırıları ve yol kenarı bombalamaları gibi yeni saldırı yöntemleri çıktı ortaya.


3 Şubat 2012

REJİM KANDİL GECESİ HUMUSU KANA BULADI

3 Şubat 2012’yi 4 Şubat’a bağlayan geceyse ayaklanmanın en kanlı günü oldu. Kandil gecesi Suriye Ordusu Humus şehrine havan topları, tanklar ve makineli tüfeklerle saldırdı. Saldırı sonucunda 200’den fazla insan hayatını kaybetti. Bu olay sonrası BM Güvenlik Konseyi’nde BeşarEsed’e görevden çekilerek yetkilerini yardımcısına bırakması çağrısında bulunan tasarı oylandı. Oylamada on beş üyeden on üçü tasarıya evet derken Rusya ve Çin’in hayır demesi tasarının konseyden geçmesini engelledi. 


Temmuz 2012

REJİM ÇEKİLDİĞİ KÖYLERİ PYD’YE BIRAKTI

Esed rejimin çekildiği Kürt bölgelerinde PYD hızla hâkimiyet kurdu. 19 Temmuz 2012’de Ayn El Arab’ı (Kobani), bir gün sonra Afrin’i ele geçiren örgüt,  23 Temmuz’da Kahtaniye (Dirbesiye) ve Haseke’ye bağlı bazı köyleri kontrolü altına aldı.


Aralık 2012

ABD NUSRA CEPHESİNİ TERÖR LİSTESİNE ALDI

Aralık 2012’de ABD, bu cepheyi terör örgütü listesine aldı. Nusra cephesi, Temmuz 2016’ya gelindiğinde El Kaide’den ayrıldığını ve adının da Şam’ın Fethi Cehpesi olarak değiştirdiğini duyurdu.


Şubat 2013

ABD YAPTIĞI YARDIM SÖZÜYLE TARAFINI BELLİ ETTİ

2013 yılının Şubat ayında ABD’nin Suriye muhalefetine yiyecek, iletişim aracı, askeri eğitim gibi öldürücü olmayan yardımlar yapmayı ilan etmesi tarafını belli eden bir hamle olsa da karşı blokta yer alan Rusya ve İran geçen zaman içinde boş durmadı.


Nisan 2013

DAEŞ IRAK’TAN SONRA SURİYE’DE ORTAYA ÇIKTI

DAEŞ, Suriye’nin kuzeyinde hızlı bir şekilde askerî güç kazanmaya başladı ve bölgedeki en güçlü örgütlerden biri oldu. Örgüt, Nisan 2013’te Nusra Cephesi’ni kendi yapılanmasının bir unsuru olarak göstermeye çalıştı. Ancak kendi çıkarları doğrultusunda benzer şekilde kendi başına etkinlik arayışındaki Nusra Cephesi bunu reddetti.


21 Ağustos 2013

REJİM HALKINA KARŞI KİMYASAL SİLAH KULLANDI

İç savaşın başladığı ilk günde bu yana Suriye’de rejim güçleri kendi halkına silah doğrultmuş ve kullandığı konvansiyonel silahlarla yüz binlerce insan öldürülmüştü. İç savaşın başlamasından 1 yıl sonra yani 2012’den itibaren Esed rejiminin kendi halkına karşı kimyasal silah kullanmaya başladığı söylentileri gelmeye başladı. Tarih 21 Ağustos 2013’ü gösterdiğinde Şam kırsalındaki Doğu Guta’ya atılan sarin gazı bu söylentilerin gerçek olduğunu gözler önüne serdi. ABD hükümeti bu saldırıda toplam bin 429 kişinin öldüğünü açıkladı.


14 Eylül 2013

KİMYASAL SİLAHLARIN YOK EDİLMESİNDE ANLAŞILDI

Esed rejimine askeri müdahale için Obama, Kongre’nin onayını almak istedi. Kongre hazırlıklarının sürdüğü sırada ABD ve Rusya 14 Eylül 2013’te Suriye’deki kimyasal silahların ülke dışına çıkarılarak yok edilmesi için anlaştı. İki ülkenin sağladığı anlaşma olası müdahaleyi gündemden çıkarırken Esed rejiminin halkına karşı kimyasal silah kullanarak yol açtığı ölümler ve bölgedeki binlerce sivilin hayatını tehlikeye sokan girişimi cezasız kaldı.


Ocak 2014

PYD’NİN ÖZERKLİK İLANI

PYD, 2014 yılının Ocak ayı başında Afrin, Kobani ve Cezire’de kantonlar kurarak özerklik ilan etti. Buna ek olarak örgüt, kendinse muhalif herkesi etnik kimlik gözetmeksizin Kürtler’i dahi bölgeden zorla göndermeye başladı.


13 Eylül 2014

ABD’NİN HAVA DESTEĞİ

13 Eylül 2014’te DAEŞ’inAyn el Arab’a (Kobani) saldırdığı tarihte PYD’nin silahlı güçlerine ABD havadan destek verdi. Daha sonra ABD’nin bu tarz yardımları her seferinde farklı şekillerde sürdü. Bu süreçte terör örgütüne yapılan silah yardımları da birçok kez bölgedeki bazı amatör kameralara takıldı.


Ekim 2014

ABD TERÖR ÖRGÜTÜ PYD’NİN ARKASINDA DURDU

ABD iç savaş sürecinde PYD’nin en büyük destekçisi oldu. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı MariHarf’ın Ekim 2014’te yaptığı açıklamada PYD’yi bir terör örgütü olarak görmediklerini söyledi. Bununla da yetinmeyen Washington yönetimi, Eylül 2015’te PYD’nin silahlı kanadı YPG’yi de terör örgütü olarak görmediklerini duyurdu.

İki örgütün silahlı birer terör örgütü olduğunu her fırsatta dile getiren ve ABD’yi bu noktada uyaran Türkiye, 17 Şubat 2016’da Ankara’daki bombalı saldırıda YPG bağlantısına dair elde ettikleri bilgileri Amerikan Büyükelçisi’yle paylaştı. Bu adımın ardından ABD Dışişleri Sözcüsü John Kirby yaptığı açıklamada “Ankara’daki saldırıda sorumlunun kim olduğunu onaylayacak ya da reddedecek bir pozisyonda değiliz. Bu bizim için halen ucu açık bir soru” cümlelerini kurdu.


Haziran 2014

DAEŞ’E KARŞI ULUSLARARASI KOALİSYON KURULDU

Takvimler 2014 yılının Haziran ayını gösterdiğinde DAEŞ, Irak’ın Musul şehrini ele geçirdi ve sözde hilafetini de o günlerde ilan etti. İki ay sonra ise Irak’ın Sincar bölgesindeki Ezidiler’i katliamdan geçirdi. Örgütün Sincar’da yaptığı katliamdan sonra başını ABD’nin çektiği DAEŞ karşıtı uluslararası bir koalisyon kuruldu. Bölgeye hava saldırıları düzenlemeye başlayan koalisyon uçakları hem Suriye hem Irak’ta DAEŞ’in elindeki bölgeleri bombalamaya başladı.


Şubat 2015

REJİM KARŞITI ÖRGÜTLERİN SAYISI 1500’Ü BULDU

Ayaklanmadan 4 yıl sonra yani 2015 yılına gelindiğinde ülkede Esed rejimine karşı mücadele içine giren irili ufaklı örgütlerin sayısı toplamda 1500’ü buldu. Bu örgütlere bağlı silahlı gruplar içinde yer alanların sayısı ise 150 bini aştı. Söz konusu örgütlerin bir kısmı birleşerek büyük çatı örgütleri oluştururken bir kısmı ise küçük ve bağımsız hareket etmeyi tercih etti.


30 Eylül 2015 

RUSYA DA İÇ SAVAŞA MÜDAHİL OLDU

2015 yılının başında Esed/Hamaney rejimi, devrimci gruplar karşısında gerilemeye başlamıştı. İlk günden beri rejim yanlısı tutum sergileyen Moskova, gerileme karşısında Tahran’ı ikna ederek iç savaşa askeri sahada müdahil oldu. Rusya’nın bu adımı Esed rejimini devrilmekten kurtardı.

Bu hamlenin etkili olmasına ortam hazırlayan sebeplerden biri de değişen dünya dengeleriydi. Zira ABD bu sırada gücünü Pasifik bölgesine kaydırmak istiyordu.


Şubat 2016

HALEP KUŞATMA ALTINA ALINDI

Ülkenin en önemli ticaret ve sanayi şehirlerinde biri olan Halep, ayaklanmaya bir yıl sonra yani 2012’de katıldı. Hızla devrimcilerin kalesine dönüştü. Şehri ele geçirmek için defalarca saldırılarılar düzenleyen Esed/Hamaney rejimi devrimcilerin direnişini kıramadı. Ancak Rusya’nın, iç savaşa müdahil olmasından sonra dengeler hızla değişmeye başladı.


24 Ağustos 2016

TÜRKİYE’NİN KARA HAREKÂTI

24 Ağustos 2016’da başlayan kara harekâtına askeri olarak Fırat Kalkanı Harekâtı adı verildi. Harekâtın amaçlarından ilki sınıra yakın bölgede 5 bin kilometrekarelik DAEŞ ve YPG gibi terör örgütü unsurlarını temizleyerek Güvenlik bölge oluşturmaktı. Güvenli bölge sayesinde sınır ve bölge halkının güvenliği sağlanacak ve Suriye’den göç edenlerin barınabileceği yeni bir alan açılmış olacaktı. İkinci amaç ise PKK’nın sınırın öte tarafındaki kolu PYD’nin ele geçirdiği şehirlerde kurduğu kantonları birleştirme çabasını engellemekti.


28 Kasım 2016

AĞIR DARBE ALAN DEVRİMCİLER HALEP’İ KAYBETTİ

İran ile birlikte Rusya’nın da desteğini arkasına alan rejime bağlı ordu var gücüyle Halep’e saldırdı. 28 Kasım 2016’da devrimciler hızlı bir çöküş içine girdi ve bir hafta içinde ellerindeki toprakların büyük bir kısmını yitirdi. Bölgedeki inisiyatifini kullanan Türkiye’nin çabalarıyla İran ve Rusya koordine edildi. Bombardıman altında binalarda mahsur kalan on binlerce silahlı kişi ve sivil vatandaş İdlib’e tahliye edildi. Halep bu tarihten sonra rejim güçlerinin eline geçti.


20 Aralık 2016

ÜÇ ÜLKENİN İMZA ATTIĞI MOSKOVA BİLDİRİSİ

Halep’te yaşananlardan sonra küresel krize dönüşen Suriye’ye doğrudan müdahil olan üç ülke Moskova’da aynı masa etrafında toplandı. Türkiye, İran ve Rusya bölgedeki gerek beklentileri gerek çıkarları her hangi bir şekilde örtüşmese de muhtemel bir çözüm formülünün garantörü olmayı kabul etti.


23 Ocak 2017

ASTANA’DA “SURİYE ZİRVESİ”

Moskova’dan ortak alınan kararlar doğrultusunda tüm taraflar 23 Ocak Pazartesi günü Kazakistan’ın Astana şehirde bir araya geldi. İki gün süren zirveye Türkiye, Rusya ve İran’ın garantör sıfatıyla katılırken ABD ve BM temsilci gönderdi.

Suriye’deki silahlı devrimcilerin ilk kez katıldığı zirvenin sonunda yayınlanan sonuç bildirgesinde garantör ülkelerde oluşan üçlü mekanizma kurulduğu açıklandı.


Şubat 2016

REJİMİN HALEP KUŞATMASI

Esed/Hamaney rejim güçleri ve destekçileri, Halep'in Türkiye ile sınır temasını sağlayan insani koridoru keserek sivilleri açlık, susuzluk ve hastalığa mahkûm etti.


Ağustos 2016

TERÖR ÖRGÜTLERİ MÜNBİÇ’İ İŞGAL ETTİ

Terör örgütü YPG/PKK, ABD'nin yoğun desteği sayesinde Fırat Nehri'nin batısındaki Münbiç'i işgal etti. ABD'nin "DEAŞ'ın Menbiç'ten çıkarılmasının ardından, YPG/PKK'nın burayı terk edeceği garantisi" boş çıktı. YPG/PKK, Fırat'ın batısında yayılma planını sürdürdü. 


24 Ağustos 2016

TÜRKİYE’NİN İLK ASKERİ HAREKÂTI

Türkiye, Fırat Kalkanı Harekâtı’nı başlattı. 6 ay içinde ÖSO'nun desteğiyle Türkiye-Suriye sınırındaki toplam 2055 kilometrekarelik alan terörden arındırıldı. El Bab bölgesinde yüzlerce Suriyeli aile eve dönmenin sevincini yaşadı.


Eylül 2016

HALEP İNSANLIK KATLEDİLDİ

Aylar süren kuşatmanın ardından Esed/Hamaney rejim güçleri, Halep üzerindeki baskılarını artırırken yaklaşık 300 bin sivil tecrit altına alındı ve 3 ay boyunca bin 138 sivil hunharca öldürüldü.


Aralık 2016

TÜRKİYE ARABULUCU OLDU

Türkiye ve Rusya'nın arabuluculuğu ve garantörlüğünde 13 Aralık'ta ateşkes ilan edildi ve siviller ile muhalif savaşçılar, İdlib'e tahliye edildi.


6 Şubat 2017

ASTANA’DA “BARIŞ” MÜZAKERESİ

Türkiye ve Rusya, Halep ateşkes anlaşmasını Suriye geneline taşımak için Kazakistan'ın başkenti Astana'da bir arada geldi. Astana'da İran'ın da katılımıyla 8 toplantı düzenlendi. Bu sayede Suriyeli devrimci gruplar, uluslararası alanda zemin kazanarak ön plana çıktı.

Ayrıca Astana toplantısı, Cenevre sürecini de canlandırdı. Bir senenin ardından Cenevre 4 toplantısı yapıldı. Cenevre'de yıl boyunca yapılan 5 tur müzakerede Esed/Hamaney rejimi, bir yandan sahada anlaşmaları ihlal ederek saldırılarına devam ederken, diğer yandan BM Güvenlik Konseyinin 2254 sayılı kararında belirlenen siyasi geçiş gündemi yerine kendi eklettiği terörle mücadele başlığını kendine kalkan olarak kullandı.


Nisan 2017

REJİM KİMYASAL SİLAH KULLANDI

Rejim güçleri, 4 Nisan'da İdlib'e bağlı Han Şeyhun'a kimyasal silah ile saldırdı. En az 100 sivil öldü, 500'den fazlası yaralandı. Bunun üzerine ABD'deki yeni başkanı Donald Trump ve ekibi, kimyasal saldırıyı yapan uçakların kalktığı Şayrat Hava Üssü'ne göstermelik bir füze saldırısı düzenledi. Zaten ABD'nin tepkisi bunun da ötesine geçmedi.


Mayıs 2017

4 ÇATIŞMASIZLIK BÖLGESİ BELİRLENDİ

Türkiye, Rusya ve İran, çatışmaların en yoğun olduğu 4 alanı (İdlib, Humus, Şam ve çevreleri ile güney cephesini) gerginliği azaltma bölgesi ilan etti.


Ekim 2017

6 GÖZLEM NOKTASI KURULDU

TSK, Astana anlaşmaları çerçevesinde İdlib'e intikal ederek ateşkes gözlem noktaları kurma sürecini başlattı. Şimdiye dek 6 adet gözlem noktası kuruldu. Bu sırada terör örgütü DAEŞ, Rakka ve Deyrizor'dan çıkarıldı. YPG/PKK, Rakka merkezini, Irak sınırındaki Deyrizor'un Fırat Nehri'nin doğusunda kalan enerji zengini bölümünü işgal etti.


Kasım 2017

DOĞU GUTA’DA KUŞATMA ARTTI

Rejimin başkent Şam'ın doğusunda yaklaşık 400 bin sivilin 5 yıldır ablukada tuttuğu Doğu Guta kuşatması sıkılaştı. Rejim kara ve hava saldırılarını 14 Kasım'dan bu yana şiddetlendirdi.


20 Ocak 2018

TÜRKİYE’NİN ZEYTİN DALI HAREKÂTI

Türkiye, Afrin'deki terör örgütleri YPG/PKK-DEAŞ'a karşı Zeytin Dalı Harekâtı’nı başlattı. ÖSO birliklerinin de katıldığı harekât sayesinde şimdiye kadar bin 100 kilometrekareden fazla alan terörden arındırıldı. Harekâtın tamamlanmasının ardından 200 bin Suriyeli muhacirin evine dönmesi sağlanmış olacak.

www.dirilispostasi.com

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER